Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Halay

Halay
 

 

Yazamıyorum....

Hayır, ne yazacağımı bilmediğimden değil.

Aslında, boş bir beyaz sayfa önünde sıkıntıdan iç çekerek oturan yazarlardan değilim.

Yazan bir insanın yüreğini tutuşturan, kelebekler misali kafasının içine doluşan, parmaklarını klavyenin tuşlarına götüren o kadar çok şey var ki aslında.

Ama.... Ama nasıl anlatsam bilmem ki?

Ama insanın dilini konuştuğu, dilinde yazdığı, dilinde okuduğu, diline aşık olduğu bir ülkenin güncelinde, hem de hiç değişmeden, bu kadar çok kargaşa varken; bu kadar çok belirsizlik, bu kadar çok çekişme, bu kadar çok taraf olma, birbirinden bu kadar aksi yönlere at koşturanlar, bu kadar farklı istekler, bu kadar bölünme ve ayrılma varken; yıllar yılı bir çözüme vardırılamamış bu kadar çok acı, hatta bu kadar çok kan varken; öncelikleri birbirine taban tabana zıt bu kadar farklı kitleler varken, yıllar yılı herkesi kucaklamak sözüyle gelip, bu kadar çok insanı kucağın dışında bırakanlar varken, taraflar ve yönler arasında bu kadar aykırılık, bağdaşmazlık ve hatta düşmanlık varken ve bütün bunların yanında, bu kadar çok aldırmazlık, bu kadar çok kendi çıkarından ve cebinden başka hiçbir şeyi düşünmezlik varken...

Yazan bir insanın da adeta nutku tutulmakta, bunlar dışında herhangi bir konu üzerine yazmayı, hani ortalıkta acilen hastahaneye kaldırılması gereken bir hasta veya yaralı varken, elele tutuşup halay çekmeye kalkışma gibi bir duyguya kapılmasına neden olmakta.

Acaba Türkiye’de yaşayanların “demokratik çoğunluğu”  birgün durup düşünüp de, “Biz bunları neyle hakediyoruz? Neden bir türlü düzenli, adaletli, mutlu bir yaşama sahip olamıyoruz? Bunun için ne yapmamız gerek?” diyecekler mi?

Yoksa bu “demokratik çoğunluk” şimdikinden ve gidişattan hep memnun ve mutlu yaşayıp gidecek mi?

Hem başka ülkelerin yok mu hiç sorunları sanki?

Şu herkesin işine karışmayı ve dünyayı idare etmeyi görevi sanan ABD örneğin?

Ya da, son yıllarda kendi yarattıkları Frankeştayn’in, kendilerini yok etmemesi için dilleri dışarıda çözüm ararken, birbirlerine girip duran AB ülkeleri?

Güney Amerika, Asya ve Afrika’nın “gelişmekte olan” ülkelerini hiç saymıyoruz tabii.

“Sorunlar” ve “kargaşa” doğru orantılı değil sanki, başka ülkelere bakıldığında.

Çok esaslı sorunlara rağmen, belli bir düzeni bozulmayan, kargaşa ve kavgaya düşmeyenler de var.

Oysa Türkiye’nin ne güzel bir başlangıcı vardı. Dünya savaşı sonunda işgal altına girmişken, silkelenmiş, kendisini kurtarmış, sınırlarını çizmiş ve tüm dünyaya, yeni bir devlet olarak kendisini kabul ettirmişti. Hem de yaptığı devrimlerle, çağdaş bir toplum olacağının sinyalini vermiş, uygulamalarıyla da bunu herkese göstermişti. Bunu yaptığında da, tüm dünyanın gizli açık hayranlığını kazanmıştı.

Bugünkü resimde ise, bir türlü kim ve nereye ait olduğuna karar verememiş, herkesin bir tarafından çekiştirdiği, silahlı silahsız çatışmalar içinde bunalmış ve tabiri caizse, kırk gün kırk gece yürümüş ama bir arpa boyu yol gitmiş bir görüntü. Bazı açılardan belki onu da geriye doğru gitmiş.

Kimilerine göre gelinen en güzel yermiş burası. Herkes memnunmuş, insanlar para yüzü görmüş, ülke lidermiş, uluslararası platformda sözü geçiyormuş, memlekette işler düzgünmüş, herkes ermiş muradına ve de kerevetine çıkmış.

Masal gibi....

Yazamıyorum....

Oysa yazacak o kadar çok başka şeyler var ki....

İnsani, kişisel komediler örneğin, gündelik yaşamımızda hepimizin boğuştuğu, küçük ama bir o kadar da eğlendirici detaylar.

Karakterlerimiz, karakter farklılıklarımız, olayları neden başka başka açılardan gördüğümüz.

Birinin ak dediğine, diğerinin neden kara dediği.

Çıkarlarımız, küçüklü büyüklü çıkarlarımız, onlara bağlılığımız, onlar uğruna neleri sattığımız.

İki yüzlülüğümüz, işimize geldiğinde hangi kılıklara bürünebildiğimiz.

Düşünce tembelliğimiz, “adam sende”ciliğimiz, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cılığımız, “benden sonra tufan”cılığımız.

İğne ve çuvaldız meselesi.

Ya da daha başka şeyler; doğa, seyahat, sanat, kültür, ilim, dünya, feza, çiçek, böcek, aşk, meşk, ilişkiler, cinsellik, yaz, tatil, moda.

Olmazsa duygular, hayaller, düşünceler, tahliller..

Yazamıyorum....

Halay çekemiyorum bugünlerde nedense......

 

 

 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..