Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Günaydın ! Sıradan bir hikaye...

Gün boyu “Yalnızlaşan Türkiye mi yoksa Suriye mi?” diye sürüp gidiyor tartışmalar televizyon kanallarında. Sabahtan akşama kadar yalnızlaşan, pardon “yalnızlaştırılanları” izliyoruz haberlerde. Kimi derinden sarsıyor, kimi ise sadece kumandanın ucunda ama etki düzeyi ne olursa olsun bir fincan kahveyle geçiyor işte, hepsi bu. Bir ülke oluyor bazen, bazen de unutulmuş bir diyarda elindeki tohumları yeşertmeye çalışan bir öğretmen. Hatta canını dişine takan ama canı ayaklar altına alınan bir doktor oluyor bazen yalnızlaştırılan... Nihayetinde yalnızlaşan insan oluyor.
 
Yalnızlığın tarihi eski… Adem Babaya Havva Anneye kadar gider şimdi anlatmaya kalksam ama anlatamam, yaşım yetmez. Özetle, bu iki çılgın aşık, kıpkırmızı, ağız sulandıran elmayı yemişler, pamuk prenses misali… Artık yedikleri elma mı, ayva mı, siz karar verin. Çünkü o günden sonra bütün güzelliklerden ve sonsuzluktan mahrum kalmış ikisi de. Kurallara uymadıkları için yalnızlaştırılmışlar. İşte serüven böyle başlamış…
 
Hayatta kalma çabası, üstünlük mücadelesine dönüşmüş sonra, savaşlar çıkmış… Kahramanlar doğmuş dünyaya, destanlar yazılmış. Ama hep birileri varmış kurtaran, süper kahramanlar hep varmış. Birliğin, bir olmanın gücü görülmüş. “Bir elin nesi var iki elin sesi var” denilmiş buna. Birlikten kuvvet doğmuş, bireysel şahsi çıkarlardan maraz.
 
Sonra kökünden kesilmiş bu eller bir daha ses çıkaramasınlar diye. Destanlar çizgilere, süper kahramanlar Hollywood’a taşınmış. Sonrası şimdiki halimiz; kırmızı pelerinli, tayt giymiş kahramanlardan medet umar hale gelmişiz. Kapalı kapılar ardında güvendeysek eğer, dışarıda top patlasın, yanda bir anne bıçaklansın kimin umurumda. Sıcak bir kucak bulduysak eğer dostun canı yansın, canı cananı kalmasın kime ne? Kıran hep başkaları, kırılan, incinen hep biz olmuşuz… Herkes kendi derdinde, her dert tek nede olsa…
 
Göstermediğimiz incelikleri bekler olmuşuz birde etraftan. Nerde bu bolluk? Gösteren cici, göstermeyen tu kaka. Göstermeyen kendimiz olursak eğer, söylenecek, savunacak, üzerine konuşulacak çok şey var ama! Bir de “göster amcalara pi....ni” sorunsalı var tabi. Şimdi çocukların gösterecek daha çok şeyi var amcalara!
 
Günler geçiyor böyle. Kolumuza taktığımız ya da başucumuzdan eksik etmediğimiz çalar saat olmuşuz hepimiz ve hepimiz çalıyoruz şimdi. Günaydın…
 
 
Sevgiler…
Yavuz Gündoğan
Profesyonel Yaşam Koçu ve İletişim Uzmanı
www.yavuzgundogan.com
 
Toplam blog
: 4
: 149
Kayıt tarihi
: 02.05.12
 
 

İstanbul Üniversitesi’nde İletişim ve Sosyoloji okudu. Öğrencilikle birlikte medya sektöründe çal..