Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

GÖKKUŞAĞINDAKİ SİYAH

http://blog.milliyet.com.tr/paradigma

17 Ağustos '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Gülüşünü sevdik kadınların

Gülüşünü sevdik kadınların
 

"Gülüşünü sevdik kadınların; bir de renklerin birlikte anlam kazandığı gökkuşağını."


Dünya nüfusunun yaklaşık olarak yarısını kadınlar oluşturur. Aslında yaşamın da yarısını kadının oluşturduğunu söylemek bir gerçekliğin ifadesidir. Her ne hikmetse, yaşamımızda bu kadar önemli bir varlığın -kadının- “kadın sorunu” ile gündeme gelmesi, oldukça üzücü bir durumdur. Kadın sorunu ile ifade edilen kavram, kadının temel hak ve özgürlüklerini kendi iradesi doğrultusunda kullanmasına izin verilmeyişinin basit ifadesidir.

Tarihsel sürece bakıldığında kadın ile erkek, doğanın ve yaşamın bütün zorluklarına karşı birlikte mücadele ettiklerini söylemek yanlış olmaz. Kadın, erkek ile birlikte avlanmış, toprağı işlemiş, ailesine ve topluma ekonomik katkı sağlamıştır. Bununla beraber çocuk doğurmuş, çocuk büyütmüş, evi çekip çevirmiş ayrıca. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte de rolünün değişmediğini tarihsel kayıtlardan öğrenmek mümkün. Eskiden tarlada toprağı işleyen kadın, bu seferde fabrikada makineler aracılığıyla üretim sürecine katılmış ve ekonomik katkı sağlamaya devam etmiş emeği sayesinde. Tabi evi çekip çevirmeye devam etmiş. Üretim sürecinde erkekle beraber aynı işi yapmasına rağmen daha az ücret verildiği için emeğinin hiçe sayıldığını yüksek sesle dile getirmesi sonucu hak ve emek mücadelesi başlamış. Aklı başında erkeklerin de bu mücadeleye destek vermesi “Feminist Hareketler”in başlangıcı kabul edilmektedir.  Dolayısıyla feminist hareketlerin başlangıcını eşit işe eşit ücret ilkesi oluşturmaktadır.

Sanayi devrimi, hızlı kentleşme, teknolojik gelişmeler ve toplumsal rol ve ilişkilerin giderek karmaşıklaşması durumu demokratik gelişmeleri etkileyen oldukça önemli faktörlerdir. Bu kapsama medyayı ve sivil toplum örgütlerinin demokratik yaşam içerisindeki yerlerini de unutmamak gerekir. Ortaya çıkan tabloda ise çeşitli ekonomik ve siyasal sistemlerin varlığına paralel olarak “hak ve özgürlükler” noktasında yaşanan tıkanmaların ortaya çıktığıdır. Tam da bu noktada dünyaya egemen olmak isteyen kimi küresel aktörlerin, “çeşitli araçlar” kullanmak suretiyle toplumları ve bireyleri kendi amaçları doğrultusunda dönüştürmek amacında olduğu bilinmektedir. Bu değişim/dönüşüm sürecini “kadın” üzerinden yürütmekteki öncelik, kadının baskılanmasıdır. Kadının, büyük bedellerden sonra elde ettiği özgürlüğü çeşitli araçlar kullanarak elinden alma girişimlerinin temel amacı, küresel kimi güçlerin, kadın üzerinden bireyleri kendi hegemonyalarına almak olduğu unutulmamalıdır.

“Kadın Sorunu”nun içerisinde, kadının, erkeğe göre tanımlanması ve konumlandırılması, birey olmasının engellenmesi de yer almaktadır. Kadın, erkeğin annesi, kız kardeşi, eşi ve evladı olarak tanımlandığı, dolayısıyla erkeğin uydusu olarak addedildiği için tek başına “birey” olarak yaşamını sürdürememektedir. Bu da beraberinde özgür iradesini ortaya koyamayan, “mutsuz” ve en önemlisi de “meta” haline getirilen bir kadın modeli ortaya çıkarır.

Yeryüzü coğrafyasının kimi yerlerinde uygulanan kadın sünneti, kadını, sadece çocuk doğuran bir makineye dönüştürme amacı taşıyan, insanlık dışı bir uygulama olduğu, uluslararası kamuoyunca kabul edilmektedir. Yine buna paralel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri gibi uygulamalar, kadınların acı çığlıklarına rağmen duymadığımız/duymak istemediğimiz yakarışlarıdır. Ataerkil toplum düzeninin hayatlarını elinden aldığı hayatsız kadınlar konusu ise başlı başına bir “İnsanlık Sorunu”dur. “Hayatsız Kadınlar” konusunda “devlet yönetimleri” ve “toplumsal kesimler”, gerekli hassasiyeti göstermeleri durumunda, hayatsız kadınlar, birer “hayat” sahibi olabileceklerdir. Böylelikle insanlık da büyük bir utançtan kurtulacaktır.

Medya da, çeşitli televizyon programlarının daha fazla izlenebilirlik durumu ( reyting ) için kadını kullanmaktan çekinmemektedir. Reklamlarda, daha fazla ürün pazarlamak/satmak için, kadının kullanılması, ona meta gözüyle bakıldığının dolayısıyla değersizleştirildiğinin kanıtıdır. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada medyaya çok önemli görevler düşmesine rağmen bunu yerine getir(e)mediğini söylemek/görmek mümkündür. Dahası medyanın kullandığı dil ve kadının “birey” olarak medyadaki görünürlüğü de sorgulanması gereken konular arasında yerini almaktadır. “Toplumsal algı yönetimi” konusunda oldukça belirleyici olan medyanın, bu işlevini birey ve toplum yararına kullanması, “toplumsal barış” açısından da çok önemli bir husus olduğu unutulmamalıdır.

Gerek kamu gerek özel sektörde çalışan kadın emekçilere doğum öncesi ve sonrası “pozitif ayrımcılık” uygulaması “aile” kavramı için oldukça önemlidir. Kadının işi ve ailesi arasında bir tercihe zorlanması her şeyden önce demokratik ilkeler açısından insan haklarına aykırı bir durumdur. Yönetim araçlarını elinde bulunduran politik güç sahibi insanların, yatırım ve istihdam konularında politikalar üretirken kadına pozitif ayrımcılık sağlaması, onun sosyal yaşamda konumunu güçlendirecektir. Bu durum kazanan kadının dolayısıyla ailenin kalkınmasını da beraberinde getireceği unutulmamalıdır.

“Gülüşünü sevdik kadınların, bir de renklerin birlikte anlam kazandığı gökkuşağını.”

 
Toplam blog
: 16
: 209
Kayıt tarihi
: 17.07.09
 
 

Mardin-Kızıltepe doğumluyum. İnönü Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünden mezunum. ..