- Kategori
- Gündelik Yaşam
Güle güle

Sadece bir kaç saniye baktım o durdurulmuş kareye. Küçücük parlak bir kağıtta kalabalığın içinde duruyordun hareketsizce.
Eşim tutuşturdu elime. Eşimin başı öne eğikti, gözleri yaşlıydı.
Geçmişin beyaz anılarını taşıyan bir albümden çıkmış bir kareydi o, belli; kocaman anın o küçük ama küçücük kareye saklanmıştı. Arkadaşlarının da yanında olduğu bir seremoni gibi geldi bana.
O kareye bakacak olanlara çekinmeden nasıl da gülümsemişsin. İyi ki de gülümsemişsin.
Düşüncelerim ulaşır mı sana buradan? Arkadaşının eşiyim. Tanırsın beni. Bahsederdi senden sıkça. Çok severdi seni. Eşimin üzüntüsü ile birleşti üzüntüm duyunca haberini.
Vahşi zamanın vahşi kararını karşıladın cesurca. Ne zaman olacağını bilemeden bekledin onu, o vahşi anın zamanını kim bilebilir ki sen bilebileceksin!
Her geçen an, parlak ve neşeli gözleri solduracak bir kararın acımasızlığını taşıyor ne yazık ki!
Yolun belirli bir aşamasında savaş aştı sana o melun “ben”; ne zaman diş biledi ki sana?
Alırdım cephe savaşlarının haberini. Zaferlerin oldu ama sürekli ataktaydı, hem de sinsice. 4 yıl boyunca bunalttı, bunalttı seni. Zayıf anını bekledi.
Doğumunun neşesini hissettirdin ebeveynlerine. Ne zaman 38 yıl önce miydi? Ne kadar sevinmişlerdir.
Çabaladın, yol aldın, savaş verdin. Varışın, üzüntülü bir uğurlayışa dönüşmek zorunda kaldı sonunda.
Eşimin arkadaşıydın. Karşılaşırdık bazen. Okuyamazsın yazdığımı ama belki duyarsın içimden geçeni.
Doğumunun neşesini hissettirdin ebeveynlerine. Şimdi gidişinin üzüntüsünü hissettiriyorsun arkadaşlarına, eşine, çocuğuna.
Arkadaşının eşiyim.
Güle güle demek istedim sadece.