Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Ramazan İlker Erdoğan

http://blog.milliyet.com.tr/ilkerdeep

13 Ekim '12

 
Kategori
Güncel
 

Gündem çorbası

Gündem çorbası
 

Biraz hüzün, biraz umuttu tek ihtiyacımız


Gündeme dair, dünden devredenlerle başlayalım bakalım neler kalmış aklımızda. Gündem yoğun fakat algımız sınırlı, hadi hayırlısı.

İlk sıra,her zaman olduğu gibi yine -nedense- futbolun. Her 100 kişiden 101'inin teknik direktör olduğu,herkesin bir şekilde futboldan anladığı canım ülkemde akşamdan beri bütün futbol yazarları,yorumcuları, bilumum zevattan milli takımın ne kadar kötü oynadığını dinlediniz. Size her şeyi anlattılar; taktik-teknik zırvalıklar, saha içi-dışı yanlışlar, dizilişler, oyun planları, teknik direktör hataları gibi pek çok şey duydunuz. Peki bu kadar şeyden sonra aklımızda ne kaldı? Duymadığımız ne vardı, bize söylenmeyen? Çözüm önerisi pek yoktu, hep bu işin nasıl yapılamadığına dair şeyler vardı. Nasıl yapılabileceği, nasıl sağlıklı bir spor ortamı oluşturacağımıza dair hiçbir şey yoktu.
Her şeyden önce şunu söylemek lazım ki, ülkenin 1. sporu futboldur. Daha doğrusu tek sporu futboldur. Diğer spor dalları ağzıyla kuş tutsa yaranamaz. Mesela dün akşam iki basketbol takımımız Avrupa kupası maçlarına çıktı, maçların sonuçları bir yana varlığı bile basında pek yer bulamadı. Bunda şaşıracak bir şey yok, basındaki yöneticilere sorsanız halk bunu istiyormuş. Halbuki onlar da çok iyi bilirler, amatör sporların bu ülkede üvey evlat muamelesi görmesinin sebebi kendileridir. Çok iyi bilirler ki ülkede en başarılı spor dalları (yapılan yatırıma göre) voleybol ve basketboldur. Her yıl en az bir kupa veya madalya gelir ama bunları yine hak ettiği ölçüde medyada göremezsiniz. Bir avuç meraklısı ve emekçisi sayesinde, o da bin bir zorlukla bulabilirsiniz medyanın küçük bir bölümünde.
Peki bu kadar başarısızlığa rağmen neden hala en fazla yeri futbol alır medyada? Bunun cevabı için de dönen paralara ve menfaat ilişkilerine bakmak yeterlidir. Kim kiminle iş yapıyor, hangi iş adamı hangi ihaleyi almış bunları biraz takip eden biri bu sorunun cevabını bulabilir. Bu iş adamlarının hemen hepsinin devlet ihaleleri aldığını da düşünürseniz, ülkedeki idarecilerin halka neden spor yaptırmak için bu kadar isteksiz oldukları anlaşılır.
Buradan da geleceğimiz yer, halkın ne kadarının sporla ilgilendiği daha doğrusu, spor yaptığıdır. Bunun için her yıl açıklanan lisanslı sporcu sayılarına bakmak yeterlidir ama sorun daha derindedir. Bu ülkede insanlar spor yapmaz,yapamaz. Spor yapacak imkanlar kısıtlıdır, mesela sabahları koşmak isteseniz, koşacak yer yoktur. Çocukken spor yapmak isteseniz okulda beden eğitimi dersleri haftada 2 saattir, top oynamak isteseniz boş arsa yoktur,pota yoktur, park yoktur.
Ne kadar yok saydık değil mi? Aslında yok olan şey, imkan yokluğu değil idareci yokluğudur. İnsanın değerinin olmadığı bir ülkede,idareci olması da beklenemez zaten. İdarecilerimiz -sağ olsun- insanlarımıza spor yaptırmanın gereksiz olduğuna inanırlar,böyle şeylerin onlara dönüşü olduğuna inanmadıkları için hiç istiflerini bozmazlar. Varsa yoksa altyapı hizmetleri,inşaat,ihaleler onların ilgi alanlarına girer. Spor,yapılacak işlerin en alt sırasındadır.
Sporu kurtardıktan(!) sonra sıra geldi ülkeye diyeceğim ama siz yine de inanmayın. Kurtulmak istemeyen kimseyi zorla kurtaramazsınız. Diyeceğim tek şey, başımıza gelen her şeye müstehak olduğumuzdur. Bu fikrimi destekleyen tek şey de, halkımızın her seferinde aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç beklemesidir. Tek dileğim de, Allah bu millete acısın, yoksa kimse acımayacak gibi görünüyor. Anadolu'nun yiğit gençleri bir hiç uğruna ölmesin, bizim savaşımız olmamasına rağmen bu ülkenin fakir çocukları, başka bir ülkenin fakir çocuklarıyla savaşıp yitip gitmesin. Adım adım büyük bir savaşın içine doğru çekildiğimizi kimse görmüyor mu Allah aşkına, bu kadar mı kör oldu gözlerimiz, yüreğimiz bu kadar mı nasırlaştı da bu kadar pervasızlaştık, bu toprakların çiçekleri daha ne kadar solacak hiç uğruna. 
Söyleyecek çok şeyim var ama, biliyorum ki okumayacaksınız. Yazı çok uzadı, algımız çoktandır 140 karakterle sınırlandı. Okumaya bile vaktimiz yok artık, olsun ben içimi döktüm rahatladım. Lütfedip siz de okursanız mutlu olurum, okumazsanız da canınız sağ olsun. Tekrar buluşmak üzere...
 
Toplam blog
: 10
: 528
Kayıt tarihi
: 25.09.09
 
 

16 Temmuz 1980, İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. İSMEK'in açtı..