- Kategori
- Kahve
Granül Kahvenin Hazır Kahve Olduğunu Biliyor muydunuz?
İnternetten alıntı... Çok nefis gözüküyor...
Aslında başlığım," markaların , nesnelerin adı oluşu" olacaktı... Biraz daha okunabilirliği çoğalsın düşüncesi ile bunu tercih ettim..." Çayı kuru içemeyenlerden...:)))" olduğum için evde yapılmış bir şey yoksa en azından -ille de- , yanında bisküvi olacak,çayıma eş olarak... Çocukluğumuzun iki ünlü markası,Eti ve Ülker ürünleri dışındaki markalar pek itibar görmez bizim fakirhanede. Son aldığımız,büyük paket pötibörün üzerinde bisküvi ile yapılan tramisu tarifi gözüme çarptı.Malzemeleri eşime söyledim alması için.Bir tanesi de,granül kahveydi. "O dediğin ne ki" dedi telefonda."Sanırım çekirdek kahve olsa gerek yani çekilmemiş" diye cevapladım. "Sanmıyorum, başka şey olsa gerek" dedi, o da.
Her müşkülümüzdeki başvuru kaynağımız google dededen öğrendim ki, ekşi sözlüğün anlatımıyla"bakkaldan çakkaldan "neskafe" diye istediğimiz hazır kahve"nin adıymış meğerse...Daha sonra onun ilk kez kim tarafından nasıl ortaya çıkarıldığını da öğrendim. Hemen hemen yaşam kültürümüzün her sayfasına nüfuz eden Sam amca'nın parmağı var yine...
Bu bilgiye erişince, özellikle altmışlardan sonra yaşamımıza giren yeni buluşların markalarının, nasıl eşya adları olarak onlarla özdeşleştirildiğini anımsadım. En yaygını, mutfaklarımızda kullandığımız gazlı veya elektrikli ocağı konu etmek istediğimizde,ondan "milangaz " diye söz edişimiz... "milangazı açık bırakma sakın..." gibi...En popüler olan bulaşık deterjanları , vim ve pril için de aynı şey çok yaygındır toplumumuzda."Tencereyi vimledim pırıl pırıl oldu..." Bulaşık bezine azıcık pril dökmen yeterli oluyor"... Ha , bir de çok ünlü bir pedimiz var. Ekranda reklamını gördüğümde cinlerimi başıma çıkartan. Hiç olmazsa o kadar detaylı vermeseler... Beş saniye ver kardeşim, ille onun üzerine sıvı dökme işlemini yapman şart mı... Bunun bağnazlıkla filan alâkası yok, bu; kadının o kendine özgü, olması gereken mahremiyetine alenen tecavüz... Erkeklerle ilgili olan, çoluk çocuk oturulduğunda izlemekten hoşlanmadıkları ,dikkati başka yöne çekmek için konu arandıkları nesnelerin reklamları da oluyor ama çok kısa ve nadir görüyorum o tarz reklamları.İşte sözünü ettiğim o kadın bağından da, sanki marka onun adıymış gibi konuşuruz, halkımızın çok büyük bir kesimi olarak... Kağıt mendil yerine "selpak" deriz... Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Sanırım bunun altında ; sorgulama, araştırma yerine, edinilmiş hazır bilgilerin, olduğu gibi benimsenilmesi gibi , özü tembelliğe dayanan bir alışkanlık var. Dinden siyasete,bilimden , geleneklere kadar her konuda , toplum olarak böyleyiz. "Anandan ,babandan gördüğünden şaşma" diye de çok anlamlı! bir sözümüz vardır, bizim kuşağın kulağına sık sık yinelenen... Anamız,babamızı, daha doğrusu bizden önceki atalarımızı bir evliya gibi görmemizi, onların izlediği yolu izleyen koyunlar olmamızı isteyen bir anlayış... Elbette onların tecrübelerinden, yaşanmışlıklarından ders almak, yol haritamızda onların ışığından da yararlanmak,gözardı edilmemesi gereken doğrulardan. Ama nihayetinde onların da birer insan olduğu, yanıldıkları noktaların olabileceğini hesaba katan bir bilince sahip olan gençlerimiz, haksız değiller bence. Şahsen , benden küçüklerden, çocuklarımdan , gençlerden çok şey öğreniyorum.
Bundan sonra, "Neskafe(okunuşu ile yazıyorum...) içer misiniz?" yerine, "Granül kahve içer misiniz?" şeklinde, dilimi eğitmeye çalışacağım. Bakalım bu saatten sonra, ne kadar başarılı olabileceğim, doğrusu ben de bilmiyorum...:)))