Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Ekim '13

 
Kategori
Siyaset
 

Hanı iştiha…

Hanı iştiha…
 

Cumhuriyet rejiminin omurgası çatladı, çatlayacak…

Demokrasi, paketlerin içine sığmıyor ve sadece rejimi [ve düzeni] değiştirme özgürlüğü olarak yeniden tarif ediliyor.

Aydınlanma devriminin aydınlığı kara bir maske ile örtülüyor.

Ortaçağ’ın çanları artık kulaklarımızın dibinde çalıyor.

Ülke, küçük federe devletçiklere bölünmek üzere; Haçlı bayrağı tüm Ortadoğu’ya doğru sefere çıkmış, kan gövdeyi götürüyor…

Ve bizler…

Birbirimize düşmüş, “sen-ben-o/ biz-siz onlar” itişmesinin çukuruna yuvarlanmış, adeta aklımızı yitirmişiz.

Şu soruyu o yitirilen akılların soracak hali kalmamış:

- Bu ülkenin zemini ayağımızın altından kaydıktan sonra, hangi koltuğa oturacağız?

Başbakan, “bakan” ekini çöpe fırlatıp, Vezir-i Azam tahtına çıkmaya hazırlanıyor.

- Destur!

Diyanet, zaten Şeyh-ül-İslam tabelasını hazırlamış bekliyor.

- Ya sabır!..

Büyükşehir Yasası, bu gidişin kilometre taşlarından birisi olma işlevine soyunmuş, o günü ve sırasını bekliyor.

- Dikkat!

Ya bizler?..

Bizler hangi kovuğun gölgesinde pinekliyoruz?

Hangi saltanatın gelecekteki ulufeleri ile meşgul, umutlu ve mutluyuz?

Hangi lokma atılacak önümüze?

Hangi fırsat göz kırpacak geleğimize?

Hangi tramvay alacak bizi terkisine?

Hangi baltaya sap olacağız?

Heyhat!..

Bu iş böyle yürümez. Asla yürümez!

Mutlaka bir şeyler yapılmalıdır.

“Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”, deyip oturmanın bizleri nerelere getirdiği artık görülmelidir; anlaşılmalıdır.

Birleşmeden hiçbir yere varılamaz; hiçbir iş başarılamaz,” sözü yavan bir slogan olmaktan çıkartılmalıdır.

Bizler okul sıralarında her sabah “ant içerek” okuduk/ yazdık/ düşündük/büyüdük.

Varlığımızı [her sabah/ ve her sabah] Türk varlığına armağan ettik.

Sonra ne oldu?

Kocaman, bulunduğu kaba yabancı “adam”cıklar olduk.

Çıkar ilişkilerinin terkesine düştük.

Kişisel çıkarlarımızın “cari hesap” kartonlarındaki sonuçlarına göre ayarladık davranışlarımızı;duruşumuzu…

Ortaya çıkan sonuçlara göre uyarladık yaşamlarımızı.  Ve…

İşte bu noktaya vardık!

Sonra?.. Sonra hep birlikte soğan doğramamıza çeyrek kaldı saat: Apışıp, kaldık!

Hala koltuk…

Hala onun bunun adamı ile iş pişirmek.

Hala çıkar, hala kulis, hala avanta, hala küp doldurma ve tekmil beyaz yakalı/kravatlı/ cübbeli hortumsal iş ve ilişkileri…

Şair “bu hanı iştiha sizin,” demiş; iyi buyurmuş.

Ama bu memleket de bizim.

Burasını unutmuş.

farukhaksal@gmail.com

www.akceder.com

www.soruyusormak.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara