Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

Hangi Kadın

Üç tür kadın vardır:

Birincisi, geleneksel kadın. Toplumun kendine biçtiği rolü tam anlamıyla benimseyip eksiksiz oynar bu kadınlar. Çekirdek aile kurumuna sorgusuz sualsiz adım atmış ve bu kurumda toplumsal olarak ondan beklenen her şeyi harfiyen yerine getiren kadınlardır... Adeta tarih öncesinden kalma, egzotik varlıklardır aslında.

Günümüz biyo-sosyo-ekonomisinde yaşamaları olanaksızdır, çünkü artık var olmayan bir dünya tablosu sergilerler ve bu tablonun da kafalarda olduğu gibi kalmasına yardım ederler. Varlıkları bir ölçüde zararlıdırlar da. Zira çoluk çocuklarını bu kimliksizliğin hiçbir kötü yanı olmadığına inandırır, onları da bu doğrultuda yetiştirirler…

Bu sınıfa giren kadınları ‘bağnaz’ olarak adlandıran araştırmacılar da vardır.

Ama şu da bir gerçektir ki uyum içinde süren evlilikler bu kadınlarla yapılanlardır. Sorunsuz gösterilen evlilikler Kadın + erkek = erkek olan durumlardır. Bunun anlamı şudur: Kadın ‘0’ olmayı kabul ettiği sürece evlilik kurumu açısından tam olarak her şey yolunda gider. Evlilikte gerçek sorunsuzluk budur işte. Bedeli kadının kimliksizleşmesidir.

İkincisi ezilmiş kadın. Kendine biçilen rolü denemeye çalışmış, evlilik kurumuna adım atmış ve zaman sonra pes etmiş katlanamamış kadınlardır. Ne o kurumun ne de kadının oradaki rolünün gösterilmeye çalışıldığı gibi olduğunu sezmiş, bir anlamda dünyanın kaç bucak olduğunu anlamış kadınlar… Ancak yeterli donanıma ve bilgi birikimine sahip olmadıklarından, bu gidişatı değiştirememiş çarkın nasıl döndüğünü kavrayamamış, zulmün altından da kalkamamış kadınlar…
Bu kadınlar toplumsal rollerini değiştirme niteliğine sahip olmadıklarından uğradıkları haksızlıklara basit tepkiler sergilerler. Örneğin, çamaşır yıkamaya, temizlik yapmaya karşı çıkarlar. Bir nevi rolü alır ama sonra oynamazlar. Rolü bırakma gibi bir cesaretleri de hiç olmamıştır. Sonrası… Yaşamın geri kalanını dayanılır kılmak için sarınılan sinir ilaçları…

Araştırmalar böyle kadınların  başarılı, mutlu, doygun ve sağlıklı bir yaşam süremedikleri gibi; ruh ve beden bütünlüğüne sahip sağlıklı çocuklar da yetiştiremedikleri sonucunu göstermektedir.

Bir de yaşamdaki tek üretiminin çocuk olamayacağını bilen, bir erkeğin kalkanına gereksinim duymayan, okuyan, araştıran sorgulayan,mücadele eden, üreten, özgür, cesur, her türlü güçlüğün üstesinden gelen, her dem ayakları üzerinde durabilmiş kadınlar vardır. Onlar apayrı bir yazı konusudur. İşte en çok kutlanası olan bunlardır.

Ben bu 8 Martta salt bu kadınların Kadınlar Günü’nü kutluyorum…

 
Toplam blog
: 24
: 255
Kayıt tarihi
: 25.01.17
 
 

Türkçe Öğretmeni, Okul yöneticisi, Sosyolog, Blogger. Eğitim, siyaset, sosyoloji ve güncele ilişk..