- Kategori
- Güncel
Hac ve kurban ibadet mi? Vahşet mi?

Koyun boğazlamak yerine, zeytin dalı
İslam’ın işaretlerinden biri de “Hacca Gitmek”tir. Bu öğretiyi, bu kılavuzu içten yıkmak isteyenler, diğer işaretlere yaptıkları çarpıtmayı Hac ibadetine de aynen uygulamışlardır.
Kelime itibarıyla, Hac; yönelmek, kastetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek anlamlarına gelmektedir. Hac, nihayetinde bir ritüeldir, sırayla yapılan eylemler manzumesidir, Yaratan ile aradaki kanalı açabilme egzersizidir. Bu ritüeli yerine getirebilmek için yapılan eylemler, ihrama girmek, Allahın evi olan Kâbe coğrafyasına giriş, tavaf etme, sa’y yapma, tıraş olup ihramdan çıkma, Hac için tekrar ihrama girme ve Arafat ziyareti, Müzdelife ziyareti, şeytan taşlama ve nihayetinde şükür kurbanını da kestikten sonra ihramdan çıkıp bir ziyaret tavafı ve arkasından veda tavafı yapıp bölgeyi terk etme olarak sıralanabilir. Bu ritüellerin ne manaya geldikleri değişik hac rehberlerinde anlatılmıştır. Her bir adım, Kuranda bahsedilmemiş olsa bile, ihram olgusu, sa’y olgusu, tavaf olgusu ve kurban olgusu, Kuran’da değinilmiş olgulardandır. Bunlar arasında özellikle Kurban olgusu dikkate şayan bir ritüeldir.
Kurban kelimesi genellikle Türkçede kutsal olan bir varlığa adanan can olarak kullanılmaktadır. Bu eylemi yerine getirebilmek için ise kutsala adanan canın bulunduğu beden kesilmek suretiyle içerisinden can alınmakta ve kutsala sunulmaktadır. Bu sözü edilen olgu, Kuranda bir tek yerde geçmektedir: Kevser suresi, ikinci ayet;
108:2 -O halde sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
108:2 -Fe salli li rabbike venhar (?????????)
Ayette neden Allaha bir can sunulduğunu tartışmak buranın konusu olmasa da Kuran’da kurban kesme olgusunu açmakta bir nebze de olsa yarar görüyorum. Kevser:1 ayetinde ise şöyle denmektedir:
108:1 Biz sana bolca nimetler verdik.
Devamında da, bu nimetleri sana verdiğimiz için ……
108:2 -O halde sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
denmektedir. Dikkat edilirse burada hitap Peygambere yöneliktir. Kurban kesme emri sadece Peygambere verilmiş bir emirdir. O da bu emri yerine getirmiştir. Bu emir diğer Müslümanlara verilmiş bir emir olmayıp, uyguladıklarında sadece Peygamberin sünnetini uygulamış olurlar ki, sünnetin de Kuran’la uzaktan yakından ilgisi yoktur. Buna karşılık aşağıdaki ayetlerde görüleceği üzere, besin döngüsünü yerine getirmek üzere, hayvanların nasıl kesilmesi gerektiği, bu eylemin, Allah için sunu niteliğini taşımayıp, nihayetinde Allah’ın yarattığı bir varlığı kesmekten dolayı nasıl Allah adının anılması gerektiği net bir şekilde açıklanmıştır.
Hac suresinin şu aşağıda verilmiş ayetlerine bir göz atalım:
22:28 Kendilerine ait bir takım yararlara tanık olsunlar. Kendilerine rızık olarak verdiği eti yenilir hayvanlar üzere belirli günlerde Allah'ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.
22:28 Li yeşhedu menafia lehüm ve yezkürüsmellahi fı eyyamim ma'lumatin ala ma razekahüm mim behımetil en'ami (????????????) fe külu minha ve at'ımül baisel fekıyr
22:34 Biz her ümmet için bir kurban etme yeri/bir kurban etme tarzı belirlemişizdir ki, kendilerine rızık olarak verdiği eti yenilir hayvanların üstüne Allah'ın ismini ansınlar. Sizin tanrınız bir tek tanrıdır; o halde yalnız O'na teslim olun. Alçak gönüllü, saygılı kişileri muştula.
22:34 Ve li külli ümmetin cealna mensekel li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm mim behımetil en'am fe ilahüküm ilahüv vahıdün fe lehu eslimu ve beşşiril muhbitın
22:36 Biz o büyükbaş hayvanları da sizin için Allah'ın kutsallık nişanları arasına koyduk. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar ayakları üzerine sıralanmış halde dururken, üzerlerine Allah'ın isimini anın. Yanları yere yaslandığı zaman da onlardan yiyin; isteyen yoksulu da istemeyen yoksulu da doyurun. Allah o hayvanları sizin hizmetinize verdi ki, şükredebilesiniz.
22:36 Vel büdne cealnaha leküm min şeairillahi leküm fıha hayrun fezkürüsmellahi aleyha savaf fe iza vecebet cünubüha fe külu minha ve at'ımül kania vel mu'terr kezalike sehharnaha leküm lealleküm teşkürun
22:37 Onların etleri de kanları da Allah'a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O'na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirdik ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah'ı yücelterek anasınız. Güzel düşünüp güzel davrananlara müjde ver.
22:37 Ley yenalellahe lühumüha ve la dimaüha ve lakiy yenalühüt takva minküm kezalike sehharaha leküm li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve beşşiril muhsinın
Bu ayetlerden görülür ki, Kuran, insanlık tarihinde Allah’a yaklaşma olgusunu, dinin en önemli unsuru halinde ele alınmış ve boğazlamak, kan dökmekten ibaret hale getirilmiş “kurban” kavramını, kökünden değiştirmekte ve onu insanın hür ve samimi bütün niyetlerini beslediği iyiye yönelik davranışlar halinde sunmaktadır. Böylece, sadece can almak şeklinde algılanan bir “Allah’a yaklaşma” anlayışının, din gerçeğiyle bağdaştırılamayacağına dikkat çekmektedir.
Kuran, bir yandan kurban kavramı ve kurumunu korurken, bir yandan da onu önceki devirlerin şuursuz, insan hayatına zararlı gidişinden uzaklaştırmakta ve ona yepyeni boyutlar ve hedefler tayin etmektedir.
Kurbanın esprisi Allah’a bir şey vermek veya onun öfkesini durdurmak değil, Allah’ın verdiği nimetlerden yararlanırken, onlar üzerine Allah’ın adını anmaktır. Allah tektir, ne birçok ilah vardır ne de bunlar için kurban kesmek.
Allah’ın bir lütfu olan eti yenir hayvanların nimet ve bereketi sadece biz insanlar içindir. Allah yarattığı şeylerin nimet veya hayrına muhtaç değildir. Dolayısıyla “kurban”ın tüm işe yarar unsurlarını insanların istifadesine sunmak kaçınılmazdır.
Eti yenir kurbanlık hayvanlar insanın emir ve istifadesine bizzat Allah tarafından verilmiştir. Böylece Kuran, insanı, emir ve komutasına verilen varlıkların esiri durumuna gelmekten kurtarıp, ona varlık ve oluş üzerindeki hâkimiyetin yolunu gösteriyor.
Kesilen kurbanlık hayvanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Zaten Allah’ın bunlara ihtiyacı yoktur ki. Et ve kanların muhatabı yeme içme ihtiyacı olan ve et obur olarak yaratılmış olan, insandır. Allah’a ise sadece gönlünde Allah sevgisi taşıyan iman sahiplerinin samimiyetleri ulaşır.
Kurban kes ayetine tekrar dönelim:
108:2 -O halde sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
108:2 -Fe salli li rabbike venhar (?????????)
Ayet namaz kıl ve kurban kes olarak tercüme edilmiştir ve Türkçede verilen anlamına göre doğru da edilmiştir. Manası, Rabbin için can ada, hayvan boğazladır. Arapça bir kelime olan “kurban” kelimesinin manası, Arapçada “hayvan boğazla”yıp sunmak demek değildir. Hayvan boğazlamak Arapçada nun-ha-re kökünden gelmektedir. Karışıklığa mahal vermemek için tercümelerde Arapça “kurban” kelimesinin karşılığı olarak Türkçe kurban kullanmamak lazım gelmektedir. Ancak Arapçada “hayvan boğazlama” yani “nhar” sözcüğü kullanıldığında, Türkçe tercümesini “kurban kes” olarak yapmalıyız. Kuran’da boğazlamak kelimesi için iki kelime kullanılıyor, biri “nahr” diğeri “zebh”.
Akadçanın bir türevi olan Aramice’den Arapçaya geçmiş olan “kurban” kelimesi, “Allaha yaklaştıran veya kendi münasebetiyle Allaha yaklaşılan şey” manasına kullanılmaktadır. “Kurban” kelimesi bu geniş çerçevesiyle, Kuranın Allaha yaklaşmak için vesile ve araç kabul ettiği tüm değerleri ifade etmektedir. Nitekim Ahkaf:28’de kaf-rı-be kökünden türetilmiş “kurbanen” kelimesi “yakınlık sağlamak” şeklinde tercüme edilmiştir.
46:28 Allah'ın yanında yakınlık sağlamak için edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya! Tam aksine, onlardan uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanları, uydurup durduklarıydı.
46:28 Fe lev la nesarahümlezınettehazu min dunillahi kurbanen (??????????) aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun
Yine Sebe:37’de aynı kökten “tü-ka-rri-bü-kü-m” kelimesi “yakınlık sağlayacak olan olarak tercüme edilmiştir.
34:37 Sizi bize yaklaştırıp, katımızda size yakınlık sağlayacak olan, ne mallarınızdır ne de çocuklarınız. İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapanlar müstesna. Onlara, yaptıklarının kat kat fazlası ödül vardır. Onlar, seçkin odalarda güven içindedirler.
34:37 Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tü-ka-rri-bü-kü-m (?????????????) ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dı'fi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun
Bütün bu tercümeler bir şekilde doğru olarak yapılırken, Bakara:196’da bakın nasıl bir tercüme yapılmıştır:
2:196 Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya herhangi bir ibadetle fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurbanı kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
2:196-Trans: Ve etimmül hacce vel umrate lillah fe in uhsırtüm femesteysera minel hedyi (???? ?????????) ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehılleh fe men kane minküm merıdan ev bihı ezem mir ra'sihı fe fidyetüm min sıyamin ev sadekatin ev nüsük fe iza emintüm fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera minel hedyi (???? ?????????) fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyamin fil hacci ve seb'atin iza raca'tüm tilke aşeratün kamileh zalike li mel lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram vettekullahe va'lemu ennellahe şedıdül ıkab
Arapça metinin hiçbir yerinde ne kurban kelimesi geçmektedir ne de “nhar” kelimesi geçmektedir. Türkçe tercümede kurban diye tercüme edilen kelime aslında “hediye”dir. Bu durumda ayetin tercümesi şöyle olacaktır:
2:196 Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen hediye yeterlidir. Hediye yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya herhangi bir ibadetle fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen hediyeyi yapsın. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Yine Maide:95’e baktığımızda,
5:95 İnananlar, ihramdayken (Hac için kutsal bölgedeyken) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı kurban olarak Kabe'ye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa, ALLAH ondan öç alır. ALLAH Üstündür, öç alandır.
5:95 -Ya eyyühellezıne amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihı zeva adlim minküm hedyen (???????) baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakıne ev adlü zalike sıyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe yentekımüllahü minh vallahü azızün züntikam
Burada da ayetin Arapça metninde “kurban” kelimesi veya “nhar” veya “zebh” kelimesi geçmemesine rağmen, Türkçe tercümede “kurban” kullanılmıştır. Ayetin tercümesi şöyle olmalıdır:
5:95 İnananlar, ihramdayken (Hac için kutsal bölgedeyken) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı hediye olarak Kabe'ye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa ALLAH ondan öç alır. ALLAH Üstündür, öç alandır.
Burada ilginç olan durum şudur. Hepimiz yerinde veya televizyonlardan hac ibadetini izliyoruz. Hac ibadeti senede 3 güne sığdırıldığı gibi, bir de Hacda şeytan taşlama sonrasında milyonlarca hacı milyonlarca kurban kesmekteler. Aynı günlerde bir de Müslüman dünyasında Kurban Bayramı diye üç günlük bir bayram kutlanmakta ve insanlar bu bayram süreci esnasında da milyonlarca koyun kurban ediyorlar. Bakara:196 ayeti, Maide:95 ayeti Hac ibadeti esnasında nelerin yapılması nelerin yapılmaması konusunda oldukça dikkate değer bilgiler veren iki ayettir. Bu ayetlerde sürekli “kurban” olarak tercüme edilen “hedyi” kelimesinin ilk manası hediye, ikincisi sunu ve ancak üçüncü manası kurban manasını vermektedir. Ayetlerde eğer bir hacca gitme engeli veya avlanma kuralını ihlal etme engeli bulunuyor ise hac bölgesine veya Kabe’ye “hediye” yollanması söylenmektedir. Bu hediyeler, muhtaç olana yardım cinsinde olacağı gibi, kesilip yenmek üzere küçük veya büyük baş hayvan da olabilecektir.
Şimdi bir kere, bu ayetlerden anlaşılan, hacca gidildiyse eğer, demek bir engel olmadığı için gidilmiştir. Bu durumda küçük-büyük baş hayvan kesilmemeli, bir hediye yollanmalıdır. Neden milyonlarca koyun boğazlanıyor? Bu kısım anlaşılır gibi değildir. Herhalde Suud Arabistan’ının elbirliğiyle hayvancılığı geliştirilmek istenmektedir.
Eğer bir engel yüzünden hacca gidilememiş ise, kişi yerinde yurdunda kalmış demektir. Bu durumda engellenmiş pozisyonda olduğunuz aşikâr ve ayetin ifadeye koyduğu gibi, “eğer engellenirseniz kolayınıza gelen hediye yeterlidir. Hediye yerine varıncaya kadar………” ise, kolayımıza gelen bir hediyeyi Kabe’ye yollamanız gerekiyor. Hal böyle iken, neden acaba yerimizde yurdumuzda kalıp hacca gitmeyenlerimiz oturup milyonlarca koyun boğazlamaktalar? Bu kısmı da anlaşılır gibi değildir.
Bütün bunlardan anlaşılan odur ki, eti yenilen hayvanları kesmek ve onları yemek et obur olan insanın beslenme döngüsünün bir sonucudur. Hac ibadeti bir farz olmasına rağmen, eti yenilen hayvan kesmek, kurban kesmek bir sünnettir. Amacı da kesilen hayvanın etini ve kanını, Allah’a sunmak değil, et yiyememiş fakir insanlarla paylaşmaktır. Zira şu unutulmamalıdır ki, hac ibadetini zaten belli bir gelir düzeyine sahip insanlar yapabilmektedir.