- Kategori
- Çocuk Psikolojisi
Harçlık deyip geçmemeli

sevimli birçocuk. şimdiden işe koyulmuş. çocuklar çiçek gibidir. herçocuk birçiçek kadarnarindir. üz
Adım Hasan. Okula giden ve okula giderken de harçlık almayı hiç unutmayan çocuklardan biriyim. Harçlık deyince bir ses yükselir göklere… Birden gözleri parlar, zıplayıverir yerinden çocuklar. Anneme göre harçlık demek başka bir şey. Bana göre bambaşka bir şey. Annem son zamanlarda yaptığım harcamalar çok kızıyor. “Harçlık demek parayı
iyi kullanmak, ” demektir diyor. Verilen harçlığı çarçur etme de ne yaparsan yap diyor. Babam bana doğum günümde bir kumbara hediye etti. Sizce neden olabilir? Sanki bugünden sonra yeni yaşında yeni adımlar at demekti bu. Tutumlu ol oğlum demenin belki de bir başka adıydı. Kumbaramı yalnız bırakmamayı düşünmüştüm. Doğum günümde ilk paramı kumbaramın ağzından midesine gönderdim. O gece birbirinden güzel hayaller kurdum. Mesela kumbaram sabah olunca içi para dolsa… Sonra ben o parayı alıp istediğim en güzel oyuncak ve çikolata, cips… alsam. İtiraf etmeliyim ki tutumlu olma olayı bir hayal kadar kısa sürdü. Sabah kalkar kalkmaz dayanamayıp parayı ait olduğu yere gönderdim. Yani bakkalın yolunu tuttum. Zavallı kumbaram belki de benim gibi tutumsuz bir çocuğun eline düştüğü için kim bilir ne kadar üzülmüştür.
Arkadaşlarımın kimisi günlük kimi haftalık kimi de bayramdan bayrama harçlık alıyor. Kimi de istediği zaman istediği kadar harçlık almasını biliyor. Bu işi nasıl yapıyorlar dersiniz? Her çocuğun kendine göre farklı yöntemleri vardır elbet. Harçlık maceralarını toplasanız ciltler dolusu kitaplar çıkar. Bir ağlayıp iki zırlayan çocuklar karşısında al şunu diyen ebeveynler; harçlık konusunda en çok yenilgiye düşenler arasında olduğunu biliyor muydunuz? Cebimi evirip çevirip ters çeviriyorum. Paralarımı bulamayınca cebim delik mi diye bir de kontrol ediyorum. Ardından annemin ya da babamın yanına varıyorum. İstediğim miktarda harçlık koparmak için yalvarmaya başlıyorum. Bir yalvarıyorum iki yalvarıyorum derken annem bana kıyamıyor. Gün içinde bir değil birkaç kez harçlık almış oluyorum. Bazen annem babamın verdiğinden bazen de babamın annemin verdiğinden haberdar olamıyor. Parayı görünce arada bir kumbaram aklıma geliyor. O zaman yine kumbaramın yanına yaklaşıyorum ama parayı bırakmamla almam bir oluyor. Sanki yüreğim kumbaranın içine girip girip çıkıyor. Hele abim şehir dışındayken evde tek çocuk olunca harçlıkların rengi değişiyor. Bir iken iki oluyor. Benim cepler bayram ediyor. Bu harçlık işi benim favorim oldu desem yalan olmaz.
Son zamanlarda edindiğim bilgilere göre harçlık olayının ailenizin ekonomisini kötü yönde etkiliyormuş. Annem ve babam bu duruma el koymak istiyor. Babam; - Bu çocuk kötü alıştı, dakika başı harçlık istiyor. Denizde damla değil ya bizim servet, diyorlar. Annem ve babamın harçlık konusunda yeni formüller ürettiğini düşünüyorum. Benim ısrarlı tavırlarım karşısında annem babam bu işi başarabilir mi dersiniz? Aslında ilk günler ben de ihtimal vermiyordum. Bir gün evde bir söz yükseldi tavanlara doğru… Annem babam benim hakkımda konuşuyordu. Bana verdikleri kumbara da ellerindeydi. Annem sallıyor ama içinde bir kuruş bulamıyordu. Annem de babam da bir kumbaraya bakıyor bir de birbirlerine… En sonunda annem; “Bu çocuğun harçlığını birden kesmeyelim. Babam dedi ki; - Vermeyeceksek hiç vermeyelim. Bir müddet konuştuktan sonra nasıl olduysa babamın aklına parlak bir fikir geldi. -Verelim hanım ama böyle vermeyelim. Böyle giderse bizim çocuklar bizi iflas ettirecek. Tarihe altın harflerle yazılacağız. Çocuklarına harçlık vermekle servetini tüketen Ahmet Bey ailesi diye…” Annem de; - Haklısın bey, demeden edemedi. Bu söz üzerine düşünülmeyecek gibi değildi doğrusu. Nasıl verelim, nasıl edelim derken istişare sonucu evde büyük bir karar çıktı.“Harçlığın belli bir düzen içinde verilmesi en tutarlı yoldur” maddesi bizim evin başköşesine altın harflerle yazıldı. Çok fazla harçlık doyumsuz yapıyor çocukları… Bu sözleri duyunca kendi kendime ben bu formüle de bir çözüm yolu bulurum demiştim. Bu konuda annem ve babamdan daha karalı olduğumu düşünüyordum. Galiba bu probleme ciddi bir şekilde el attılar. Artık haçlıklar üç günde bire indi. Ama ben ilk gün üç günlük harçlığı harcayınca, “ellerim boş kaldı…” şarkısını söylemek zorunda kaldım. Çünkü annem ve babamın kararlı tutumu yüzünden bir kuruş bile alamadım. Anneme harçlığım yetmiyor deyince; - <ı>Sana fazlasını verebilmeyi isterdik ama bütçemiz sınırlı… dedi. Baktım bu tavırlar bir değil iki değil. Kendi kendime harçlığımı bir günde hepsini bitirip eli boş kalacağıma bunu günlere paylaştırayım.
İlk başta yapması zor oldu. İnanmıyorum kendime ama başardım. Artık harçlıklar haftalığa indi. Ben de temel ihtiyaçlarımı belirleyip ona göre harcama yapıyorum. Üstelik annem eğer düzenli harcama yaparsam harçlığı artıracağını söyledi. Bu söz harçlığı iyi kullanmada daha etkili oldu. Babam daha da ciddi adımlar attı. Harçlıklarımdan elde ettiğim gelirle kitap almama ya da pul gibi koleksiyon yapmaya teşvik etti. Böylece babamla ortak şeyler de yapmaya başladık. Bu aramızda iletişimi artırdı ve köklü değişimler bile oldu baba oğul arasında… Artık farklı konular da sohbet edebiliyoruz. Harçlık konusu düzene girince aslında ben de rahatladım diyebilirim. Doyumsuz bir çocuk olmaktan kurtuluyordum. Artık harçlık beni peşinden sürüklemiyordu ben onu peşimden koşturuyordum. Çünkü irademe hakim olmayı öğrenmiştim. Doğrusu zorlu bir süreçti. Neydi o günler her gün paramı alır almaz sokağa fırlar ne alsam diye düşünüyordum. Şimdi ise alacağım belli vereceğim belli… Büyükler bilmelidir ki, çocuğa ihtiyacından fazla para vermek ona mutlu değil doyumsuz bir çocuk yapıyor. Harçlıklarım düzene girince sorumluluk sahibi biri olmaya başladım. Bu sorumluluk duygusu beni tasarruflu biri olmaya teşvik etti. Değer verildiğimi ayrı bir kişilik sahibi olduğumu hissettim. Yani sözün kısası, düzenli harçlıklı hayatımda daha mutluyum. Annem babama gelince onlar benden daha mutlular. Ve kumbaram hepimizden mutlu. Bir sihirli değnek deydi de sanki kumbarama karnı doymaya başladı. Her gün azda olsa ona küçük bir ikramım oluyor. Kumbaramda para biriktiriyorum. Ben tutumlu olmanın bir ucundan tuttum arkadaşlar sizler de yapabilirsiniz. Önemli olan karar verin ve kararlı adımlar atın. Hepsi bu…
iyi kullanmak, ” demektir diyor. Verilen harçlığı çarçur etme de ne yaparsan yap diyor. Babam bana doğum günümde bir kumbara hediye etti. Sizce neden olabilir? Sanki bugünden sonra yeni yaşında yeni adımlar at demekti bu. Tutumlu ol oğlum demenin belki de bir başka adıydı. Kumbaramı yalnız bırakmamayı düşünmüştüm. Doğum günümde ilk paramı kumbaramın ağzından midesine gönderdim. O gece birbirinden güzel hayaller kurdum. Mesela kumbaram sabah olunca içi para dolsa… Sonra ben o parayı alıp istediğim en güzel oyuncak ve çikolata, cips… alsam. İtiraf etmeliyim ki tutumlu olma olayı bir hayal kadar kısa sürdü. Sabah kalkar kalkmaz dayanamayıp parayı ait olduğu yere gönderdim. Yani bakkalın yolunu tuttum. Zavallı kumbaram belki de benim gibi tutumsuz bir çocuğun eline düştüğü için kim bilir ne kadar üzülmüştür.
Arkadaşlarımın kimisi günlük kimi haftalık kimi de bayramdan bayrama harçlık alıyor. Kimi de istediği zaman istediği kadar harçlık almasını biliyor. Bu işi nasıl yapıyorlar dersiniz? Her çocuğun kendine göre farklı yöntemleri vardır elbet. Harçlık maceralarını toplasanız ciltler dolusu kitaplar çıkar. Bir ağlayıp iki zırlayan çocuklar karşısında al şunu diyen ebeveynler; harçlık konusunda en çok yenilgiye düşenler arasında olduğunu biliyor muydunuz? Cebimi evirip çevirip ters çeviriyorum. Paralarımı bulamayınca cebim delik mi diye bir de kontrol ediyorum. Ardından annemin ya da babamın yanına varıyorum. İstediğim miktarda harçlık koparmak için yalvarmaya başlıyorum. Bir yalvarıyorum iki yalvarıyorum derken annem bana kıyamıyor. Gün içinde bir değil birkaç kez harçlık almış oluyorum. Bazen annem babamın verdiğinden bazen de babamın annemin verdiğinden haberdar olamıyor. Parayı görünce arada bir kumbaram aklıma geliyor. O zaman yine kumbaramın yanına yaklaşıyorum ama parayı bırakmamla almam bir oluyor. Sanki yüreğim kumbaranın içine girip girip çıkıyor. Hele abim şehir dışındayken evde tek çocuk olunca harçlıkların rengi değişiyor. Bir iken iki oluyor. Benim cepler bayram ediyor. Bu harçlık işi benim favorim oldu desem yalan olmaz.
Son zamanlarda edindiğim bilgilere göre harçlık olayının ailenizin ekonomisini kötü yönde etkiliyormuş. Annem ve babam bu duruma el koymak istiyor. Babam; - Bu çocuk kötü alıştı, dakika başı harçlık istiyor. Denizde damla değil ya bizim servet, diyorlar. Annem ve babamın harçlık konusunda yeni formüller ürettiğini düşünüyorum. Benim ısrarlı tavırlarım karşısında annem babam bu işi başarabilir mi dersiniz? Aslında ilk günler ben de ihtimal vermiyordum. Bir gün evde bir söz yükseldi tavanlara doğru… Annem babam benim hakkımda konuşuyordu. Bana verdikleri kumbara da ellerindeydi. Annem sallıyor ama içinde bir kuruş bulamıyordu. Annem de babam da bir kumbaraya bakıyor bir de birbirlerine… En sonunda annem; “Bu çocuğun harçlığını birden kesmeyelim. Babam dedi ki; - Vermeyeceksek hiç vermeyelim. Bir müddet konuştuktan sonra nasıl olduysa babamın aklına parlak bir fikir geldi. -Verelim hanım ama böyle vermeyelim. Böyle giderse bizim çocuklar bizi iflas ettirecek. Tarihe altın harflerle yazılacağız. Çocuklarına harçlık vermekle servetini tüketen Ahmet Bey ailesi diye…” Annem de; - Haklısın bey, demeden edemedi. Bu söz üzerine düşünülmeyecek gibi değildi doğrusu. Nasıl verelim, nasıl edelim derken istişare sonucu evde büyük bir karar çıktı.“Harçlığın belli bir düzen içinde verilmesi en tutarlı yoldur” maddesi bizim evin başköşesine altın harflerle yazıldı. Çok fazla harçlık doyumsuz yapıyor çocukları… Bu sözleri duyunca kendi kendime ben bu formüle de bir çözüm yolu bulurum demiştim. Bu konuda annem ve babamdan daha karalı olduğumu düşünüyordum. Galiba bu probleme ciddi bir şekilde el attılar. Artık haçlıklar üç günde bire indi. Ama ben ilk gün üç günlük harçlığı harcayınca, “ellerim boş kaldı…” şarkısını söylemek zorunda kaldım. Çünkü annem ve babamın kararlı tutumu yüzünden bir kuruş bile alamadım. Anneme harçlığım yetmiyor deyince; - <ı>Sana fazlasını verebilmeyi isterdik ama bütçemiz sınırlı… dedi. Baktım bu tavırlar bir değil iki değil. Kendi kendime harçlığımı bir günde hepsini bitirip eli boş kalacağıma bunu günlere paylaştırayım.
İlk başta yapması zor oldu. İnanmıyorum kendime ama başardım. Artık harçlıklar haftalığa indi. Ben de temel ihtiyaçlarımı belirleyip ona göre harcama yapıyorum. Üstelik annem eğer düzenli harcama yaparsam harçlığı artıracağını söyledi. Bu söz harçlığı iyi kullanmada daha etkili oldu. Babam daha da ciddi adımlar attı. Harçlıklarımdan elde ettiğim gelirle kitap almama ya da pul gibi koleksiyon yapmaya teşvik etti. Böylece babamla ortak şeyler de yapmaya başladık. Bu aramızda iletişimi artırdı ve köklü değişimler bile oldu baba oğul arasında… Artık farklı konular da sohbet edebiliyoruz. Harçlık konusu düzene girince aslında ben de rahatladım diyebilirim. Doyumsuz bir çocuk olmaktan kurtuluyordum. Artık harçlık beni peşinden sürüklemiyordu ben onu peşimden koşturuyordum. Çünkü irademe hakim olmayı öğrenmiştim. Doğrusu zorlu bir süreçti. Neydi o günler her gün paramı alır almaz sokağa fırlar ne alsam diye düşünüyordum. Şimdi ise alacağım belli vereceğim belli… Büyükler bilmelidir ki, çocuğa ihtiyacından fazla para vermek ona mutlu değil doyumsuz bir çocuk yapıyor. Harçlıklarım düzene girince sorumluluk sahibi biri olmaya başladım. Bu sorumluluk duygusu beni tasarruflu biri olmaya teşvik etti. Değer verildiğimi ayrı bir kişilik sahibi olduğumu hissettim. Yani sözün kısası, düzenli harçlıklı hayatımda daha mutluyum. Annem babama gelince onlar benden daha mutlular. Ve kumbaram hepimizden mutlu. Bir sihirli değnek deydi de sanki kumbarama karnı doymaya başladı. Her gün azda olsa ona küçük bir ikramım oluyor. Kumbaramda para biriktiriyorum. Ben tutumlu olmanın bir ucundan tuttum arkadaşlar sizler de yapabilirsiniz. Önemli olan karar verin ve kararlı adımlar atın. Hepsi bu…