- Kategori
- Gündelik Yaşam
Halıcılık ve Isparta

Isparta dendiğinde çoğumuzun aklına Gül dışında Isparta Halısı gelir. Halı üretimi ve ticareti son yıllara kadar bu şehrin en önemli kazanç kapısı olmuştur. Bugün bile Isparta ticaret hayatının eski firmalarının büyük bir kısmının ana sermayesini halıcılıktan elde edilen birikimler oluşturmaktadır. Şehirdeki Halıcılığın geçmişine yönelik inceleme ve yazılarda şehirde halıcılığın tarihi Türklerin Anadolu'yu fetihlerinden sonra bölgeye yerleştirilen Türk oymakları ile başladığı, Miryakefalon Savaşı (17 Eylül 1176) sonrasında yapılan anlaşmalar çerçevesinde ticaretin geliştiği ifade edilmektedir. Bölgede dokunan halılar yüzyıllar boyunca ticari önemini korumuştur.
Yöreden geçen seyyahlar Isparta halıları ile ilgili gözlemlerini eserlerinde paylaşmışlardır. Yörede üretilen yünlerden, kök boyalarla boyanan iplerden, zengin renk ve desen çeşitliliğine sahip halılardan övgü ile bahsedilmiştir. O tarihlerde dünyanın çeşitli ülkelerine buradan halıların satıldığını vurgulamışlardır.
Tarihi belgelerde halı dış ticareti 19. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı tüccarlarının elinde olduğu belirtilmektedir. 19. yüzyılın sonlarında doğru büyük bir kısmı İngiliz olan tüccarların üretime yönelik yatırımları ticaretteki dengeyi Osmanlı tüccarları aleyhine bozduğu açıklanmaktadır. Hatta 1862 yılında İngiltere’nin yöreden aldığı İnce ipek ve yün halıları İzmir limanında sadece ısparta halısı için ayrılan bölüme kolay taşımak için Eğirdir - İzmir demiryolu hattının döşenmesinde rol oynadıklarını belirtmektedir.
Batılı tüccarların girdi ve model vererek yönlendirdikleri ticaret daha ileriki yıllarda iş gücünün ucuz olduğu ülkelere yönlendirilmiştir. Ayrıca teknolojideki gelişmeleri de uygulamaya koyan Avrupalı tüccarlar pazarlamada olduğu kadar üretimede hâkim konuma gelmişlerdir. Bu değişim süreci Osmanlı’nın en önemli ihracat kalemi olan ve küçümsenmeyecek ihracat geliri sağlayan halı üretim politikasındada değişimleri zorunlu kılmıştır. O dönemin üretim merkezi olan Isparta’da ticari bir birlikteliğin oluşturulması, pazar şartlarına göre üretim yapılması, halıcılığın özendirilmesi, halkın bu yönde eğitimi ve güçlü bir şekilde pazarlarda yer alınması fikri gelişmiştir.
1872-1875 yıllarında Hamidabad Sancağı olarak adlandırılan Isparta’da mutasarrıflık yani valilik yapan Eyüplü Ali Rıza Efendi'nin öncülüğünde çalışmalar başlatılmıştır. Daha sonra göreve gelen Babanzade Mustafa Zihni Paşa'nın destekleri ile uygulamaya geçirilmiştir. Bu amaçla bir şirket kurulmuş, üretim, eğitim ve pazarlama konusun da önemli adımlar atılmıştır. Dünya halı pazarında aracıların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Şirket, halıların dış satımında aracıların ortadan kaldırılması için alıcılar ile doğrudan temasa geçmek istemiştir. Fakat başarılı olunamamıştır.
1912-1913 yıllarında Isparta’da Valilik yapan Şevket Bey halıcılığın millileştirilmesi adına üretimde ve pazarlamada girişimlere devam etmiştir. Bu konuda şirketler ve tesisler kurulmasını desteklemiştir. 1916-1917 yılları vali Cemal Bey döneminde halı ipi üretimi konusunda girişimler yapılmıştır. 1924’da Isparta İplik Fabrikası kurulmuştur. Tabii pazarda hâkimiyeti nedeniyle halı üretimi ve pazarlamasındaki sıkıntılar 1930’lu yıllara kadar devam etti.
İleriki yıllarda Isparta İplik Fabrikası 1943 yılında Sümerbank'a devredildi. Sümerbank halı üretiminde gerekli olan yapak tefrik, yapak yıkama, boyahane, ip büküm gibi hammadde ve altyapıyı sağladı. Üretim ve pazarlama altyapısı sayesinde çeşitli bölgelerde de halılar dokunmasını destekledi. Dokunan halılar yıkama ve apre işlemi yapıldıktan sonra iç ve dış pazara sunuldu. Tesis 1933 yılında Mustafa Kemal direktifleri ile kurulmuştu. Ne yazık ki ülkemizde izlenen özelleştirme politikalar çerçevesinde 2007 yılında Sümer Halı’nın satış kararı alındı. Daha sonra Sümer Halı özelleştirme programından tamamen çıkarıldı ve 2008 yılında halıcılığımızın lokomotifi olan Isparta Bölge Fabrikası kapatıldı ve makine parkı hurdaya ayrıldı. Daha sonra Yalvaç Belediyesi’nin açtığı tesise verildi. Sadece Tescilli Markası satıldı. Böylece Isparta ve halıcılıkta önemli olan yöreler için sosyal ve ekonomik olarak halıcılığın itici gücü olan ve büyük bir boşluğu dolduran kuruluş yok edildi.
Bu karar ile kökleri Osmanlı dönemine dayanan halıcılığımızın en büyük destekleyici tesisi ve Isparta’daki 200 yıllık uzmanlığı ve hafızası yok edildi. 1980 darbesi sonrasında askeri rejimin bile Türk El Sanatlarının korunması ve yaşatılması ve ortaya çıkacak sosyal sorunların önlenmesi için nedeniyle kapatmak istemediği tesis tarihe karışmış oldu. Osmanlıdan beri değerli devlet adamlarının büyük fedakârlıkları ve destekleriyle geliştirilen halıcılık tümüyle kaderine terk edildi. Bir tarafta makineleşmenin getirdiği pazar kaybı diğer taraftan piyasalara iş gücünün ucuz olduğu ülkelerdeki üretimin girmesi, ortaya çıkan acımasız rekabet halıcılığımıza zarar verdi. Özel sektörden böylesi ağır yükü taşınması beklendi. Ama aradan geçen zamanda halı pazarındaki daralma yanında üretimde ve ticaretinde ciddi düşüşler yaşandı.
Ülkemizde ve Isparta’da halıcılığın geçmişine ait eserleri okuduğunuzda, sararmış fotoğraf karelerine arasında gezdiğinizde, şehirde ayakta kalabilen tarihi yaşatmaya çalışan az sayıda fedakâr halıcıdan geçmişi dinlediğinizde içinizi bir hüzün kaplar. Hele belediyenin büyük emekleri ve halıcıların değerli bağışları ile etnografya müzesinde oluşturulan halı koleksiyonu gördüğünüzde geçmişten günümüze uzanan kültürel zenginliği yaşarsınız. İçinizden birşeyler yapılmalı, bu eserler yaşatılmalı, her biri bir sanat eseri olan, bir tablo gibi renk ve şekil zenginliği ve anlam taşıyan el halısı üretimi yeniden canlanmalı dersiniz.
Ülkemizde el halıcılığını destekleyen yeni bir politikalar geliştirilmeli, geçmiştekine benzer tesislerin yeniden kurulmasını istersiniz. Şehirler için bir marka haline dönüşen el halıcılığına sosyal programlarla destek verilmesinin gerekli olduğu kararına varırsınız. Dünya pazarlarını incelediğinizde ve fırsatları gördüğünüzde el halıcılığının geliştirilmesinin mümkün olduğunu görürsünüz. Günümüzde kırsalda ve şehirde yaşanan ekonomik sorunlar, istihdam talepleri ve yeni iş alanları yaratma arayışları içinde El halısı üretiminin yeniden bir gelir kapısı olmasının yaralı olacağını olduğunu düşünürsünüz.
Gelin halıcılığımızı müzelere hapsetmek yerine üretim potansiyelini yeniden harekete geçirelim. Dünyanın el halılarına yine ilgi gösterdiğini göz ardı etmeden atalarımızın bize emanet ettiği mirası geliştirerek geleceğe taşıyalım.