Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hani, aşk yazaydım, hani meşk…

Hani, aşk yazaydım, hani meşk…
 

 Eylül pek güzel bir ay; sıcağın ve serinliğin kol kola gezdiği, efendime söyleyeyim, şöyle bir dinlenmiş, dinginleşmiş insan duygusuna en yakışır; ilkbaharın tetiklediği çılgın duyguların demini aldığı aydır…

Hele İzmir’e Eylül pek yaraşır!

Onca sıcaktan nefes alamazken, balkonlara dahi vantilatör konulduktan sonra; nasıl diyeyim, bir kendine geliş, hatta bir kendini buluştur!

Sıcaktan nefes alamadığın anlara inat pencerenden gelen esintidir…

Öyle güzeldir…

Öyle iyi gelir…

Yaşama yeniden başlamak gibidir: Dingin, berrak…

******

Tam da imbat uğrarken pencereme, pek romantik şeyler yazasım geliyor; bir el dokunuyor omuzuma, “Pıştt” diyor, “Hop!” diyor!..

Vicdanımın sesi Eylül keyfine izin vermiyor!

******

Yani, insan güzel şeyler yazmak istiyor, bu kadar basit, bu kadar insanca…

Aşk, en çok Eylül’e yakışır, mesela, tam demindedir, tam da mevsimidir; şehitlerin bir-iki olduğu güne şükreder hale geldiğimiz ortamda Eylül’ün hazzı olmuyor be usta!

“Usta” dediğim; Eylül, Nisan, Haziran, ve dört mevsim; hep keyifli şeyler yazalım diye uğraşmış insanlar!

“Keyifli şeyler yazmak” ne kadar önemlidir, bilir misiniz?

“Keyifli şeyler yazmak” için yaşadığınız ülkenin pek ciddi problemleri olmaması gerekir, toplumsal anlamda her şeyin yolunda gitmesi, gidemediği yerde sosyologların özgür şekilde toplumu uyarması, gerekli tedbirlerin sosyologlar eşliğinde hükümet tarafından alınması demektir.

Psikologların taciz ve tecavüze meyilli kişiler üzerinde araştırma yapmaları, topluma kazandırılma oranlarını sınayıp, tedaviye gereksinim duyanların tedavilerinin gerçekleşmesi için yardımcı olmaları gerekmektedir.

Yasaların, saçma-sapan, delinmelerine rağmen sağduyulu karar mekanizması olması gerekir; yoksa: Bumerang gibidir bu işler, bugün bir gariban harcanır, yarın aynı durumda kızınız, karınız olur!

******

Haa, o zaman yargı farklı karar verir, “normaldir” deyip sineye çekenler olduğu kadar “Nedir bu adaletsizlik!” diye haykıranlar da olacaktır, kesin!

******

Şöyle bir imbata kendini teslim edip de, aşk-meşk yazıları yazası geliyor insanın; insan hali…

Olmuyor şekerim; ders kitaplarından Atatürk ile ilgili izler siliniyor; zam üstüne zam geliyor, “harçlar kaldırıldı” diye demeçler veriliyor; omuzlar dimdik!

Öğrenciler sevine-sevine bir gidiyorlar: Oha! Harçlar kalkmış ama “Eğitim Giderleri” adı altında masraflar çıkmış meydana!...

******

“Hayvan Hakları” diye de bir çalışma var: Hayvan hakkı mıdır, hayvan katliamı mıdır, belli değil!

Efendim, evcil hayvan besleme sayısı sabitlenecek, fazlalığı atın sokağa denilecek, sokağa atılan her bir evcil hayvan içinse bilmem kaç yüz lira ceza kesilecek!

Mantık ötesi duruma gülünür ancak; lakin gülemiyoruz!

“Dedik, olacak!” diye mantık örgüsü dışında bir tavır var; çok gözlemledik, olduruluyor, maalesef!

4+4+4 için çok şeyler söyledi, yazdı-çizdi bir çok kişi; içlerinde konunun hakimi olanlar da vardı, toplumun vatandaşları da…

Hangi ses, hangi söz, hangi satır ciddiye alındı?

******

Bu ciddiyetsiz ortamda ciddi olan şeyler de var: Mesela, vatandaş vergisini, donuna kadar da olsa, ödeyecek!

İşverenin donuna dokunulmayacak: Zira, son yasa ile işverenler destekledikleri partilere sonsuz yardım yapabilecekler!

Haa, “Destekledikleri Parti” “İstenilen” parti olmazsa, durum değişir ha!

Bir maliye denetçisi, bir bilmem kim, istediğin kadar  doğru ol; hani o haberlerde okuyup da geçip gittiğin “Oda TV” nin başına gelenler, hani “Vatan hainliği” ile içeri tıkılan onlarca profesörlerden, askeri yetkililerden, daha ne diyeyim, seçilen milletvekillerinden, komutanlardan biri olup çıkarsan, şaşırma!

******

Can çekiyor, güzel şeyler yazmak istiyor insan; haram oldu, ne yalan!

******

Hala debeleniyoruz ya “Güzel şeyler yaşamaya”; umut işte! Can çıkmadan yok olmuyor!

Belki, en kolayıdır: “Ben ne yapabilirim?” deyip de sineye çekmek; sineye çekip de duruma ayak uydurmak…

Bir Eylül akşamında kendi gibi olamayan tüm insanlara şunu diyesim var: Bir Eylül akşamında sevdiğinizi kollarınıza alıp da “Seviyorum!” dediniz, ışıltılı saçlarına hafifçe dokundunuz mu?

******

Tecavüz ve taciz alıp başını gidecek; aşk ve sevgi ve dahi saygı önemsenmedikçe!

******

Vatandaşın hiçbir fikri önemsenmedikçe her bir vatandaş kendini değersiz hissedecektir; kendini değersiz hissedenler ise ya bir şekilde kendini önemsetecektir, ya da hayata küsecektir

Hayata küsenler, kendini yakarken, başkalarını da yakmaktan sakınmazlar!

Değerini kanıtlamak isteyenler için, eğer hükümet, yeterli alan sunmamışsa, apartta bekleyenler her daim mevcuttur!

******

Güzel şeyler yazmak istiyor insan; canı çekiyor!’

Hani, aşk yazaydım, hani meşk…

Olmuyor şekerim, oldurulmuyor…

Durum; güzelliklere, keyfe engel!...

******

Yine de; dik durmak gerek, elbet!

Aşk ile, sevgi ile, başkaca çıkar yolu yok, yoksa: Her yanımız cehalet, her yanımız “Cehennem!”

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..