- Kategori
- Öykü
Günbatımı
Odanın ortasında bir gitar duruyordu. Ve bilgisayarda notalar. Günbatımının gözlerinin altı morarmıştı. Küllük sigara izmariti doluydu. Tam hayali gerçekleşecekken, dünyanın en güzel şarkısını yazıp bitirecekken gitmişti kadın. Sıkılmıştı. Kafasını dinlemek istiyordu.
Bazı adamları yalnız bırakmak, bazı adamlarla beraber olmaktan daha tehlikeli olabilir bazen.
Tanıştıklarında “İsmin” dedi kadın
“Günbatımı.”
“ Ne garip bir isim”
“Ben seviyorum” dedi adam.
“Renkli, değişken, uzak, yolculuk, içe akmak gibi”
Günbatımı biraz dengesizdi. Bunu biliyordu. Biraz depresifti. Bunu biliyordu. Çelişkileriyle çelişmiyordu.
Bir adam yoktu
O kadar…
“Ne oldu sana” dedi kadın. “Üzülme bak döndüm”
“Hoş geldin” dedi günbatımı.
“Özür dilerim. Pişmanım.”
Her terk edilişte yeni bir yalnızlık eklenir insana. Ve her yeni yalnızlığın başka bir tadı, hepsinin ayrı ayrı bir adı, her yalnızlığın başka bir yıkımı vardır. Yalnızlıklar da çeşitlidir. Yalnızlıklıkların da kendilerine özgü etkileri ve karekterleri vardır.
“Kaç yalnızlığım var benim” diye mırıldandı Günbatımı.
Bir yerlerde günbatımını seyreden birinin elinden düştü kadeh mermere.
Tuz ve buz…
Parçalanır anlarsın…
Parçalanır soyutlanırsın
Parçalanır büyürsün
Parçalanır ruhsuzlaşırsın
Parçalanır nasırlaşır duygular
Parçalanır bir parçan kalır
Parçalanır parçalanırsın
Bir kapı olsa, açıversem başka bir dünya...
Çocukluğumda vardı böyle kapılar. Artık yapmıyorlar. Artık hepsi çelik, demir parmaklıklı vs…
İnsan neyi anlasa biraz daha hissizleşti yüreği. Neyi çözse arkasındaki gerçek hiç göründüğü gibi değildi.
“Beni kabul etmeyecek misin? Beni sevdiğini söylüyordun? Şarkı ne olacak? Onu da mı terk ediyorsun?
“Ne kadar yaratıcı olursan ol, bazen olmuyormuş” dedi Günbatımı.
“ Hayatı daha iyi kavramam gerekiyormuş.”
“ Aylarca uğraştım, içine her şeyi kattım, sabahı akşamı güneşi serinliği sıcağı… Yine de hiçbir şey mükemmel olmuyormuş. Tam gözlerini koyacaktım, dinleyince herkes yeşil bir ormanın dağ kokularını duyabilecekti. Saçlarını yazacaktım notalarla, yol yol, rüzgar rüzgar, herkesin başı dönecekti, ellerini çalacaktım gitarımla her kes bir tüy gibi uçup yükselecekti, yüreğini yazacaktım yağmurlar yağacak herkes o bölümü dinlerken diz çökecekti…”
“Sen gittin yarım kaldı”
Renkler kayboldu. Geceye dönerken “Git” dedi Günbatımı. Alacakaranlıkta bir adam verandasında mermere düştü.
Tuz buz…
Elinizde tuttuğunuz bir kadeh gibi hayat.
Bir anda kayıverir
Parçalanır anlarsın…
Parçalanır bir parçan kalır
Parçalanır parçalanırsın
Sıcacık kan sızdı kafasından.
Uzaktan bir şarkı çalıyordu.
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir