Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Gözlerindeki ışıltıyı asla unutma

Gözlerindeki ışıltıyı asla unutma
 

http://www.resimvadisi.com/data/media/1320/3d_goz.jpg


Uzun süredir görüşmemişlerdi. Bugünkü görüşmeleri ise nedense çok tuhaf sonuçlanmıştı. Ölü toprağı saçılmıştı sanki sevdiğinin üzerine. Hiç bu kadar durgun boş bakışlar içinde bulmamıştı sevdiğini… Ayrıldıkları andan itibaren tırmalamaya başlamıştı bile küçük sorular beynini…

Neydi eksik olan?

Neden bu kadar morali bozulmuştu?

Uzun süredir böyle hissetmemişti kendini. Düşündü uzun uzun hislerini değiştiren şeyi bulmak için; fakat bulamadı. Ne olmuştu sevgilisine? Birkaç gündür görüşmemişlerdi sadece…

Evdekilerle didişti bir süre, sığmıyordu sanki eve. Duygusallaşmıştı son zamanlarda belki ondandı her söylenen alınması. Zaten üniversite yıllarının ardından işsiz güçsüz kapanmak bir eve, bir kadın için başlı başına bir sorundu ya… Bitirmişti klasik ev işlerini artık uzanıp yatağına düşünebilirdi sevdiğinin üzerinde ki sır perdesini. Bir süre zihninde canlandırdı birlikte geçirdikleri zamanı; neydi garip gelen şey kendisine?

“Buldum sanırım. Hiç bu kadar boş gözlerle bakmamıştı bana. Hep bir anlam bir sevgi kırıntısı olurdu gözlerinde. Bazen sinirlendirdiği olurdu abuk sabuk hareketlerle sevdiğini; lakin yine de küçük sevgi çığlıkları eksik olmazdı gözlerinden. Sanırım iyi düşünmeliyim, emin olmalıyım.”

Telefona sarıldı saatin kaç olduğuna aldırmadan aradı. Karşıdaki ses hoşnutsuzdu, yakındı biraz durumdan. Aldırmadı beriki. Büyük bir problemi vardı ve çözülmesi gerekiyordu acilen. Yarın için bir saatte anlaştılar.

Sabah erkenden kalktı, makyajını yaptı, saçlarını özenle taradıktan sonra Kemeraltı’ndan aldığı özel kokularını süründü. Saat yaklaşıyordu, tekrar tekrar kontrol etti kendini. Evet, mükemmeldi yine. Siyah saçları sırtının yarısına kadar geliyordu nerdeyse, biraz kabarttığında daha olgun bir kadının halini alıyordu sanki bedeni. Kendinden emin istediğini elde eden cüretkâr bir kadın. İşte bu yüzdendir ki son zamanlarda aldığı kiloları da saklamak için bedenine oturan bir elbise giymiş ve saçlarını iki yandan salmıştı. Lenslerini takmak istemiyordu biraz doğal olması gerekiyordu, sevgilisi şişmanladığını söylemişti birkaç kez. Hayır hayır birkaç kez değil epey zamandır söylüyordu… Evdekilerle yaşanan bir iki küçük atışmaya aldırmadı bile, çantasını kaptığı gibi soluğu minibüste aldı.

Buluştukları andan itibaren gözleri sürekli takip etti sevdiğini. Sorun belliydi işte: Artık eskisi gibi sevgiye dair hiçbir iz yoktu gözlerinde… Havadan sudan konuştular bir süre… Dayanamadı ve sordu “ Neyin var aşkım?”.

— Bir şeyim yok. Hastayım dedim ya birkaç gündür.

— Hayır ben onu sormuyorum, ben neyin olduğunu soruyorum?

— Hastayım. Doğru düzgün uyuyamıyorum ve çalışmam gereken bir sürü ders var.

Tatmin olmamıştı cevaptan.

— Kalkalım zaten hastasın, daha fazla dışarıda durman doğru değil.

Kalktılar, evlerine yakın bir yerde vedalaşmak için durdular, sevdiğinin üşümüş ellerini yüzünde hissetmesi ile kaldırdı kafasını. İşte o bakışlar geri gelmişti, ışıl ışıldı sevdiğinin gözleri; fakat hala soğuktu yanağındaki elleri. Bir anda aklı başına geldi. “ Aşkım hadi sen dön artık, üşüyorsun” derken bile aklında ‘Evet gerçekten hastaymış’ diye düşünmekteydi. Ve ilk kez seviniyordu sevdiğinin hasta olmasına. Böyle şey mi olur yahu insan sevdiğinin hasta olmasına sevinir mi hiç? Sevinir tabi ki, ya sevmeseydi onu, bu daha mı iyiydi sanki!

Vedalaştılar, eve doğru ilerlerken bir an dönüp sevdiğine; ' Gözlerindeki ışıltıyı bir daha asla unutma' demek isterdi. Olmadı, söyleyemedi...

 
Toplam blog
: 127
: 902
Kayıt tarihi
: 06.12.07
 
 

Gazeteciliğe az çok bulaşmış, memleket meselelerini ve dünya gündemini takip eden, okuyan yazan b..