- Kategori
- İlişkiler
Güle güle G.B.
telefonu kapattığımda, nihai konuşmanın o olduğunu anlamıştım. kendimi bildim bileli güvendiğim ve beni asla yanıltmayan kalbim; noktanın konduğunu söylüyordu. işin tuhafı, belki de bu kez bile bile lades dediğimi unutmadığım için, acısı kısa ve hafifti... gülümsemem bikaç saniye asılı kaldı, sonra da silikleşti, beraberinde güzel bir iki kareyi de alıp hızla gitti yüzümden...
konuşmalar samimi gibi geliyordu... 20 gün içinde 2 kez 180 derecelik dönüş tuhafıma gitse de, herkes ikinci bi şansı hakeder diye düşündüm ve onu görmeyi kabul ettim. sıcak ve içten görünüyordu buluştuğumuzda. her zaman yaptığım gibi demokratik davranmayıp benim istediğim yere götürdüm onu. oturduk. sorularıma cevap verme ve kendini anlatma konusunda isteksizdi... ama en azından rol yapmıyordu... yalan cevaplar vereceğine cevap vermek istemediğini açıkça belirtmesi benim için daha iyiydi. niyet çok önemlidir, niyetim zaten affetmekti ve o da bunu hakedecek biriydi. çünkü benim hayatımdaydı ve hayatımdaki herkes özeldir benim için, sırf hayatımda olduğu için bile olsa...
kötü bir insan olduğunu düşünmedim, ondan nefret de etmedim. aksine aşırı yaralı ve kırılmış bi insan olduğunu görmüştüm pek çok kez, ve onun için üzülüyordum. pek çok şeyi başarabilecek bir insandı, bunun da farkındaydı; ne var ki çoğu gibi o da çıkış kapısını bulamayanlardandı. nereden başlayacağını bilmiyorsan, bilgin yeteneğin ve deneyimin hiç bir işe yaramaz!
buluşmanın bitişinde şaka yaptım ona, "ne zaman gideceksin bu sefer?". o bu şakayı ciddiyetle cevapladı "belli olmaz". şaka yaptığını düşündü belki, ama ben ciddiyetini görmüştüm. bu nedenle şövalye bu sefer temkinli ve hazırlıklıydı. sorduklarında verdiğim cevap basitti: "ben de biliyorum ve güvenmiyorum zaten. ama korkularımla hayatımı grileştirmem ben. tadını çıkarıyorum sadece, giderse güzel bi kare olucak benim için, kalırsa güzel bi film, seçim onun".
işlerime dalmış çalışırken, zaman zaman aklıma geliyor, açıp profiline bakıyorum. fotolar farklı tabi, gerçeğin "hata"larına rötuş yapılmış fotolar... içerdeki yaralı kadını ve onun komplekslerini hiç göstermeyen süslü ambalajlar :) ilişkimizin sadece başlarında reklam panolarındaydık. dönüp geldiğinde "neden?" dedim. "gerek yok" dedi, ve benimle ilişkide olduğunu göstermedi başkalarına.
başlayalı 1 aydan fazla olmuştu ama biz hiç sevişmemiştik. başlarda yadırgadığı bu durumun tadını çıkardığını söylüyordu. hemen hemen bütün kadınların ortak endişesidir "acaba benimle sırf seks için mi birlikte?". onda bu endişe yoktu, seks yoktu ve ben onunla yine de birlikteydim. ilk sevişmemizden sonra bir akşam, sahilde yürüdük uzun uzun. "komik, yakışıklı, güzel sevişen, sevgi dolu, çok güzel yürekli" bir şövalye hakkında konuştu benimle... mutluyduk.
yeni fotolar eklemiş, hoş da görünüyor, merakla girip bakıyorum. bu arada, 1 hafta 10 gün kadar önce ona yolladığım iyi niyet mesajı kesinilkle samimi. insanların kötülüklerini isteyen biri değilim, asla da olmadım. ilişkimizi reklam panolarına taşımaya gönülsüz kadın, yeni başladığı ilişkisini 8 sütuna manşet yapmış... vaayyy. işte bu hareket beklediğimden daha iyiydi. çok yakın 1-2 dostum hariç kimsenin duymadığı düşüncelerimin ispatıydı... gösteriş? eziklik? kompleks? farketmez... ilk gidişindeki "biçim" ve şu an gördüğüm şey birbiriyle tutarlı :) şaşırmadım ama etkilendim, çünkü beklediğimden daha güçlü bir tepkiydi. demek izlerim derin olmuş...
buluştuğumuz son gün sorun üzerine sorun çıkardı. niyetinin bitirmek olduğunu görmek için çok zeki olmaya gerek yok! anlaşmaya niyeti olan bir insan anlaşmaya çalışır şekilde hareket eder, hoşgörüsünü, esnekliğini, anlayışını sonuna kadar kullanır. onun bana eleştiri adı altında hakaret ettiği zamanlarda benim yaptığım gibi :) bütün gün yanımda ağlamaya yüz tutmuş ifadelerle şikayetlendi söylendi durdu, günümü -gayet de severek- onu teselli etmek enerjisini yükseltmek ve moralini toparlamakla geçirdim. ama anlaşılan, yanımda bu kadar "güçsüz" duruma düşmeyi, en zayıf yönlerini bu kadar yakından görmemi, ve en önemlisi de tentürdiyotun tedavi ederken acıttığı gibi, gerçek sevginin yaralı ruhlara dokunduğunda verdiği acıyı kaldıramadı... güçlü olmak zorundaydı, ve bunu yapmasının yolu beni güçsüz duruma düşürmekti. bu senaryoyu daha önce okumuştum :) kendisini daha fazla yaralamadan gitmesine izin vermeliydim, öyle de yaptım zaten...
şu an "o"nunla. ve ilişkisi reklam panolarında asılı :) sürdürmek için elinden geleni yapacak muhtemelen... çünkü "bu sefer" başarmak zorunda. "kaybetmeye alışığım" demişti, bunu değiştirmesi gerek. ama ne için? işte orası zincirin zayıf halkası. umarım bu son paragraf yanlış bir kehanet olarak kalır. ama sanmıyorum, sanamıyorum... yakın zamanda o reklam panosu yine boşalacak... çünkü kötü bir erkekle yapamaz; geçmişini hatırlayıp tekrarlanmasına izin vermeyecek, bitirecek, ya da iyi bir erkek ona sevgiyle dokunduğunda canının acısına dayanamayacak... can'ı acımaz inşallah, alkış'larım bu kez başarırsa ;)
...
dün akşam saatlerinde havuzdayım... üzerimdeki son kalıntılarını alıp götürdü ılık havuz suyu... temizlendim ondan. hayat listemden uzaklaştırdım onu, bu nedenle bu yazıyı o okuyamayacak, ama ona okuyacaklar var orada.
"soyadını değiştirebilirsin ufaklık, ama kendini değiştiremezsin, tamir et!
sevgiyle..."
konuşmalar samimi gibi geliyordu... 20 gün içinde 2 kez 180 derecelik dönüş tuhafıma gitse de, herkes ikinci bi şansı hakeder diye düşündüm ve onu görmeyi kabul ettim. sıcak ve içten görünüyordu buluştuğumuzda. her zaman yaptığım gibi demokratik davranmayıp benim istediğim yere götürdüm onu. oturduk. sorularıma cevap verme ve kendini anlatma konusunda isteksizdi... ama en azından rol yapmıyordu... yalan cevaplar vereceğine cevap vermek istemediğini açıkça belirtmesi benim için daha iyiydi. niyet çok önemlidir, niyetim zaten affetmekti ve o da bunu hakedecek biriydi. çünkü benim hayatımdaydı ve hayatımdaki herkes özeldir benim için, sırf hayatımda olduğu için bile olsa...
kötü bir insan olduğunu düşünmedim, ondan nefret de etmedim. aksine aşırı yaralı ve kırılmış bi insan olduğunu görmüştüm pek çok kez, ve onun için üzülüyordum. pek çok şeyi başarabilecek bir insandı, bunun da farkındaydı; ne var ki çoğu gibi o da çıkış kapısını bulamayanlardandı. nereden başlayacağını bilmiyorsan, bilgin yeteneğin ve deneyimin hiç bir işe yaramaz!
buluşmanın bitişinde şaka yaptım ona, "ne zaman gideceksin bu sefer?". o bu şakayı ciddiyetle cevapladı "belli olmaz". şaka yaptığını düşündü belki, ama ben ciddiyetini görmüştüm. bu nedenle şövalye bu sefer temkinli ve hazırlıklıydı. sorduklarında verdiğim cevap basitti: "ben de biliyorum ve güvenmiyorum zaten. ama korkularımla hayatımı grileştirmem ben. tadını çıkarıyorum sadece, giderse güzel bi kare olucak benim için, kalırsa güzel bi film, seçim onun".
işlerime dalmış çalışırken, zaman zaman aklıma geliyor, açıp profiline bakıyorum. fotolar farklı tabi, gerçeğin "hata"larına rötuş yapılmış fotolar... içerdeki yaralı kadını ve onun komplekslerini hiç göstermeyen süslü ambalajlar :) ilişkimizin sadece başlarında reklam panolarındaydık. dönüp geldiğinde "neden?" dedim. "gerek yok" dedi, ve benimle ilişkide olduğunu göstermedi başkalarına.
başlayalı 1 aydan fazla olmuştu ama biz hiç sevişmemiştik. başlarda yadırgadığı bu durumun tadını çıkardığını söylüyordu. hemen hemen bütün kadınların ortak endişesidir "acaba benimle sırf seks için mi birlikte?". onda bu endişe yoktu, seks yoktu ve ben onunla yine de birlikteydim. ilk sevişmemizden sonra bir akşam, sahilde yürüdük uzun uzun. "komik, yakışıklı, güzel sevişen, sevgi dolu, çok güzel yürekli" bir şövalye hakkında konuştu benimle... mutluyduk.
yeni fotolar eklemiş, hoş da görünüyor, merakla girip bakıyorum. bu arada, 1 hafta 10 gün kadar önce ona yolladığım iyi niyet mesajı kesinilkle samimi. insanların kötülüklerini isteyen biri değilim, asla da olmadım. ilişkimizi reklam panolarına taşımaya gönülsüz kadın, yeni başladığı ilişkisini 8 sütuna manşet yapmış... vaayyy. işte bu hareket beklediğimden daha iyiydi. çok yakın 1-2 dostum hariç kimsenin duymadığı düşüncelerimin ispatıydı... gösteriş? eziklik? kompleks? farketmez... ilk gidişindeki "biçim" ve şu an gördüğüm şey birbiriyle tutarlı :) şaşırmadım ama etkilendim, çünkü beklediğimden daha güçlü bir tepkiydi. demek izlerim derin olmuş...
buluştuğumuz son gün sorun üzerine sorun çıkardı. niyetinin bitirmek olduğunu görmek için çok zeki olmaya gerek yok! anlaşmaya niyeti olan bir insan anlaşmaya çalışır şekilde hareket eder, hoşgörüsünü, esnekliğini, anlayışını sonuna kadar kullanır. onun bana eleştiri adı altında hakaret ettiği zamanlarda benim yaptığım gibi :) bütün gün yanımda ağlamaya yüz tutmuş ifadelerle şikayetlendi söylendi durdu, günümü -gayet de severek- onu teselli etmek enerjisini yükseltmek ve moralini toparlamakla geçirdim. ama anlaşılan, yanımda bu kadar "güçsüz" duruma düşmeyi, en zayıf yönlerini bu kadar yakından görmemi, ve en önemlisi de tentürdiyotun tedavi ederken acıttığı gibi, gerçek sevginin yaralı ruhlara dokunduğunda verdiği acıyı kaldıramadı... güçlü olmak zorundaydı, ve bunu yapmasının yolu beni güçsüz duruma düşürmekti. bu senaryoyu daha önce okumuştum :) kendisini daha fazla yaralamadan gitmesine izin vermeliydim, öyle de yaptım zaten...
şu an "o"nunla. ve ilişkisi reklam panolarında asılı :) sürdürmek için elinden geleni yapacak muhtemelen... çünkü "bu sefer" başarmak zorunda. "kaybetmeye alışığım" demişti, bunu değiştirmesi gerek. ama ne için? işte orası zincirin zayıf halkası. umarım bu son paragraf yanlış bir kehanet olarak kalır. ama sanmıyorum, sanamıyorum... yakın zamanda o reklam panosu yine boşalacak... çünkü kötü bir erkekle yapamaz; geçmişini hatırlayıp tekrarlanmasına izin vermeyecek, bitirecek, ya da iyi bir erkek ona sevgiyle dokunduğunda canının acısına dayanamayacak... can'ı acımaz inşallah, alkış'larım bu kez başarırsa ;)
...
dün akşam saatlerinde havuzdayım... üzerimdeki son kalıntılarını alıp götürdü ılık havuz suyu... temizlendim ondan. hayat listemden uzaklaştırdım onu, bu nedenle bu yazıyı o okuyamayacak, ama ona okuyacaklar var orada.
"soyadını değiştirebilirsin ufaklık, ama kendini değiştiremezsin, tamir et!
sevgiyle..."