- Kategori
- Güncel
Günü yordum
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu
Aklımda, Matrix filminden bir söz kaldı.
Neo'yu takip eden adam, kaybettiği her kavganın ardından şöyle diyordu: "Her şey olması gerektiği gibi oldu!"
Aslında bu söz, "her şeyin, önceden plânlandığı gibi" gerçekleştiğini anlatıyordu.
Cihaner davasında da öyle oldu. Her şey aynen, "olması gerektiği gibi oldu!"
Yani ortam dinlemesi yoluyla kaydedilen yüksek yargıç konuşmalarında anlatılanlar hayata geçti.
Aynen söylendiği gibi, Yargıtay 11. Ceza Dairesi, dosyanın aslını getirtemeyince, davayı CD'ler üzerinden birleştirdi, Cihaner ve 9 sanığın tahliyelerine karar verdi. Cihaner bir savcıydı ve burada, göreviyle alakalı bir iddiadan yargılanıyordu. Diğerleri hakim ya da savcı değildi ama yargı mensuplarını yargılamakla görevli Yargıtay 11. Ceza Mahkemesi onlar hakkında da tahliye karara verdi.
Kimin hangi suçtan tutuklandığına bakmaya gerek görmedi. Böyle bir yetkisinin olup olmadığını umursamadı. Çünkü ortam dinlemesi kayıtlarında böyle bir teferruata girilmiyordu. Sadece, "birleştiririm davaları, basarım tahliyeyi" deniyordu. Yargıtay 11. Ceza dairesi de öyle yaptı; birleştirdi davaları ve bastı tahliyeyi.
Böylece, "her şey, önceden plânlandığı gibi oldu."
Şimdi sıra beraat kararlarıyla, kendisine Yargıtay Başkanlığı vaadedilen kişiye verilen sözde. Bakalım bu da, "olması gerektiği gibi" olacak mı?
Yargıtay 11. Ceza dairesi, önceden hazırlanmış bir plâna göre karar veriyor. Yargıtay 4. Daire Ergenekon davasına bakan 9 hakime para cezası uyguluyor. Danıştay, katsayı kararıyla ilgili, "yerindelik kararı"na imza atabiliyor (muş). Anayasa Mahkemesi, yetkisinin sınırlarını aşarak, anayasa maddelerini esastan denetleyip iptal ediyor. Bunun adına da yüce ve kutsal yargı deniyor!
Mahkeme kararlarıyla iktidarının her icraatı hükümsüz kılınan bir devlet demokratik, sosyal ve ekonomik açılımlar yapabilir mi? Yargının, belli bir ideolojiyi kurtarma ve aklama aracı haline getirildiği bir ülkede adalet gerçekleşir mi? Gerçek hukuk adına çok üzgün olduğumu söylemeliyim.
Bu gidişin topluma getirisi ümitsizliktir, karamsarlıktır ve içe çöküştür.
Artık söz bitmiş; anlaşmanın, uzlaşmanın konuşup karara varmanın yolları tıkanmıştır. Eğer ortada bir savaş varsa (ki olduğunu düşünüyorum) bunu, haklı olan değil güçlü olan kazanacaktır. Çünkü olaylar artık insanilik, hukukilik zemininden çıkmıştır. adalet kavramı anlamını yitirmiştir.
Bilgi ve tecrübeleriyle toplumun en üst katmanına çıkmış insanların, kendilerini ele veren ses kayıtlarına rağmen, plânlarını icraata koyarken hiç çekinti ve tedirginlik duymamaları doğrusu beni şok etti. Hadi mahkeme Cihaner'i, göreviyle ilgili davadan tahliye edebilir diyelim. İşi, yargı mensuplarının görev suçuyla ilgili davalara bakmak olan aynı mahkeme, terör suçu iddiasıyla tutuklanmış kimseleri nasıl serbest bıraktı? Alınan alınsın, işte açıkça söylüyorum. Bu tahliye kararları gözü dönmüşlüğün, hak ve hukuk tanımazlığın en somut ifadesidir.
Resim: http://www.loadtr.com/108270-azg%C4%B1n_bo%C4%9Fa.htm