Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hafta başı yazısı

Hafta başı yazısı
 

Günlerin anlamı da kişiye göre değişiyor. Bugün kimine göre pazartesi sendromunun yaşandığı bir gün. Birkaç farklı açıdan baktığında kimler neler hissederek uyandılar acaba? Belki bir ayrılığın bilmem kaçıncı günü, bir hastalığın kontrolü, yeni bir aktivitenin başlangıcı, bir buluşmanın beklendiği işte gelip çattığı, vadesi gelen bir ödeme günü, sorumlulukların en ağır hissedildiği yapılacaklar listesinin en uzun olduğu, bir bebeğin dünya ya gözlerini açtığı… Ve daha birçoğu. 

Herkes için farklı bir anlam, farklı bir ifade. Kimisi için yıllık izin dönüşü, kimisi için tatile çıkmadan çalışacağı son hafta. Hani hayatın en ağır yükü omuzlarımızda gibi hissederiz ya bazen, ya da en büyük dert bizdeymiş gibi iç geçiririz. Düşünmeye başladığında ve etrafı izlediğinde ne kadar çok insan görürsen o kadar farklı dert görüyorsun aslında. Kanaatkar olsan “ne uzar ne kısalır” ifadesiyle gelecek vaad etmediğinden şikayet ederler. Fazlasını istesen “yetinmeyi bilmiyor gözü yükseklerde” derler. Aslında insanoğlu şaşkın, kararsız, yanlış anlaşılmaya her zaman müsait. 

Kendi doğrularını kişiliğine yansıtmaya çalışma çabasında. Zamanın her an değişik bir oyun oynadığı hayatta, dengesiz kılabiliyor bizi. Hava durumuna göre ruh halimiz değişebiliyor mesela. Yarın için hazırladığın kıyafet ve gezi planını zamansız yağan bir yağmur tümüyle değiştirebiliyor. Ne kadar güçlü olursan ol müdahale edemiyorsun işte. Ne kadar güçlü olursan ol kurguladığın şekilde yön veremiyorsun. 

Bu hafta planladıklarından kaçı değişecek acaba? Yapacaklarından kaçını değiştirmek zorunda kalacaksın ya da görmeye gideceğin kaç kişiyi ertelemek zorunda kalacaksın? Her an yaşayabileceğin tehlikelerde cabası. Yataktan çıkıp ayağını yere bastığın andan itibaren kaç tehlikeye maruz kalacaksın? İşine gitmek için durakta otobüs bekleyen kızın bacağını kaybetmesi gibi. Ansızın bir gürültüyle değişmedi mi hayatı? Oysa o gün için planladıkları vardı, ihtiyaç duydukları, kafasında organize ettikleri. 

Her günü son günümüzmüş gibi yaşabilsek keşke. Bugün senin için biçilmiş ömrün zamanı tükendi farzet! Neler yapardın kim bilir? Kırdığın kaç kişiden özür diler, gururundan arayamadığın kaç kişinin kapısını çalardın. En büyük öfkeni düşün! Ne anlamı kalırdı o zaman? Kırgınlıkların… Bitmek bilmeyen yaşam mücadelen ve üzüntülerin. Sonundasın işte. Ertelediklerini bir düşün! Tut ki zamansızlıktan erteledin fırsat bulamadın. O zamanlara sığmayan değerli kıldığın asıl zamanın ya şimdi tükendiyse? 

Özlediklerini göremedin. Ahir ömründe hep bahaneler ürettin ve geciktirdin. Ya şimdi çok geçse? Ama eğer şuan bu satırları okuyorsan hala bir şansın var demektir. Değerlendir! Bir ömrün daha olmayacak maalesef. Bugünün değerini bil, yarını sana verildiğinde kullan. Uzun vadeli planlarınla ve yarına dair kurallarınla tüketme ve tükenme. Ne yarın, ne gelecek sene bugün kadar değerli değil. Hayatı olduğu gibi kabullen ve ertelediklerine zaman ayırmadan gitme! 

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..