Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '08

 
Kategori
Siyaset
 

Halifelik neden kaldırıldı?

Bugün 3 Mart...84 yıl önce bugün, Türk Devrimi'nin siyasal yanının önemli adımlarından biri atılmış ve Osmanlı kişisel egemenliğinin bir pürüzü daha ortadan kaldırılmıştır.

Üniversitede hocalık yaptığım(Şu anda "hoca camide" diyen, "Hayat Bilgisi" dizisindeki Afet öğretmenin sözleri çınladı kulağımda)...düzeltiyorum;öğretim elemanı olarak görev yaptığım yıllarda, öğrencilerimden, Türk Devrimi'nin önemli aşamaları olan dört siyasi olayın, tarihi önceliklerine göre sıralanmasını istediğimde, öğrencilerimin tamamına yakını bu sıralamayı yapamamıştı.

Genç blog arkadaşlarım arasında, belki öğrencilerimden biri veya birkaçı vardır diye bu sıralamayı tekrar yapmak istiyorum.Sonra blog konum olan bunlardan biri hakkında bir şeyler yazacağım.

Sıralama şöyle.

1. 23 Nisan 1920 : Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Açılması

2. 1 Kasım 1922 : Saltanatın Kaldırılması

3. 29 Ekim 1923 : Cumhuriyetin İlanı

4. 3 Mart 1924 : Halifeliğin Kaldırılması

Öğrencilerimin yanıldığı nokta, Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin ilanından sonra, Halifeliğin devam etmemesi gerektiği düşüncesiydi.Ama öyle değildi...Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin ilanından sonra Halifelik, bir süre daha devam etti.

X X X

ATATÜRK'ÜN
gerçekleştirdiği değişim hareketinin siyasal amacı; padişahın "halife-sultan" eşliğinde sürdürdüğü,
ancak çağın değişmeleri ve gelişmeleri karşısında, içe ve dişa dönük işlevini yitirmiş bulunan "mutlak egemenliği"
ne "ulusal ve çağdaş"
bir nitelik vermekti.

23 Nisan 1920'de açılan TBMM ve 20 Ocak 1921 Anayasası ile kurulan yeni hükümet, günümüz demokrasinin
"Kuvvetler ayrılığı" ilkesine uygun olmasa da "ulusal irade"yi öne çıkaran bir adım olmuştur.

1 Kasım 1922'de, Saltanatın kaldırılması ile halifelik ve padişahlık birbirinden ayrılarak."halife-sultan" eşliğine
dayanan kişisel egemenliğin bir ayağı kırılmış ve "ulusal egemenlik" gerçekleştirilmiştir.

Osmanlı Devleti'nin teokratik yapısının ya da görünümünün en büyük etkeni olan kişisel egemenliğin ikinci ayağı
"halifelik" ise, kurulan yeni Cumhuriyet yönetiminin laik ve çağdaş niteliği ile bağdaşmadığından zaten işlevsiz kalmıştı.Ancak, Halife'nin bir devlet başkanı gibi tavır sergilediği görülünce Atatürk, "Ben kişisel egemenliğin kaldırılmasından sonra, başka sanla, yine bu nitelikli bir makam sayılması gereken Halifeliğin de
kaldırılmış olduğunu kabul ediyorum"
(1)
diyerek bu makamın gereksizliğini ifade etmiştir.Ancak, zaman ve ortamın henüz uygun olmadığını düşünerek, Halifeliğin kaldırılmasını "uygun zaman ve fırsata" bırakmıştır.

Tutucu ve gerici güçlerin, halifeliğin siyasal bakımdan güçlendirilmesi konusunda, Meclis içinde etkinlik göstermeye
başlamaları;Halifeyi, bir devlet başkanı gibi görmeleri ve TBMM'ni de Halifenin bir "danışma kurulu" olarak görmeleri üzerine Atatürk, 22 Ocak 1924 günü Başbakan İsmet Paşa'ya(İnönü) çektiği bir telgrafta şu ifadeyi kullanmıştı: "Halife ve bütün dünya kesin olarak bilmelidir ki, bugün var olan ve korunmakta bulunan Halifenin ve Halifelik makamının gerçekte ne din ne de siyasal bakımdan varlığının hiçbir anlamı ve gerekçesi yoktur"(2).

Atatürk, , 15 Şubat 1924'de Ordu Komutanları ile yaptığı toplantıda verdiği kararını, 3 Mart 1924'de uygulamaya koyarak 431 sayılı kanunla halifeliğin kaldırılmasını sağlamıştır.

Halifeliğin kaldırılması, iki karşı oy'a karşılık Meclisin tüm üyeleri tarafından kabul edilmiştir(3).


Halifeliğin kaldırılması ile, Atatürk değişim eyleminin(devriminin), sosyopolitik yanının önemli bir evresi de tamamlanmıştır.Böylece, din ve geleneğe dayalı Osmanlı kişisel ve hanedan egemenliği yerine, temeli halk ve ulus özdeşliğine dayanan laik ve çağdaş bir siyasal ve sosyal düzen oluşturmuştur.Bundan böyle, egemenliğin sınırsız ve koşulsuz ulusa ait olduğu, devletin temel ilkesi olmuştur.

X X X

Türkiye Cumhuriyeti
, kurulduğundan bugüne kadar bu yapısı ve görünümü ile çağdaş ülkeler arasında yer alma çabasını inatla sürdürmektedir.Bu hedefe ulaşmayı sağlayacak, Atatürkçü düşünceden kaynaklanan itici ve
yönlendirici ilkeler geçerliliğini hala korumaktadır.Bu nedenle geriye dönüşü amaçlayan ya da ilerlemeyi ve gelişmeyi engelleyen, ülkeyi ve toplumu çağın dışında bırakacak düşünce ve eylemlerin gerçekleşme şansı hiç yoktur.

____________________

(1)
M.Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev, Cilt II, s.931
(2) M.Kemal Atatürk.A.g.y., s.1127
(3) Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 25 Şubat 1992'de TRT-1'de saat 20.00 Ana Haber Bülteni'nde, anılarını anlatırken
söylemiştir.
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..