Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Deneme
 

Günlerim Yeşil Yaprak

Günlerim Yeşil Yaprak
 

A.Güneş, Armağan, Cansu, Vehbi, Derviş /Torunlar Fotoğraf: Ali Gülmen


Buruk bir mutluluk... Doğrusu günlerim yeşil yaprak geçmedi... Dinmeyen gözyaşım var, içimde sürekli akıtılan... Sen ne yaptın bunca zaman? Gerçek huzuru hayallerimde, düşlerimde yaşadım. An oldu; güneşli bir günde sağnak yağmurlar yağdırdım, an oldu; kapkara bulutları küçücük bir kanaryanın teleğiyle gönderiverdim atmosferden, an oldu gülüneceklere ağladım. Aklım takılı kalmış bilmem kaç yılında.... 

Bunca yaşanmışlıkları sığdırıyoruz birkaç cümleye... Benimki yitik bir yaşanmışlık, faydam oldu mu hiç kimseye diye düşünüyorum bazen... Sonra aklıma intiharın eşiğinden çevirdiğim arkadaşım aklıma geliyor... Onun mutluluğu... “ Demek ki bir insana faydam olmuş.” deyip kendi kendime gülümsüyorum. Albümde resmi yok o arkadaşımın. Bir süre birlikte okuyup ayrılmıştı. Sonradan öğrendiğime göre evlendirmekmiş okuldan ayırma sebepleri... 

Çok güzel bir yüzü vardı. Kız okula geldiğinde kimin yanına yaklaşsa hemen uzaklaşıyordu. Acıyordum. Arkadaş olmaya karar vermiştim. Aşı olduğumuz bir gün okuldan erken gönderilmiştik. Yol üstündeki evine girmem için ısrar etmişti. Bir yandan annemin kimsenin evine gitmemize izin vermemesi aklıma gelmişti. Küçük dar avlu kapısından içeri girdiğimde adeta şoka girmiştim. İki ev yan yanaydı. Biri pembe boyalı, demir pencereli, bembeyaz perdeleri rüzgarda camdan dışarı uçuşuyordu.... Genç güzel bir kadın kapıda belirdi. “Bu benim yengem.” diyene kadar kadın kapıyı kapatıp tekrar içeri girmişti bile... Yan taraftaki eski sıvasız eve doğru yöneldik. Küçük bahçe kapısına kadar koyun gübresi yayılmıştı ahırdan dışarı... 

“Diğer arkadaşlarımın eve gelmesini istemiyorum. Annem, babam hem farklı giyiniyor hem de farklı konuşuyor.” demişti. 

Onların yöresel kıyafetleri, kızı oldukça üzüyordu. Ansiklopedilerde görmüşsündür. Mezopotamya’da giyilen kıyafet tarzı. Aynen günümüze kadar değişmeden giyiyorlar. Tek fark; kumaş fabrikadan, kendileri dokumuyorlar... Konuşa konuşa dar, on basamaklı merdivenden yattıkları yere çıkmıştık. Yatağını toplamış, kitaplarını başucuna koyduğu tahta sebze sandığının üzerine özenle dizmişti. Tek katlı evden biraz daha yüksek yapılmış olan ev içten tahtadan iki kat haline getirilmiş, hafifçe eğilerek yürüyorduk. Heyecanla anlatıyordu. Küçüklüğü önce çadırda, daha sonra da tahta barakada geçmişti. Şimdi sahip olduğu yeri büyük bir gururla gösteriyordu. İkinci gün kızın yüzü gözü morarmış ve şiş gelmişti. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı. Her gün yengesinden dayak yediğini söylemişti. 

Anne babası koyunları pazara götürmek için avludan dışarı çıkar çıkmaz kızı yanına çağırıp dövmüş. Bu kez dayak konusu hırsızlıkmış..... Defalarca yeminler etmiş, inandıramamış... Yengesi okula çıkıp gelmiş, öğretmenlerle konuşmuştu... Kız yengesini görünce okuldan çıkıp gitmişti... İkinci gün sınıfımızdan birkaç öğrenci velisi okula ellerinde poşetlerle gelmişti. Hepsini öğretmenin masasının üzerine bırakmışlardı. Öğretmen kızgınlıkla konuşuyordu onlarla... Meğer; kız yengesinin ne kadar beyaz iş, iğne oyası, danteli varsa çok az bir para ile satmış... Öğretmen, çantasından para çıkarıp teker teker paralarını geri verirken söyleniyordu. “Bir tülbent parasına bir yatak örtüsü, bravo size....” 

İki yıl sonra, yanında yaşlıca bir adamla çarşıda görmüştüm. Evlendirilmiş... Ayaküstü konuştuk, babası ölmüştü...” 

Geceleri okuyor, gündüzleri çalışıyordum... İşyerinden bir arkadaş düzenlenen bir gece ile ilgili daveti bana vermişti... Ön tarafta oturuyordum. Sahneye çıkan sanatçı gözlerini benden ayırmıyordu... Dikkatli bakınca O’nun olduğunu fark etmiştim. Programı bitince üstünü değiştirip ritim saz çalan eşiyle yanıma gelmiş, sıkıca sarılmıştı. İşte böyle; her sayfa bir hayat, her hayat büyük bir mücadele... 

 

 
Toplam blog
: 77
: 505
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

Yaşamsal boyutta etkilendiğim; kimi zaman bir kısım, kimi zaman bütün insanların orijininde birle..