- Kategori
- Kültür - Sanat
Günahlarınıza çiçek açtıran sergi

Baştan uyarayım. Hüseyin Çağlayan’ın İstanbul Modern’deki sergisine, “Gelecek yılın modasını erkenden keşfeder havamı atarım” ya da “Tasarımlardan beğendiğim birinin çaktırmadan fotoğrafını çeker aynısını diktirip görümcemin nişanında giyerim” gibi art niyetlerle giderseniz havanızı alırsınız.
Bu sergide moda yok. Moda kılığına girmiş büyük bir felsefe var. Bilim, tarih, mimari, teknoloji var. Düşünce var. İsyan var. Başkaldırı var. Bize öğretilenleri, dayatılanları, yaşatılanları sorgulayan, geçmişten gelecekten hesap soran, paradigmalarımızı yerle bir eden bir yaklaşım var.
Kendisini ‘moda sanatçısı’ olarak tarif ediyor Hüseyin Çağlayan.
Bu sergiden sonra benim için o bir moda filozofu. Bir hikaye anlatıcısı. Hikayelerini giysiler ve defilelerle anlatıyor. ‘Hayattan fena halde sıkılmakla büyük bir heyecan duymak arasında bir yerde duran” ve denge bulmaya çalışan…Çoğumuz gibi.
Fashion TV tuzağına düşmeyin
Hüseyin Çağlayan’ın geçmiş 16 yılda imza attığı eserleri okumak, yorumlamak büyük bir çaba istiyor.
Eğer benimki gibi ‘Moda, insanın kendisine yakışanı giymesidir’ klişesinden bir adım öteye gitmeyen, daha da fenası daha yaratıcı bir ifade üretmeyi bile potansiyel ‘moda kurbanlığı’ olarak gören bir zihniniz varsa, tasarımlara önce yüzeysel ve biraz da pragmatik bir şekilde yaklaşıyorsunuz.
Özellikle defile videolarında bu yanılgıya düşmeniz, nerede olduğunuzu unutup podyumda salınan anoreksik mankenlere ve giysilere odaklanmanız an meselesi.
Fashion TV izleme moduna girmemeyi başarıp, perspektifinizi değiştirebilirseniz ve tabii zaman ayırırsanız video da, tasarım da kendisini size açıyor ve hikayesini kulağınıza fısıldamaya başlıyor.
Ve ne hikayeler çıkıyor, o elbiselerin içinden…
Beni en çok etkileyenlerden biri Sözlerden Sonra. Sanatçının ailesinin de maruz kaldığı 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler’e uygulanan etnik temizliği, savaş zamanı göç etmek zorunda kalan insanların dramını giysiye dönüşen eşyalarla anlatmış. Müthiş bir hayal gücü…Bavula dönüşen bir koltuk, eteğe dönüşen bir sehpa size savaşın darmadağın ettiği hayatların ve göçün dramını ta içinizde hissettiriyor.
Hayatı basitleştirmek
Günah, umut ve kurtuluşu anlatan mistik bir performans olan Akrabalık Yolculukları arınmaya çağırıyor: “Günahınızı itiraf edin ve bir tohumu toprağa ekin. Bilin ki işlediğiniz günah ne olursa olsun burada bir çiçeğe dönüşecek” diyor. Çarpıcı. Kimbilir belki günah sandığımız şeyler, bir yerlerde çiçeklerin açmasına, ağaçların meyve vermesine neden oluyordur…
Tasarımlarındaki yalınlığı şöyle ifade ediyor Hüseyin Çağlayan; “Hayat onu nasıl basitleştirdiğine bağlı. Basitleştirmek en zor, eklemek ise en kolay. Önce aklınızda bir fikir olmalı sonra gereksizleri nasıl ayıklayacağınızı bilmelisiniz. Evet. Ayıklamayı bilmelisiniz. Bu çok zordur.”
Panoramik adlı koleksiyonunda dil ve kurumların yarattığı parametrelerin içinde kimliklerimizi nasıl kaybettiğimize dikkat çekiyor Çağlayan…Hareketsizlik’te hayatın temeli haline gelen hız kavramına, başarının bir şeyin özünden çok ne kadar hızlı üretildiği ile ölçülür hale gelmesine isyan ediyor.
Tilda Swinton’a dikkat!
Çağlayan’ın videoları, alışık olduğumuz bir ifade biçimi olması nedeniyle tasarımlardan daha kolay anlaşılıyor.
Sergide, sanatçının 2005 yılında Türkiye’yi Venedik Bienali’nde temsil eden Olmayıp Varolan adlı video çalışmasını izleme fırsatı bulabilirsiniz. 11 Eylül sonrasında, dünyanın başına musallat olan terörizm paranoyasını, güvensizliği ve yabancı düşmanlığını anlatıyor film.
Bir çağdaş sanat ikonu haline gelen oyuncu Tilda Swinton’un müthiş performansını izlemeden dönmeyin derim..
Yerden Geçide adlı video eseri ise bana çocukluk hayallerimi hatırlattı.
Bir kapsülün içinde Londra’dan İstanbul’a seyahate çıkarıyor bizi eser. İçinde minik bir dünya yaratıyor, hayal kuruyor, düşünüyor, besleniyor, uyuyorsunuz. Kimsenin size ve hayallerinize dokunamayacağı bir alan burası. Hayatınızın kumandası sizin elinizde. Kendinize ve özgürlüğünüze sığınıp düşsel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Tam bir koruma altındasınız üstelik. Tıpkı anne karnındaki gibi…
Fotoğraf sanatçısı Bennu Gerede, Çağlayan videolarının başrol oyuncusu. Androjen tarzı, donuk bakışları ve nötr beden dili ile mükemmel bir çağdaş sanat figürü olarak göründüğünü söylemeliyim.
Çağlayan’ı keşfedin, hikayelerini dikkatle dinleyin…
Modanın, tasarımın gizemli diline hayran kalacak, eve döndüğünüzde gardrobunuza bir başka gözle bakacaksınız.