- Kategori
- Özel Günler
Gün ola bayram ola!

Bugün bayram hazırlıklarından fırsat bulup bilgisayarımın başına bir türlü geçemedim, akşamüstü şöyle bir iletilerime göz attım, çok sevindim. Eski zamanlarda olsa, bak postacı gelse ve selam verse, bana bu kadar bayram kutlama kartı getiremezdi. Arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Ben "seyir defterine" mesaj olarak yazmıştım ve tüm arkadaşların bayramını kutlamıştım, mesajım henüz yayınlanmadı. Sanki hiçkimsenin bayramını kutlamıyorum gibi algılanmasın lütfen!
Bana yazanlara ve birkaç arkadaşıma yazdım, hiç ayrım yapmadan herkese yazmak istiyorum, fakat bugün iş yapmaktan kollarım çok yoruldu. Hem temizlik, hem bayram hazırlığı derken epeyce yoruldum. Zaten biz kadınların alın yazısı; analarımız bizi iş yapsın, diye doğurmuş. Ölene kadar iş. "Ömür biter, işler bitmez!"
Neyse, sağlık olsun da iş yapılır nasıl olsa...
Benim bayramlarla bu yüzden aram pek iyi değildir. Önhazırlık, sonhazırlık derken, bir hafta kendime gelemem. Aslında kapıyı kapatıp bir yerlere gitsem, hiç iş çıkmayacak. Ama ben böyle günlerde evde kalmayı tercih
edenlerdenim. Bak evden kaçtı, dedirtmemek için elaleme, hep misafir kabul eden durumunda kalıyorum. Gençken de öyleydim, yaşlandım hala öyle. Aslında bayramlarda büyükler ziyaret edilip, elleri öpülür ya bizde tersine oldu...
Akşamüstü babamla telefonda konuştum. Babaannemin mezarına ziyarete gitmiş. Bana annesinin adını verdiği için, sitem ediyor. Yol uzak ve zaman kısa, gitmem mümkün değil. Oğulları daha yakında sık sık gidebiliyorlar. Hem bayramlarda nedense erkek evi öncelikli oluyor. İşte bu kargaşaya neden olduğu için de bayramları sevmiyorum.
Şimdi kaç evde, önce senin ailene mi gidilecek, yok benimkine mi tartışması yapılacak?
Dün bizim site görevlisi ile sohbet ettik, her bayramda önce kendi köyüne sonra hanımın köyüne gidiyorlar ve farklı güzergahta. Ben ona çözüm önerileri sunarken;
-Abla sen bayramlarda memlekete hiç gitmiyorsun , benim hanımla bir konuşsan da biz de öyle yapsak, hem yorucu oluyor hem de masraflı , dedi.
-Tek taraflı olmaz, bir bayram oraya, bir bayram buraya, dedim.
-Yok, o mümkün değil,olmaz, dedi. Benim ailem bekler.
-O zaman ben de konuşmam, dedim.
Biz ilk yıllarımızda bu konulardan çok çektik, vaktiyle yolda oyalandığımız yarım saatlik gecikmelerin bile hesabı soruldu. El öpmenin sırasının bile tartışıldığı zamanlar oldu. Birikintiler zamanla göl oldu. Ben de çözümü her iki tarafa gitmeyip, eve çakılı kalmakta buldum. İsteyen bize gelsin... Nasıl çözüm ama? Kayınpeder rahmetli oldu. Kayınvalide de yaşlandı, gidip alıyoruz, sonra götürüp bırakıyoruz evine.
Yine bu bayram evdeyim. Fırsat bulabilirsem ziyaretlerinize gelirim, görünmezsem bilin ki işlerden. Sizler arasıra uğrarsanız boş dönmeyin, diye rengarenk şeker ve lokum resmi koydum, resimle idare edin artık. Sanal ağırlama ancak bu kadar yapılabiliyor.
Sözü fazla uzatmayayım, misafirimin uykusu geldi.
Tüm Milliyet Blog'da yazan arkadaşlarımın,sevgili editörlerimizin, yüce ulusumuzun bayramını en içten dileklerimle kutlar, ateş düşen yüreklere sabır, vakitsiz giden şehitlerimize rahmet, kalanlarımıza sağlık ve afiyet dilerim!
Daha sevinçli bayramlarda buluşmak umuduyla!
Hepinize teşekkür ederim!
Not: Bayram sevinç günümüz olsun, diye karartma eylemimi sona erdirdim.
Resim alıntıdır:
http://cocukken.blogspot.com/
Bana yazanlara ve birkaç arkadaşıma yazdım, hiç ayrım yapmadan herkese yazmak istiyorum, fakat bugün iş yapmaktan kollarım çok yoruldu. Hem temizlik, hem bayram hazırlığı derken epeyce yoruldum. Zaten biz kadınların alın yazısı; analarımız bizi iş yapsın, diye doğurmuş. Ölene kadar iş. "Ömür biter, işler bitmez!"
Neyse, sağlık olsun da iş yapılır nasıl olsa...
Benim bayramlarla bu yüzden aram pek iyi değildir. Önhazırlık, sonhazırlık derken, bir hafta kendime gelemem. Aslında kapıyı kapatıp bir yerlere gitsem, hiç iş çıkmayacak. Ama ben böyle günlerde evde kalmayı tercih
edenlerdenim. Bak evden kaçtı, dedirtmemek için elaleme, hep misafir kabul eden durumunda kalıyorum. Gençken de öyleydim, yaşlandım hala öyle. Aslında bayramlarda büyükler ziyaret edilip, elleri öpülür ya bizde tersine oldu...
Akşamüstü babamla telefonda konuştum. Babaannemin mezarına ziyarete gitmiş. Bana annesinin adını verdiği için, sitem ediyor. Yol uzak ve zaman kısa, gitmem mümkün değil. Oğulları daha yakında sık sık gidebiliyorlar. Hem bayramlarda nedense erkek evi öncelikli oluyor. İşte bu kargaşaya neden olduğu için de bayramları sevmiyorum.
Şimdi kaç evde, önce senin ailene mi gidilecek, yok benimkine mi tartışması yapılacak?
Dün bizim site görevlisi ile sohbet ettik, her bayramda önce kendi köyüne sonra hanımın köyüne gidiyorlar ve farklı güzergahta. Ben ona çözüm önerileri sunarken;
-Abla sen bayramlarda memlekete hiç gitmiyorsun , benim hanımla bir konuşsan da biz de öyle yapsak, hem yorucu oluyor hem de masraflı , dedi.
-Tek taraflı olmaz, bir bayram oraya, bir bayram buraya, dedim.
-Yok, o mümkün değil,olmaz, dedi. Benim ailem bekler.
-O zaman ben de konuşmam, dedim.
Biz ilk yıllarımızda bu konulardan çok çektik, vaktiyle yolda oyalandığımız yarım saatlik gecikmelerin bile hesabı soruldu. El öpmenin sırasının bile tartışıldığı zamanlar oldu. Birikintiler zamanla göl oldu. Ben de çözümü her iki tarafa gitmeyip, eve çakılı kalmakta buldum. İsteyen bize gelsin... Nasıl çözüm ama? Kayınpeder rahmetli oldu. Kayınvalide de yaşlandı, gidip alıyoruz, sonra götürüp bırakıyoruz evine.
Yine bu bayram evdeyim. Fırsat bulabilirsem ziyaretlerinize gelirim, görünmezsem bilin ki işlerden. Sizler arasıra uğrarsanız boş dönmeyin, diye rengarenk şeker ve lokum resmi koydum, resimle idare edin artık. Sanal ağırlama ancak bu kadar yapılabiliyor.
Sözü fazla uzatmayayım, misafirimin uykusu geldi.
Tüm Milliyet Blog'da yazan arkadaşlarımın,sevgili editörlerimizin, yüce ulusumuzun bayramını en içten dileklerimle kutlar, ateş düşen yüreklere sabır, vakitsiz giden şehitlerimize rahmet, kalanlarımıza sağlık ve afiyet dilerim!
Daha sevinçli bayramlarda buluşmak umuduyla!
Hepinize teşekkür ederim!
Not: Bayram sevinç günümüz olsun, diye karartma eylemimi sona erdirdim.
Resim alıntıdır:
http://cocukken.blogspot.com/