Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

Gün Sonu Düşlerimdesin Ömre Adanmış Varlığınla 2

Gün Sonu Düşlerimdesin Ömre Adanmış Varlığınla 2
 

Fotoğraf Mahmut açbay


Geçmişimden gelen, çözümsüz gece düşüncelerimin bu günlere sarkan çaresizliklerimdi asıl yaşamıma tedirginlikler ekleyen…

Şüpheler ve onun ardına gizlenen gece kabuslarıydı hayatımı bu günlere kadar yönlendiren…

Bir türlü sahip olamadığım düş dalgalanmaları ile bu günlere taşınan gizli isteklerimdi belki de bedensel yorgunluklarıma sebep olan kararsızlıklar ve bunun ardına gizlenen farkındasızlıkla içime sığınan doyumsuz kalan istekler…

Sorduğum en önemli sorularımdan bir kısmını kapsayan nelerdi bu farkındasızlık isteklerin sebep olduğu iç huzursuzluklarım ve bir türlü tutunamadığım yaşam var oluş şartlarımın ardındaki şüpheli düşüncelerin meydana getirdiği tedirginliklerimle yaşam mecburiyetimdi…  

Kimsesizlik hislerimle kendime güvensiz duygularımın içinde dönüşlerim…

Kaç sebepsiz olaylarla ruhsal yapımdaki değişkenliklerim ile savaş halinde yaşayışım?

Neden bir yerde tutunamıyorum ve nedendir hep hareket halindeyim, ayrı ayrı beldelerde?                     

Neden yalnızlığımla uyumsuz yaşamlar doğuyor nefes almalarıma eşlik eden?

Hangi öykünün içinde mutluyum veya mutsuzluğumun asıl sebebi nelerdir veya aslolan kimdi…

Şu anlarda Germeyen Yalısı sahil çevresindeyim ve neden Özbek bölgesinin bakir kalmış konaklama yerindeyim?

Neden sorularına aslında kendi kendime asla cevap vermezdim…Yaşamın ilk kaybediş zamanlarından bu yana…

Her neden sorusunun ardından yazmayı bırakıp başımı kaldırıp, uzaklara veya uzakların ötesine bakmaya çalışıyorum…

Nerelerdeydi bu uzaklar veya uzakların ötesi?

Belki yaşamın boyu aldığım nefeslerle bu soruya cevap aradım hep?

Ve cevabı bugüne kadar bulunamamış ise bundan sonra bulunması pek de mümkün değildi sanki…

Belki de sorunun cevabı yaşam isteği veya yaşamak istediğim yer bir kaçışa bağlı olarak uzaklar veya uzakların ötesiydi?

Aslında kaçış isteği bu, aslolan bunalmışlığın etrafındaki dönüşlerden kurtulup, iç huzurun var olduğu bir sığınma bütünlüğü idi…

Kaçış ve kaçışlar, ne demekti ve yaşamıma bu kadar etkin olan bu duyguya sebep olan neydi veya kimdi?

Garip bir soru aslında bu sebeplerin gerçek ismi belliydi, bence hayatımı ömre uzayan darlıklara sokma sebebindeki insandı ve o insana gereksiz ölçüde güvenmişliğimdi hayatımı ters yüz eden…

İçimden yükselen öfke belirtileriydi asıl yorgunluğumun sebebi…

Belki de bu telaşların ardına sığınan arayışlardı iç benliğimle…

Neye ve nasıl ne zaman gitmeliydim? Hangi şartlar uygulanacaktı ki içimdeki bu dalgalanış son bulacaktı?

O yeni yerler neresiydi ve bu aranış şartı nelerdi?

Onca yıl ruhuma işleyen korkularla yaşamanın anlamı neydi veya sebep olan etkenler nelerdi ki bu günkü kaçışlarıma sebep olan?

Bunca yaşamın çoğulunda fark edilemeyen etkenler nelerdi…

Yaşanmışlığımın içindeki sevme veya çok sevme dediğim yaşanmış yıllar bu günkü nefes almalarımın heyecanına etken miydi?

Sebepsiz etkenlere neden engel olamadım, verdiğim değer ölçüsünü bu günlerdeki sahipsizlik duygularıma etkenliği miydi kendime olan güvenimin azalışı?

Sevmek bedel ödemekse bunun süresi kaç yıla yayılırdı veya süresizliğini yaşamak kendi kendine yaşam zorluğu yaşatmak mıydı?

Sorular ve soruların ardından gelen birleşik soruların etkenliğinin zaman ölçüsü neydi?

Kaybettiklerimizden elde ettiğimiz duyguların çetinliği midir bu günkü dayanma gücünün şartsızlığı?

Sanki böylece düşlerimde kalabalıklaşıyorum, birçok ses, bir sima ve onun sesinin tonu ile aklıma düşen sorular, kendine ait yaşam anlarının göz yaşları ile kırık seslerle bana kurduğu cümleler ve beni ne kadar sevdiğinin tarifleri, ile onun ses tonundaki titreyişlerdi asıl beni gecenin bu karanlık saatinde hüzne veya göz yaşın aktaran…

Bu anlatımların tümündeki yalnızlık ve sahipsizlik yaşamlar ile kaybettikleri, özlemin duygu onca konuların içindeki ben varlığının gücüne uzanan gece boyu sesleriydi yaşamımıza yön veren…

Severek yaşam veya sevilerek ömre uzayan acılanmaların içine sığan yaşam hesaplaşmaları ile birbirimize gece boyu dökülüşlerimiz…

Acının ve de hüznün açıkçası paylara bölünerek yaşamımızdaki yerine yerleşmesi idi o uzun yaz gecelerinin bedensel çürüyüşleri…

Biz birbirimizi severek ağlamayı, ağlayarak gülmeyi öğrenişlerimizle tutunduğumuz yaşamda bu günlere uzadık…

Yaşam çoğu zaman acı ile sınadı beni, çoğu zamanda sınırsız sevginin içinde baş dönmelerimle sınadı beni veya bizi derken, o günlere saygıdır ki bu günlerin yaşamından güç kazanarak çıkmam…

Peki O insan bunca güçlü sevmeye değer miydi veya yaşamımdaki önemi ne kadar güçlü idi?

Mutluluğumdaki etkenlere veya bu günkü acılanmalarıma ne kadar önemli etkinliği vardı?

Karasız sorular ve cevapsız kalan ruhsal duygularla içinde bulunduğum şartları neydi o zaman sorusunu cevaplayamıyordum…

Değmeyenlere verilen değerlerdi asıl yaşama ruhsal etkin olan…

Değmeyenler ölçüsü neydi geçici mutluluklardan sonra elde kalanlar mıydı karar verme cevapları…

Evet bir gün bulacağım seni, evet o bir gün uzun zamana yayılacak, belki de hiç yaşanmayacak ama bu sorular şüphesiz bir gün cevaplarını araya araya bulunacak…

Aslında senin yaşamındı, sevgili yaşamımdaki Çavlan’dan düşüşlerime sebep olan.

Derin bir şaşkınlık, çok farklı düşüşler, inanılmaz davranışlar ve sahip olunan yaşam şeklindeki inanılmaz düşüşlerdi belki de bu günkü umutsuzluklar…  

Galiba düşlerin parçalandığı zamanları yaşamaktı bu tedirginlikler?

Ne yıllar ne de saplanıp kalan düşünceler kalan yaşam için dingin bir zaman var oluşunu yaşatamıyordu son yıllarda için içi, sinsice hislerle, nefes alma zorlukları yaşatamıyordu…

Öfke ve şüphe bütün bedeni kaplamışken, yaşam zamanlarını bitimsiz erteliyordu, içimdeki tüm sıkıntıları sarsa sarsa…

Huzursuzluklarım ve şüphenin ardına sığınan nefret duygularım yarınsız bir zaman vaad ediyordu biteviye…

Hazmedilemeyen olaylarla geleceğe küskün, iç dünyama öfkeli ve yaşamın çoğuluna güvensiz duygular yaratırken, belki de yaşamın en ağır bedelleri ödeniyordu…

Nefret ve öfke, benlik direncimi yaşama zıt zorlarken, güvensiz duygularla, yaşamım günbegün zorlaşıyor, çok şeyden vaz geçip, umut mücadelesi vermek, bedenime ağır yükler ekliyordu…

Kendi kendimi suçlarken, hazmedilemeyen düşüncelere savunmasız kalıp, artık kaybedecek çok şeyim kalmamıştı umuda dahil olacak…

Mustafa yılmaz

 

 

 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..