Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '11

 
Kategori
Tarih
 

Gülnuş Sultan

Gülnuş Sultan
 

İstanbul bir Türbeler Müzesi adeta.

Yüzyıllarca Osmanlı'nın başkenti olunca, hemen tüm hanedan üyelerinin mezarları doğal olarak İstanbul'da. Her biri döneminin mimari özelliklerini taşıyan, kendilerine özel yaptırılmış türbelerde yatıyor. Büyük çoğunluğu Tarihi Yarımada'da, diğerleri Eyüp ve Üsküdar'a uzanan yelpaze içerisinde.

Tamamına yakınını gördüm sayılır. Kimini tesadüfen kimini özellikle programlayarak. Daha önce de yazmıştım, seviyorum mezarlık ziyaretlerini. Türbe ziyaretleri tam olarak aynı şey değil tabi, orada görsel bir durum var, estetik bir yapının seyirlik durumu. İnsanlar görüyorum bu türbeleri ziyaretimde, sanki ulu ve yüce bir zatın mezarındaymış gibi ellerini açıp dua ediyorlar ve ağlıyorlar. Dua etmelerine sözüm yok, ağlamalarına şaşıyorum. Osmanlı hanedanının üyelerini çok dindar sanıp evliya yerine koyuyorlar. Bilmiyorlar, biraz tarih okusalar, bırak tarihi biraz herhangi bir şey okusalar böyle olmadığını anlayacaklar. Ne ihanetler yaşanmış ne cinayetler işlenmiş saltanat uğruna. Entrikalardan geçilmemiş bir dönem, özellikle kadınlar saltanatı sürmeye başladığında. Gözlerini bile kırpmamışlar bunları yaparken. Bu durumda şimdi ben niye gidip de dua okuyayım ki türbelerinde? Osmanlı tarihi konusunda her kesimden kitap okudum sayılır, önyargılı davrandığımı sanmıyorum. En Osmanlı geçinen yazarlar bile bazı gerçekleri inkar edemiyor. Kabul ettiğini yazmasa bile reddetmiyor açık açık.

Hepsi mi böyleydi Osmanlı hanedan üyelerinin?

Değil tabi ki, ama bunlar o kadar az ki.

Bugün Çemberlitaş'da II.Mahmut türbesinin bahçesindeki kafeteryadaydım. Hem iş hem dostluk görüşmesi yaptığım bir arkadaşımla. Bu türbede II.Abdülhamid de yatıyor. Büyük ve heybetli türbenin bahçesi de kendi gibi. Bir çok ünlü kişi gömülü bu bahçede. Ziya Gökalp ve ilk basın şehidi Hasan Fehmi mesela. Bir çok Osmanlı paşasının da yattığı bahçede ayrıca hanedanın yurtdışında yaşayıp ölen son üyelerinin de mezarı var.

Daha önce burayı görmemiş olan arkadaşımla gezerken, aklıma Üsküdar'daki muhteşem türbe geldi. III.Ahmet'in annesi Emetullah Gülnuş Sultan'ın yaptırttığı Yeni Valide Camii'nin ana caddeye bakan kısmındaki Sultanın açık türbesi. O kadar güzel ki bu türbe, bakanda huzurdan başka bir duygu uyandırmıyor. İstanbul'da bunun gibi açık bir türbe yok. Bakın Ahmet Hamdi Tanpınar ne demiş?

“Bu camiin yanında, çarşı içindeki Hatice Emetullah Sultan’ın türbesinde insan devir denen şeyi çok iyi anlıyor. Ne XV., ne de XVI. asırlarda böyle bir türbe yapılamazdı. Bu hissîlik, ölüme sindirilen bu kadınlık ancak geleneklerin çözülmeye başladığı bir zamanda olabilirdi. Uzaktan büyük bir kuş kafesini andıran şekli de ancak XVII. asır sonunda yavaş yavaş başlayan ve İbrahim Paşa zamanında tam kıvamını bulan o çocukça natüralizmden doğabilirdi.”

Sanırım bu yetiyor türbenin güzelliğini anlatmaya. Biraz Emetullah Gülnuş Sultan'dan bahsedeyim.

O da diğerleri gibi saraya esir olarak giren bir cariyeymiş. 'Avcı' lakabıyla ünlü IV. Mehmet'in başkadını olmuş. Osmanlı sarayının en mesut kadını olduğu söyleniyor. Çünkü ömrü boyunca Sultan IV.Mehmet'in başkadını olma zevkini tatmış. Gerçi IV.Mehmet tahttan indirilince bir süre eski sarayda yaşamak zorunda kalmış. Ama iki oğlundan önce II.Mustafa sonra da III.Ahmet tahta çıkınca uzun yıllar valide sultan ve dolayısıyla haremin hakimi olmuş. Bir kitapta okuduğuma göre de haremin en masum kadınıymış, hiç bir cinayet ve entrika işine bulaşmamış. Devlet işlerine de karışmamış. 73 yaşında öldüğünde, oğlu III.Ahmet'i Osmanlı tarihinde ünleyecek Lale Devri de henüz başlamamış. Bu da ayrı bir konu. Lale Devri yani. 'Patronalılar' diye tarihi bir roman okumuştum daha çocuk sayılırdım, Lale Devri'ni bitiren Patronalı Halil İsyanı'nı anlatıyordu. Sanırım ben bu romanla ilgi duymaya başladım Osmanlı tarihine. Kurgu da olsa çok etkilemişti beni, mutlaka bir takım gerçeklik payı da vardı. İyi ki okumuşum, yoksa bu kadar bilgi edinemez, bu kadar tarihi yer gezmezdim. Neyse nereden nereye geldim gene, Ahmet Mithat Efendi gibi dağttım konuyu.

Emetullah Gülnuş Sultan'ı, bu, sarayın en mesut, en masum kadınını bir analım demiştim, o kadar. 

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..