Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '20

 
Kategori
Deneme
 

Günlerimi Sana Bağlarken 4

Ormanın sesi karanlığa karıştı, oysa ağlamaların sessizdi karanlığa karşı. Umut yaşamın kora basılmış hali, öylesine düşler, öylesine nefes almalar, tüm unutulası ardı arkasında bekleyişte, ki yalnızlık kopuşacak nefeslerle ardı arkasına gözyaşlarında. 
 
Nefret özleme yapıştı ki ardına düşülen bekleyişler umut dışında artık, koyu bir yalnızlık peş peşe düşüncelerde oldu ki ağlamak ardı durulmaz yerde.
Hayalde iken kısmen dahi olsa gerçekleşenlerdi yaşamın yek düze düşüncelerle gerçekleşenler arasında yaşadığım.
 Birçoğu canımı yakarken, az biraz da olsa, sevinçlerini yaşadığı, anların içinde mutluluğu hissetmişcesine, yaşamak, belki de geçmişten gelen umutsuzlukları düze çıkararak yaşam korkularımdan sayılan birçok şeyi yoka çıkaran anlardı asıl mutluluğumu mühürleyen. 
 
Düşler ve beklenmeyenlerdi aslında birbirlerine zıt yaşama dahil olanlar. Sen sevgili, tüm umutlarının içinde varlığın belirginleşirken, ani ataklarla yokluğa sığındığım yaşam nefeslerime sebep olurken tercihlerindeki eğrilerle hayatıma girişindi uzun yıllar acılanmalarıma yol açarak, bedensel ve ruhsal yorgunluklarıma uzaktan bakarak acılarımla mutluluk duyan.
 
Oysa yaşamıma ağlamalarınla dahil olmuşken, acılanmalarındı asıl ağlamak anları yaşatan.
Unutulan güzel günlerdi aslında, yokluk ve duyarsız zamanları yaşarken, avuçlarımı tutuşun bir başkaydı o zamanlar, ağlayışlarınla acılanır, acılanmalarınla içten içe gözyaşı dökerken, ben, seni kaçak zamanlar yaşatırdın kendine.
 
Oysa sen, her zaman benim yaptıklarımın tersine acılanmalarımla içindeki coşkularını avuçlarımda bedenim titrerken, saklardım.
 
Evet sevgili, hayat birçok olumsuzluğu erkeninde yaşatırken “en sevgim, en sevgili” dediğin “beni hırpalamak duygusal yapınla hoşluk yaratırdın kendine, ama hayat yaptıklarından fazlasını yaşatırdı hep sana kötülüğü, ben yine de göğüslerime akan gözyaşı damlalarımla bakardım sana şaşkınlıklar içindeki bakışımla pencerene. 
 
Biliyorum ki hayatının bütününde hissedeceksin bu acılanmalarımı da.
Yaşanmışlıklarda gördüklerimle görediklerimin arasındaki farktı asıl ruhsal direnişimi dağıtan.
Yaşam sevdiklerimle sevmediklerimin arasındaki benzerlik farkıydı asıl yaşamımı senin etkinle perişan eden.
 
Akşam oluşur derken gece yakın zamana ulaşılır, işte en zor ayrılık başlayacak sensiz geçecek gece yarısı sonrası zaman,
içimde hasret depreşecek, karanlığa bakacak gözlerim, belki de bir elektrik direğinden çıkan ışığa pervane olmuş gece ışık böceklerine bakacak birbirleri ile bir eksendeki dönüşlerine dalacak gözlerim, işte o zaman yine özleyeceğim sesini, bir de bir de bende kalan hasretin yoğunlaşacak yine sabaha dek ki sen yoksun yine.
 
Aslından sensizliğin sesleri bunlar ara sıra görünmenle oluşan hüznün kaybolacak korkuları ve ben seni hep özlüyorum ki arkası sadece bekleyiş bunların.
 
Gerçeklerle yalanların arasına sıkışmış bir sevginin içinde farkındasızlıkla yaşanmış uzun yıllara sığınan bir inanmışlıkla var olduğunu inandığımdı.                                                                      Kendim dışındaki sevginin tüm kurallarına dahil olarak yaşamının tüm kurgularına dahil olarak yaşamıştım.                                                     
 
Çoğu zaman hazmedilmesi dahi zor olan mutluluk zamanlarında varlık göstermemle fark edemediğim kurguların içinde erişilmesi çok zor sevinçler yaşamıştım. 
Bu günleri de hatırlayıp düşüncelerimde yanılgıları tekrar hissetmemdi, kendime acıma duygularımı, limit aşımına uğrayan pişmanlıklar içinde, yaşam nefesleri almam, artık kendi çapını aşandı. 
 
Aldanılmış duygularının baskısı içinde yaşamanın zorluğunu bu anlarda tarif edilemez baskılar yaşatırdı.                                                                    Hayatımın yaşanan kesitlerinde aldatılmış hislerini yaşamamla, sevgi dışındaki pişmanlıklarımın limitini aşıyordum artık.
Pişmanlık hislerinin bu kadar yoğun olan zamanlarımı hiçbir zaman yaşamamıştım. 
Bu yanıltılmışlığın bu günlere sığan bedelleri ise zamana göre zor geçiştirilecekti.
 
Hep eksiğiz, hep özlemlerdeyiz biz.                                                                     Belki de o geçmiş yaşamın birçok anısının içinde olmak gibi bir iç hesaplaşmam vardı. Veya korkusuz düşüncelerle yaşamın içinde özgürce veya sevgide kaybolmak gibi beklenmeyen anıları tekrar yaşamış gibi düşüncelerle bu günlerde var olsa da oldukça acı verici idi.  
 
Belki de korkuyordum yalnızlık sendromlarının içinde kaybolma düşünceleri, aslında sevmenin içindeydi tüm bu korkular ve asıl öncelik kaybetme korkularının acımasız yaşam düşleriydi endişeli zamanlarında varlık göstermem. 
Oysa zamana yayılmış sevme duygusunun yıpratıcı davranılış ve düşsel boyutuydu belki de benim içinde var oluşumdaki hata korkularım.
Mustafa yılmaz
 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..