Hacer

Hacer; Firavun’un, İbrahim Peygambere hediye ettiği Mısır’lı bir köleydi. Hz. İbrahim, onu karısı Sare’nin hizmetine vermişti. Sare, İbrahim’in hem karısı, hem de anne ve baba tarafından üvey kız kardeşiydi. Dillere destan bir güzelliği vardı. Ne var ki, çocuğu olmuyordu.

 

Oysa, Tanrı, yıllar önce onlara bir oğul vereceğini müjdelemişti.

 

Tanrı’nın vaat ettiği evlat geciktikçe kocasının üzüntüden eriyip bitmesine daha fazla seyirci kalamayan Sare, kölesi Hacer’i, kendi elleriyle İbrahim’in koynuna salmak zorunda kaldı. Ta ki peygamberden bir çocuk doğursun diye.

 

Bu kombinasyonda, Sare, zihini olanı temsil ederken; Hz. Hacer ise; gerektiğinde erkeklere zevk versin diye eğitilmiş bir köle olduğu için, 'ten'i temsil ediyordu. Dolayısıyla; biri göklere, diğeri yere aitti.

 

Hz. İbrahim’in bu tutkusuna Tanrı daha fazla kayıtsız kalmayacak ve binlerce yıl sonra Müslümanlığı kuracak olan Hz. Muhammet'in soy atası İsmail, Hacer’in rahmine düşecekti.

 

Ama Hikmetullah'ın bir sürprizi daha vardı. Seksen yaşına yaklaşmış olan Sare, hamile olduğunu kocasına söylediği zaman, İbrahim’in, yüz üstü yere düştüğü rivayet edilir.

 

Geç gelen bu çocuğa İshak adını verdiler. Artık, sarayda iki oğlan çocuğu vardı. Birlikte oyunlar oynayıp, çocukluğun tadını çıkarıyorlardı. Ancak, Sare, oğlunun İsmail’le birlikte büyümesini istemiyordu.

 

Sonunda Sare İshak'ın sütten kesilişi dolayısıyla düzenlenen eğlenti sırasında kocasına iki ailenin birlikteliğinin son bulmasını kesin olarak beyan edince Hz. İbrahim zor duruma düşmüş, ne yapacağını şaşırmıştı.

 

Rivayete göre, İbrahim’in imdadına yine Tanrı yetişti. Ona, üzülmemesini tavsiye ettikten sonra, Hacer’i ve İsmail’i çöle götürüp orada bırakmasını emretti. Ayrıca, İsmail’in, çok kalabalık bir soyun atası olacağını müjdeledi.

 

Hz. İbrahim’in, Tanrı’nın bu emrini yerine getirdiğini biliyoruz. Anlaşılacağı üzere Hacer ve oğlu İsmail'in soyundan, önce Hz  Muhammet, sonra Müslümanlık doğdu. İshak ise, Musa’nın atası oldu. Hiç şüphesiz bu durumda kökensel kurucu Hz. İbrahim’dir.

 

Sizin de bildiğinizi bildiğim halde bütün bunları neden anlattığıma gelince: her şey, Hz  Hacer’in adının Kur'an - da hiç geçmediğini öğrendiğim gün başladı. İlk duyduğumda bu bilgiye itibar etmek istemedim. Ancak, konuyu iyice araştırınca şaşırtıcı hakikatle yüzleşmek zorunda kaldım. Evet, Hz. Hacer’in adı Kuran'da geçmiyordu.

 

Bizler, Tanrı'nın takdirine ve kendi katında gizli olan bir sırra binaen İslam kültürünü içselleştiren kişiler olarak, kültürümüzün kaynağında var olan gizemli bir kadını sanki bir sır gibi  bilinçdışımızda yaşatıyoruz. 

 

Artık bu konuyu kazandığım anlayış ile sınırlı tutup kapatmaya karar verdim. Öğrendiğim, anladığım ve kendimce bir sonuca vardığım için yaşadığım süreçten pişmanlık duymuyorum. Çünkü Allah, öğrenmek için çaba sarfederek kendisine yaklaşmaya çalışanlar sever.

 

Ahmet Güreşçioğlu

 

Kaynakça: İslam’ın Psikanalizi. Fethi Benslama. İletişim yay.