Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Gülümse ne olur!

Gülümse ne olur!
 

çakıl taşlarım


Zaman zaman içinde bulunduğumuz durumu anlatmak çok zor. Hangi duyguları, hangi mantıkla ifade etmek gerek, kime neyi söylemeli ve ne zaman yapmalı bunu diye düşünürken, zaman oldukça hızlı geçiyor ve yapmamız gerekenleri, hoş vakitleri, paylaşabileceğimiz anlarımızı, belki de bir çok şeyi, o zaman dilimi içerisinde kaybediyoruz. Sonra yakınmalar birbiri ardına. Suçlamalar, karamsarlık, hep ben mi diye başlayan suçluyucu tavırların güdüldüğü bir vakit boşluğu...

Hayata sürekli pozitif baktığını söyleyenlerdenim. Ama ne kadar? Her hangi bir sınırım var mı? diye de düşünenlerdenim. Sonra yaptığım bir çok şeyde kendimin suçlu olduğunu görüyorum. Kimi zaman arkadaşlarıma "tamam artık gelmeyin" diyorum sonra, "acaba gelcekler mi, beni soracaklar mı" diye de düşünüyorum. Çelişkiler sürekli birbirini takip ediyor. Çoğu zaman ve belkide her zaman buna üzülmüyorum. Beni mutlu eden onların gelmesi ya da gelmemesi değil ve hiç bir zamanda olmadı. Sadece çoğu zamn egodan bahsederken, bazende kendi egoma yenilmemeyi deniyorum. Ne kadarını becerdiğim söz konusu...

İçimde büyüttüğüm bir aşk var. Tamamı ile yanlış... Ama duyguları ile oynanan benim burada. Ciddiyetinin ne kadar gerçekçi olduğunu bilmiyorum. Olsaydı ne olurdu acaba. Aslında açıklaması çok zor bir durumun içindeyim. Belki de kendime açıklayamadığım, her zaman sözünü ettiğim ben kendime göre yaşarıma ters düşen bir davranışı benimsedim. Kimi zaman korktum. Gizliden gizliye anlattım, bunları. Ama sonunda yine yalnız kaldım. Yalnızlığı seven birisi olarak koymadı belki ama, çoğu zaman sevgiye muhtaç kalmış birisi olarak, bir gün acılarımı eritecek birinin beni sevmesi çok hoşuma gitmişti. Ayrlık söz konusu olduğunda ki hâlâ bile onu çok özlüyorum...

Gördüğüm ilgiden sevgiden daha vahim olan ise, beni tamamladığına inandığım tek kişi olmuştu. Ben büyüdükçe, her büyüyen kişiler ve toplumun getirdiği bazı varsayımlar ihtiyacımızın olmasını ortaya çıkarıyordu. Çok fazla yalnız geçirdim hayatı. Aşık olduğum dediğim vakitlerin aslında sadece sıradan bir olgu olduğu kanısına vardım. Zaten bir defa aşık olmuştum. Ya da olduğumu zannetmiştim. Sonra aradan bu kadar zaman geçti ve karşıma hiç tanımadığım ve sadece bir kere görerek sevdiğim, tabi ondan sonraki buluşmlar farklı...

İlk defa birisine bu kadar çabuk ısındım. Tam okul hayellerim su altında kalmışken, onla karşılaştım ve onla konuştuktan ya da sohbet ettikten sonra evet okumalıyım dedim. Ben bilgili olmalıyım dedim. Ben yoksul bir tabakanın, cahil bir işçi kısmında kalmış bir kişilik olamazdım. Bunları düşünürken, belirli bir zaman sonra onunla yaşayacağım hiç birşey aklıma gelmezdi bile. Çünkü kendisine sadece hayranlık beslediğim ve hoşlandığım bir erkekti. Dostum, arkadaşım, belki de herşeyim. Onunla birşeyler paylaşmak konuşmak çok hoştu. Bunun tek bir nedeni vardı. Yılar sonra sizi dinleyen ve anlayan bir insan vardı. Size manyak gözüyle bakmayan, fikirlerinizi önemseyen, yanılmıyorsam değer veren bir kişilik vardı. Onunla çok rahattım.

Zamanla aramızda bir soğukluk oldu. Çoğu benim suçum olsa gerek. Belki de hepsi. Ciddi ciddi yaptığım şakaların ardından, şaka olduğuna dair bir ayrıntı koymamam onun uzaklaşmasını sağladı. Ama hâlâ ilgi alanımda. Çoğu zaman onu düşünüyorum. Aklımdan çıkmasına belki de ben izin vermiyorum. Yanlış bir yoldayım mı diye bile düşünmüyorum. Çünkü yaşadığım bana mutluluk veriyor.

ve ilk defa bir insanın bana bu kadar yakın olmasını sağladım...
ve ilk defa bir insanın dudaklarımda nefes alması bu kadar hoşuma gitti...


 
Toplam blog
: 59
: 588
Kayıt tarihi
: 08.05.09
 
 

Hayata dair çok fazla beklentim var aslında, fakat bu beklentileri karşılayabilcek zamanı yaratma..