Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '16

 
Kategori
TV Programları
 

Hanife'nin acıları

Hanife'nin acıları
 

Hanife'nin acıları


Şimdi burada “Hanife” deyince, televizyon seyircileri hangi Hanife’den söz ettiğimi hemen anlıyorlar. 
 
Çünkü Televizyon bir bakıyorsunuz, bir gecede, bir kişiyi alıyor Kamuoyunun tepesine koyuyor… Belki de Türkiye’nin en tanınmış kişileri arasına yerleştiriyor ve halk da bu “nevzuhur” kişinin akibetini sanki Türkiye’nin akibetiymiş gibi izliyor ve onunla ağlıyor, onunla gülüyor…
 
Kimden söz ettiğimi hemen anlamışsınızdır. Önce , yıllar yılı Esra Erol’un “Evlendirme Programı”na çıkan; orada bir türlü eş bulamayınca sonra Zuhal Topal’ın (Star TV) deki Evlendirme Programına transfer olan “Hanife” den söz ediyorum.. Hanife’nin Soyadını bilmiyorum. Fakat Hanife hemen hemen bütün Anadolu evlerinin evlilik bekleyen kapalı kızı rolünde. 
 
Hanife’nin şimdiye kadar toplum ahlakı dışına kayan hiçbir davranışı görülmedi. Kendisi Programın formatları içinde ne uygun görülüyorsa , Çay İçmek’mi, Yemeğe Çıkmak mı.. Bütün bu biçimdeki yakınlaşmaları kullanarak kendisine gelen, talip olan bütün adayları gördü, görüştü reddetti.. Bütün bu adayların sayısı 20-30’mu oldu… Artık ben sayısını unuttum, belki de bu Programları izleyen seyircilerden bazıları bunun defterini tutmuşlardır…
 
Hanife, evliliğe yaklaşmak için zaman zaman çok çabalar harcadı (veya öyle göründü..) Hatta bir çok adaya aşık olduğunu söyledi. Bunun için ağladı, güldü… Ve olmadı.. Olmadı… Bütün Türkiye, Hanife’nin kiminle evleneceğine , nasıl evleneceğine kitlendi.. Ama bazıları artık bu işten umudunu kaybetmeye başladı.. Çünkü, Hanife’yle evlenmeye kimler talip olmadı ki.. Ama Hanife, hepsini tarttı, biçti… Aklı başında sorular sordu… Ve  tümüne de “olmaz” dedi reddetti.. Bazen de karşı taraf uzun bir sürecin sonunda onu reddetti ve bırakıp gittiler… Bu kez göz yaşı dökmek , Hanife’nin sırasına düştü…
 
Hanife, göründüğü kadarıyla (çünkü kapalı..) akça pakça, evlilik için hazır gibi görünen , zeki bir kız… Sorduğu sorular her zaman çok akıllıca; kendisine yöneltilen yanıtları değerlendirişi de çok akıllıca…
 
Bir insan bu kadar zeki olunca (akıllı demiyorum..!)  Sonuç ne oluyor.. bu kötü dünyada, Hanife kendisine yakışan bir eş bulamıyor.. Ve iki insan bir araya gelip bir yuva kuramıyorlar. 
 
Hemen hemen bütün çiftlerde bu oluyor. Biraz hoş sohbet.. Ondan sonra birbirinde hata arama çabaları.. Hatanın bulunması ve ondan sonra kendini mükemmel gösterme çabası…
 
Aslında bütün bu çiftlere Orhan Abi’nin bir sözünü baştan hatırlatmak gerekir : “Hatasız kul olmaz..”
 
Kim hatasızdır…?? Siz mi…!! Yok canım…
 
Eskiden evlilikler (ve hala evliliklerin çoğu..!) nasıl yapılıyordu? 
 
Oğlanın babasıyla kızın babası anlaşırlar (Doğu da bir de başlık parası kesilir..!) ondan sonra , kızın babası eve gelir . “Kızım seni Mahmut Ağa’nın oğlu Kerim’e verdim..” der… Kızın itiraz hakkı var mıdır? Yoktur… Bitti… Düğün dernek… Kız gider.
Eskiden evliliklerin %95’i böyle yapılırdı. Şimdi de bir çok yörelerde devam edip gidiyor. Bu Televizyondaki evlilikler o bakımdan bizim halkımızın tuhafına gidiyor. “Bu nasıl iştir..” diyorlar kendi etik anlayışlarına, hiç mi hiç uyduramıyorlar; kabullenemiyorlar. Ama bu saatlerde herkes televizyonunun başında ve kim kimle ilgilenmiş, kim kimle kavga etmiş .. Müthiş ilgileniyorlar.. ve evlerde bu konularda müthiş tartışmalar oluyor.. Yakıştırıyorlar; yakıştıramıyorlar.. Küfür ediyorlar…
 
Bu yüzden bu Evlilik Programlarının “rating”leri müthiş yüksek.. Çünkü, “Ben seyretmiyorum..” diyenlere inanmayın, vakti olan herkes seyrediyor. Herkes de kendine göre bir ders çıkarıyor..
 
Peki, bu programlara evlenmeye kimler geliyor : 1. Medeni cesaretleri çok yüksek olanlar; 2. Çok çaresiz olanlar… Bu programlara gelenleri hiç kınamayalım…
 
Öyle… Kolay mı, dört duvara bakarak tek başına bir evde oturmak ve yalnız başına bir yatağa girmek… Kavga etmek için bile iki kişi gerekiyor…
 
Ama bunlar , daha Evlendirme Aşaması’nın başında kavgaya başlıyorlar. Neden? Nedenleri çok. Bunların en başında insanların yeteri kadar Evlilik Eğitimi’nden geçmemeleri..  Dolayısıyla ne istediklerini bilmemeleri, ve Özgüvene sahip olmamaları.
 
Çoğunun gözü , ekranın arkasında bulunan annesinde, babasında… Kendine özgüveni olmayan, anne baba işaretiyle evlenecek insan hiç evlenmesin.. Anne-Baba çoğu kez çocuklarını öylesine severler ki (veya ondan yararlanmayı öylesine ileri götürürler ki..) onun evlenmesine şöyle veya böyle taş koyarlar.. 
 
Evlilik , gözü kara bir iştir… Kişi evlense de olur, evlenmese de…
 
Ama Allah insanları tek yaratmamıştır. Evlilik tabiatın bir yan kuralı gibidir. Çünkü hayvanlar gibi, insanlar da çoğalmaya zorunludurlar. 
 
Ama evliliğin mükemmeli önceden tahmin edilemez. Bir tek öngörü vardır. Karşıdaki kişi yeteri kadar maddi imkanlara sahip olmalı, ve ondan da önemlisi sağlıklı olmalıdır (Bunun içine mutlaka akıl sağlığını sokmalıyız..) Akıl sağlığı olmayan kişi zaten evlenemez. Evlense yürütemez.. En önemli koşul budur…
 
Gelelim Hanife’nin durumuna.. Hanife’nin sorunu ne? Hanife seçemiyor…
 
Bu bilinçli bir insanoğlunun varoluşsal en büyük sorunudur: SEÇMEK…
 
Hayatımızın her anında seçmek durumundayız. Seçtiğimiz her iyi şey, her kötü şey… bizim istikbalimizi kestirecektir. 
 
Hanife, geliyor geliyor… Seçmeye gelince duruyor.. Seçmek insan oğlunun sırtına düşen en büyük sorumluluklardan biridir. Onu yüklenmek istemiyor. Ama insanoğlu, hayatının bir noktasında seçmeye zorunludur.. Çünkü önünde yürüyüp gidilmesi gereken bir yol vardır. Bu yolu siz seçmezseniz, sizin yerinize yarın başkaları seçecektir.. Çoğu kez öyle olmuyor mu?
 
İnsanoğlu SORUMLUluğu sırtına almak istemiyor. Tam “Evet” diyeceği zaman, korkuyor ve ricat ediyor. İstiyor ki, bir başkası onun yerine karar versin.. Ondan sonra kendi yerine “Seçen” insanı suçlamak kolay.. Bazılarının ömrü çünkü böyle geçiyor..
 
“Ben istemedim ama babam beni bu adama verdi…” Sonra ağlamalar, sızlamalar.. Evliliklerin çoğu böyle…
 
O zaman, hadi bakalım, kendin seç…!
 
Hiç de kolay değil. Hanife haklı.. Evlilik hiç de kolay bir karar değil.. Ama insan oğlu “seçmek” durumundadır. İster istemez seçecektir. Bu seçimimizin ilerde başımıza ne getireceğini bilemeyiz. Ama aşağı yukarı tahmin edebiliriz..
 
Hanife, aslında bütün seçiminin gelecek hayatı için neler getirebileceğini görmek istiyor. Ama en iyi satranç oyuncusu bile 2 veya 3 hamle ötesini bilemez.
 
Karar vermek lazım. Bir yerde “Seçmek” lazım… Gerisi .. Kader kısmet…
 
Ama kolay değil. Zeki bir insan olarak ben Hanife’ye hak veriyorum. Onun varoluşsal olarak çektiği acıları anlıyorum. SEÇMEK, işte en büyük sorun… Diyorum. Onu aşabilseler…
 
Aşamıyorlar.. Ondan sonra derin bir mugalata içinde (gürültü patırtı, tartışma..) “Kararım olumsuz, “ deyip çıkıyorlar. Bu işin çok kolay yanı… Yani bırakıp sahneyi kaçmak..!
 
Belki bu Programların yöneticileri , Programlarda bir “Evlilik Danışmanı” bir “Psikolog” bulundurarak ve bunların  adaylarla zaman zaman yakınlaşmalarını sağlayarak, onlara epeyce yardımcı olabilirler.
 
Evlilik Programları, Yararlı mı? Zararlı mı?... Biliyorum bunlar hakkında, RTÜK’e binlerce şikayet ediyorlar. Kimler? “Ahlak elden gidiyor..!” diyen cahiller… Aslında ahlak burada savunuluyor onu görmüyorlar, bilmiyorlar.
 
Bir de adaylarımız biraz daha sakin olabilseler…
 
Türk halkının kabadayılığını ekrana aksettirmeseler… Ne iyi olur…
 
Ne güzel hepimiz eğleniyoruz.. Ama bir de Hanife’ye sorun… Onlar acaba bir Timsah’ın gözyaşları mı?
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..