- Kategori
- Sivil Toplum
Hangi Türk?

"...Katillerin Türklüğünden mi yanayız yoksa katillere tavır alan, cinayetleri kınayanların Türklüğünden mi yanayız? Biz 1915'te Ermenileri imha eden Boğazlıyan Kaymakamı Kemal'in Türklüğünden mi yanayız, yoksa, "Ben Allah'ın gazabından korkarım" diyerek Kemal'in işlediği cinayetlere karşı çıkan, onun idamı için ifade veren Boğazlıyan Müftüsü Abdullahzade Mehmet Efendi'den mi yanayız? Biz Talat'tan, Enver'den, Bahaettin Şakir'den, Doktor Nâzım'dan, Diyarbakır Valisi Reşit'ten; onların cinayetlerinden, onların Türklüğünden mi yanayız? Biz, onların Türklük adına cinayet işlemelerine mi sahip çıkacağız, bu cinayetleri lanetleyenlerin Türklüğüne mi sahip çıkacağız?"
Böyle diyor Taner Akçam "Türklüğümün İsyanı" adlı yazısında. Öyle anlaşılıyor ki o senelerde, cinayetlere karşı çıkanlar, bunu dinden dolayı yapıyorlarmış. Bugüne geldiğimizde ise Hrant Dink cinayetine karşı çıkanlar, bunu vicdanlarından dolayı yaptılar. Buradan da şu anlaşılıyor ki, din ve vicdan aynı sonuca ulaşmayı sağlayan iki farklı (veya birbiriyle ilintili) olgu olarak öne çıkmakta.
İttihatçılar Ölmedi ki
Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler ki, ben "ölmedi" terimini ilk önce Uğur Mumcu sonra da Hrant Dink için kullanmıştım. Zira onların ölmediğini, fikirlerinin yaşadığına inanıyorum. Ancak ne var ki son günlerde okuduğum yazılardan, aslında ittihatçların da ölmediğine yavaş yavaş inanmaktayım. Bu tür yazılara örnek olarak Taner Akçam'ın "İttihat ve Terakki Geleneği ile Hesaplaşmadıkça" ve 16 Şubat 2007 tarihli Agos gazetesinde yer alan, Türkiye uzmanı Hollandalı tarihçi Zürcher'in röportajı sayılabilir. Niçin İttihatçı yakıştırması yapıldığına dair, aşağıda üç örnek vermek isterim, ancak bazı düşünürlere göre Osmanlının yıkılıp yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda bile bu kadrolarda "İttihatçı kadroların" var olduğunu söylerler. Zira "6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi..." gibi Hristiyanlar yapılan "iyi sayılmayacak muamelelerde" bu görüş etkin olduğu da savlardan birtanesidir...(Bense bu düşünceyi biraz daha öteye götürüp, Hrant Dink olayındaki bahsi edilen "derin devlet" tartışmalarının aslında "ittihatçı eylem" olduğuna yavaş yavaş inanmaktayım...)
Mehter Takımı yürüyüşü gibi: "İki ileri, bir geri"
Kuşkusuz Hrant Dink cenazesinde var olan "insan seli", birçok açıdan "iyi" birşeydi. Ancak nedense her iyi şeyden sonra kötü olması gereken birşey var olması gerekliliğinden dolayı birçok olaylar da yaşandı... Herşeyden önce emekli bir askerin kurduğu "Kuvay-ı Milliye" derneğinden başlamak istiyorum. Kendisinin "Türk ana babadan doğma, soyunda dönme olmayan..." ile başlayan silahlar ve Kuran üzerindeki bu yemininden mi başlamalı, yoksa elindeki 13 bin 500 kişilik hain listesinden mi başlamalı bilemiyorum... Daha sonra ise cenazede var olan o "malum" slogan hakkında Sinoplu bir gazetecin, Şişili Belediyesi hakkında suç duyurusu bulundu... Belki de hepsinden ilginci Türk Tarih Kurumu başkanı sayın Halaçoğlu'nun konu hakkında "ilginç ve bir o kadar da düşündürücü" sözleri, Milliyet gazetesinde yer aldı. (bu konu hakkındaki düşüncelerimi başka bir yazı konusu yapmak istediğimden, burada kesmek istiyorum.)...
Belki de herşeyden önemlisi, verdiğim bu üç örnek (ittihatçı ruhun ölmediğne dair örnek teşkil etmesinden ziyade), "Mehter Takımının geriye doğru attığı adıma" bir dayanak teşkil etmektedir. Ne yazık ki ülkemizde, diğer birçok olayda olduğu gibi, bu olayda da ileriye doğru adım atmayı başarsak bile, Mehter Takımı misali geriye de adım atmayı ihmal etmiyoruz.
Hrant'a Destek bir Tık Ötede
Sonuca gelicek olursak, geçmişte kendisini dini günümüzde ise kendini vicdani sebeplerden dolayı, "bir insanın öldürülmesine tepki" gösterenler de olmuştur; geçmişte olduğu gibi günümüzde de "bir insanın öldürülmesine tepki" (hangi sebepten/slogandan ötürü olursa olsun) göstermeyenler de olmuştur, ki bu durum bile "Hangi Türk?" sorusunun cevaplarını teşkil etmektedir. Bizlere, yani Hrant'ın var olan sebeplerden dolayı öldürülmesine tepki gösterenlere bir görev daha düşmektedir ki bu görev ise "Hrant Dink kampanyasına" imza vermek şeklinde öne çıkmaktadır. Sitede "niçin imza vermeniz gerektiği" belirten sebepler mevcuttur, ancak bendeniz bir sebep göstermek zorunda kalırsam, bu, "verilen desteğin sözde değil özde" olduğunu göstermek için diyebilirim.
Not: "Hangi Türk?" sorusunun yanlış anlaşılmasını istemediğimden, bu sorunun "hangi zihniyeti" belirttiğini, tekrar altını çizerek belirtmek isterim. Aynı düşünce açısıyla "Hangi Alman?, Hangi Fransız?, Hangi İtalyan?.." gibi diğer milletlerin hangi zihniyete taraf olduklarını göstermek için de sorulabilir.