- Kategori
- Felsefe
Güne Bir Not

Geldim, gördüm, gidiyorum...
Gün gelecek biz de bizden asırlar önce yaşamış olan uygarlıklar gibi tarihin tozlu rafları arasına karışacağız. Hani bazen hiç sonu yokmuşçasına büyütüyoruz ya yaşadığımız hayatı, hayatın içinde karşılaştığımız sorunları. Şunu unutuyoruz; Geldik ve bir gün gideceğiz. Her an gidebiliriz üstelik.
Tıpkı Şemsi Tebrizi'nin dediği gibi; "Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit, güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? O zaman güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta. Geç kalmayasın."
Kendimizi çağlar içerisindeki en gelişmiş çağın en uygar insanları olarak görüyoruz. Bu konu ile ilgili geçmiş uygarlıklar ve günümüz karşılaştırması zaman zaman düşünmemiz gereken bir konu.
Köle miyiz; yoksa kral mı? Zamanın, hızın, teknolojinin kölesi miyiz? Gerçekten özgür müyüz peki? Yoksa bizi özgürleştirdiğini düşündüğümüz şeylerin kölesi miyiz?
Hayata sadece bir pencereden bakmak yetmez; yetmiyor da zaten. O yüzden sorgulamaktan, aramaktan, bulduğumuz yanıtlarla yeni sorulara yönelmekten vazgeçmeyelim.
Madem geldik madem gideceğimiz de kesin; o zaman yalnızca bakmayalım. Aradaki boşluğu görerek tamamlamaya çalışalım. Elimizden geldiğince görmeyi deneyelim. Hayat her gün yeni bir pencereden görülmeyi hak ediyor. Yeterki penceremiz açık olsun ve güneşle bağlantıda kalalım.
29.10.2017
Hazal Yıldız