- Kategori
- Mizah
Hanginiz Kara Murat?

Çocukluk anılarınızdan tarihi Türk filmlerini çıkarabilir misiniz? Veya çıkarmak ister misiniz gerçekten? Hiç zannetmiyorum. Hafızanızdan silmek için özel gayret gösterseniz dahi bunu asla yapamazsınız. Zaten olağanüstü kurgusu, kostümü, oyunculuğu ve senaryosuyla bu yaşanası filmleri kim unutmak ister ki.
- Ok adamın sırtında çoktan hazırdır çünkü görünür, birden “fiiiuuvvvvt” diye bir ses duyulur ve adam ok yemiş gibi yaparak sırtını döner, atar kendini aşağılara
- Battal gazi, Kara Murat gibi filmlerde de olduğu üzere baba ve oğlunu hep aynı kişi canlandırır. ( Bıyıklı olan babadır )
- 1970’li yıllarda çekildiyse, atlayıp zıpladığı kale duvarlarında kırmızı boyayla yazılmış “Kahrolsun Faşizm” türü sloganlar yer alır. ( Bizans tekfurunun kastedildiği iddiaları kesinlikle asılsızdır )
- Kürek çekmeye zorlanan yaklaşık 40 mahkum vardır kalyonda, sürekli “daha hızlı, daha hızlı” denerek acımasızca kırbaçlanırlar, sonra kalyonun dışı gösterildiğinde bırakın bir tek küreği, kürek yerlerinin dahi olmadığı görülür
- Körlük hiç de önemli değildir, gözleri yoksa kulakları vardır kahramanımızın, olağanüstü eğitimin ardından kulaklarıyla görmeye başlar. ( Temizliğine dikkat edilmek şartıyla tabii ki )
- “Bu babam için, bu annem için, bu kız kardeşim için” sahnesi olmazsa olmazlardandır. ( Oba baskınında tüm ailenin yok edilmesine karşın ne hikmetse bir tek kayınvalide es geçilir bu sahnede )
- Şarap su gibi akar, testi, bardak, fıçı ve kuru kafalarla oluk oluk şarap içilir, hatta halife Fatih Sultan Mehmet bile şarapla zehirlenmeye kalkılır.
- “Saraya geç kalmayalım abi, saat kaçtı?” repliği olmasa da tedbir amaçlı bütün aksesuarlar düşünülmüştür.
- Telefon direkleri ve telleri, bu müthiş cihazı ilk bizim icat ettiğimiz izlenimi vermek içindir. ( Sonuçta asıl gaye gururumuzu şişirmek olduğuna göre, her yol mubahtır )
- Tadından yenmeyen en önemli anlardan birisi “Hanginiz Kara Murat?” sahnesidir. ( Çocukluğumdan beri bu sahnede ayağa fırlayıp “Gözünüz kör olsun emi, Kara Murat benim beniiim” diye haykırmak gelir içimden. )
- Kahramanımız, böğrüne yediği bir düzineye yakın okla ölmediği gibi okları vücudundan çıkarıp fırlatarak 50’ye yakın Bizans keferesini telef eder. ( Tüfenk icat olup ateşli silahlar dönemi başladığında ise vücutta ki delik sayısı ve hiç mermisi bitmeyen altıpatlarla 50 sayısına ulaşılması değişmez, değişmesi teklif dahi edilemez )
- Veee son olarak, odasında yarı çıplak vaziyette Türk yiğidini bekleyen Bizans prensesine gereken önem verilir, o kadar kaçıp kovalamacanın, dövüşün arasında Türk’ün gücü bir kez daha kanıtlanır. ( Anılarınızdan hadi yukarıdaki sahnelerin hepsini attınız diyelim, yiğitseniz bunu atında göreyim )