Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

23 Ocak '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Güneydoğu günlüklerim - 7

Güneydoğu günlüklerim - 7
 

Bugün nispeten ferah bir gün oldu. Sabah 8.30'da kalktık ve kahvaltımızı yaptık. Ben yalnız çıktım birazcık, hem dedim gazete bulursam gazete alırım, hem de birazcık geziyim rastgele...

Surların kenarından yürüdüm bir süre. Dağ Kapı olduğunu tahmin ettiğim bir kapıyı inceledim, çevresindeki desenleri. Selçuklu simgeleri, ya da hangi döneme ait olduğunu anlayamadığım birçok başka simge. Bu desenler surlarda yer alıyor genelde, yürürken veya kenarından geçerken surlara bakarsanız tamamen rastgele bir şekilde surlara dağılı olduğunu görürsünüz. Fakat bunlar genel olarak kapıların çevresinde yoğunlaşıyor.

Dağ Kapı'nın ardından bu kez tam ters tarafa yürüdüm. Hemen oradaki meydanda bir burç vardı. Biraz daha surların kenarından yürüdükten sonra gazete alıp geri döndüm. Birazcık gazete okudum ve saat 1'de çıktık dışarı. İç kale denilen yeri gezdik.

Bu iç kalede, eski Diyarbakır Ceza ve Tevkif Evi, Adliye Binası ve kalıntılar var. Hepsinin içini gezebiliyorsunuz, kullanıldıkları döneme dair izler yok gibi, ben pek rastlayamadım. Adliyede nereler mahkeme, nereler kişisel odaymış, tahmini olarak anlaşılabiliyor gerçi. İç kale içinde kapısı kapalı bir yer var, orada da bir türbe var. Kapı kilitli ve etrafına çaputlar bağlanmış. Bir güvenlik görevlisiyle konuştuk. Şöyle dedi: "Oranın türbe olduğuna inanmıyorum ben. Biliyorlar ki müslümanlar türbeye dokunmaz, o yüzden Ermeniler buradan giderken hazinelerini saklayıp, türbe görünümü verip gitmişler..."

Kimse artık bu saatten sonra dokunmaz o türbeye. Çoktan adak türbesi olmuş bile...

İç kaleden çıkıp Süleyman Camii'sine gittik. Orada üst tarafta Osmanlı Paşaları'nın mezarları, alt tarafta ise sahabelerin mezarları varmış. Burada insanların cehaletine, yobazlığına şahit olduk. Sahabe mezarları var diye duvarlara, taşlara yüz sürenler, okşayanlar, kendinden geçmiş bir vaziyette sallananlar...

Güne geç başladığımız için erken bitirmek zorunda kaldık. Ofis ilçesine gittik bir minibüsle hava kararınca. Ciğerci Muharrem Usta, Diyarbakır'ın en meşhur ciğercisi. Gittiğimiz zaman bayramdı ve oldukça yoğunlardı, bizim de dışarıdan geldiğimizi anlayınca "bugün sizinle ilgilenemedik, siz bayramdan sonra yine gelin" dediler, tamam dedik ve oradan ayrıldık. (Bunu iki yazı sonraya bırakıyorum, zira gittik ve hayran kaldık.)

Yanlış dolmuşa binip uzunca bir Diyarbakır turu attık. Uzaklara gittik. Diyarbakır'ın dışını gördük. Sonra aynı minibüs bizi Dağkapı'ya bıraktı. Sıtkı Usta'ydı yeni adresimiz. Ankara'ya yiyemeyeceğimiz kadar lezzetli bir künefe yedik. Diyarbakır'a gidenler mutlaka Sıtkı Usta'yı bulsunlar.

Sakin bir gündü kısacası. Ertesi günün heyecanı vardı içimizde şimdiden, Hasankeyf...

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara