Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

Hasan Demir:Camileri kim kundaklıyor?

Hasan Demir:Camileri kim kundaklıyor?
 

Camilerimiz ardıardına kundaklandı.İstanbul Müftülüğü oldukça soğukkanlı,vakur,mutedil davrandı;"Belki bir ihmalin sonucudur." diye düşündü, açıklamalarında toplumu kenetlendiren bir tutumu öne çıkardı. Durumun kundaklanma olduğu ortaya çıkınca da milleti sağduyulu,sakin,uyanık ve dikkatli olmaya çağırdı. Daha önce yaşadıklarımızdan toplumun her kesimi muazzam denecek kadar ders almış.

Doğru olması gereken de budur!..

Türk Milleti'ne yakışan da budur.Camilerimize yapılan bu saldırı milletimizi derinden üzmüştür.Böyle bir kabuledilemez saldırı daha önce olmamıştı; hafızam böyle diyor.Yaşanan bu elim ve üzücü vakıa kimbilir belki de akla hayale gelmeyecek şeyleri de yaşayabileceğimizi gösteriyor.Allah milletimizi,devletimizi,ordumuzu her türlü musibetten korusun.

Yeniçağ yazarı Hasan Demir bu konuda dikkate değer bir yazı yazdı. Okuyup biraz daha ders alalalım diye buraya alıyorum.Ahmet Rasim'in bir sözü var: "Okumak bu bana ana nasihatıdır;kabil değil terk edemem." misalince bende de okuma tutkusu bir vazife gibidir.Beni etkileyen yazıları bir süredir sizlerle paylaşıyorum.Hasan Demir'in yazısını okuyup düşünelim birlikte:

"Camileri kim kundaklıyor?

İstanbul’un Anadolu yakasında tam 19 cami peş peşe kundaklandı. “Ne hikmetse” deniyor, “Camileri kundaklanan semtlerde Alevi nüfus yoğunlukta!”
Bunun hikmetini bilmeyecek bir şey yok.
Birileri yine kardeş kanı akıtmak istiyor.
Sağ olsun Star’dan Ahmet Kekeç dün Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş’ün Ergenekon soruşturmasının genişletilmesi isteğinden hareketle hem sayın Gümüş’ün bâzı yanlışlarını düzeltmiş, hem de, balık hafızalar için CIA ajanı Robert Alexander Peck’in o meş’um Kahramanmaraş, Çorum ve Amasya olaylarındaki rolünü hatırlatmış.
CIA ajanı Peck’in ziyaret ettiği bütün illerde “Alevi-Sünni kavgası” çıkıyor.
Kekeç’ten özetleyerek aktaralım...
“(Peck’in) Görev yeri Kıbrıs’tı (Kıbrıs’ta akrediteydi), fakat ne hikmetse Türkiye’de dolaşıyor, nasıl edindiğini bilmediğimiz Türk dostlarıyla düşüp kalkıyordu.
” (..) Peck ’suçüstü’yakalanmıştır.
“Son ’kışkırtıcılık adresi’olan Amasya’da bazı temaslarda bulunurken, Belediye Başkanı Gündüz Türen ve dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in ısrarlı takipleri sonucu yakayı ele vermiş, ’sınırdışı’edilmiştir.
Sonra ne mi oldu?
Ne olacak, Peck’i deşifre eden Güneş, bir ’şarkıcı kadınla’basıldı ve istifa etmek zorunda kaldı. Güneş gidince, Peck yeniden Türkiye’ye döndü ve temaslarına kaldığı yerden devam etti.
İsmi mahfuz bir gazeteci, yıllar sonra, bakana komplo kurulduğunu, bu komploda CIA ve Türk gazetecilerin ortak hareket ettiklerini açıkladı.
Şarkıcı kadın da, yine yıllar sonra, ’Bakana kurulan komplonun içinde yer almaya zorlandığını’itiraf etti.
Daha da önemlisi şuydu:
” Peck olayını yazan gazeteci (Ahmet Kahraman), hakkında açılan davalar nedeniyle ülkeyi terk etti, şu anda yurtdışında yaşıyor.
Mahut ’baskın olayını’manşete çeken gazetenin genel yayın yönetmeni ise maalesef yaşamıyor. 7 Mart 1990’da, şoförüyle birlikte öldürüldü.
İstanbul’un Anadolu yakasındaki 19 caminin peş peşe kundaklanmasını sayın Kekeç’in hatırlatmaları ışığında düşündüğümüzde CIA ajanı Alexander Peck’ler gelmiyor mu aklınıza?
Bir yandan “Ermeni soykırımını kabullenme” işleri...
Diğer yandan Türkiye’yi “Alevi-Sünni” diye ortadan ikiye “çat” diye bölme girişimleri ve “Türk-Kürt” iç savaşı çıkartma tezgâhları...
Kim ne derse desin bütün bunlar “Gladio işleri”...
Ve bâzılarının zannettikleri gibi “Ergenekon” asla “Gladio” değil. Olsa olsa Ergenekon içindeki bazı isimler, “Gladio’nun kullandığı” tetikçiler...
Zaten “Kullanıldık” demeye başladılar bile...
Ben neticeye bakarım.
“Ergenekon” operasyonuyla Türkiye’nin önündeki ABD ve AB aleyhtarlığı tasfiye ediliyor, hatta edildi bile...
Camileri kundaklayarak belli ki yeni Kahramanmaraş, Çorum ve yeni Amasyalar tezgâhlanıyor...
680 yılının Kerbelâsı nere, 2008 sonunun İstanbul’u nere?..
Evet, o gün, yani 10 Ekim 680’de Kerbela’da Emevi Halifesi Yezid’e bağlı Ömer Bin Sa’d komutasındaki 4 bin 500 kişilik ordu Hz. Hüseyin efendimiz maiyetindeki 72 Ehlibeyt mensubunu katletti.
Daha önce de merhum Halûk Nurbaki’den aktardığımız gibi savaşın en şiddetli safhasında yedi Türk savaşçısı gelip Hz. Hüseyin efendimizi Azerbaycan’a götürme teklifinde bulundular. Hz. Hüseyin efendimiz, “Kumandanınıza teşekkür ederim. Ancak yardımınız bana değil, hasta oğlum Zeynel Abidin’e olacaktır. Ben şehit olduğumda onu alıp götürün” buyurdu.
Türkler de öyle yaptılar.
Peygamber soyu böyle devam etti.
Evet, yıl 680 idi.
Ve biz Türkler o gün Müslüman değildik.
Peki Türkler toplu halde ne zaman Müslüman oldular.
Tam 242 yıl sonra, 922’li yıllarda.
Şimdi biz, birimiz Alevi, birimiz Sünni olmadan tam 242 yıl önce cereyan etmiş bir hadise için CIA ajanı Alexsander Peck ve Gladio istedi diye birbirimizin boğazına mı sarılacağız, yoksa, dönüp bu tezgâhı kuranların gırtlağını mı sıkacağız?.."(Hasan Demir;Yeniçağ,23.12.2008)


Yazıyı okuduk;okumak yetmez, düşünüp ders çıkarmak ve uyanık olmak gerek.Bu milleti sevmek ve milleti birbirine sevdirmek gerek.Beş yıllık kalkınma planları gibi, milleti birbirine sevdirme planları yapmak ve uygulamak gerek.Gücünü sevgiden, hoşgörüden alan milletleri kimse yıkamaz!..

Altemur Kılıç da Yeniçağ'daki 24.12.2008 günkü yazısına "Türkiye piş,ağzıma düş!.." başlığını koymuş.Yaşadığımız her kötü şey, Türkiye'yi pişirme ve ağızlarına düşürme planlarının bir parçasıdır.Yapacağımız hatalar da Türkiye'yi pişirmek ve ağızlarına düşürmek isteyenlerin işine yarar.

22 Aralık 2008 Pazartesi akşamı da Erhan Göksel, Habertürk televizyonundaki konuşmasının bir yerinde "Ekonomik kriz, etnik savaşı tetikler." dedi.Bir şey daha dedi: "Bu ülke kefensiz, tabutsuz gömülecek noktaya gidiyor!.." Sevgimizi ve merhametimizi harekete geçirirsek bu kriz denen zorluğu da aşarız.

Erol Manisalı 27.12.2008 günü Cumhuriyet'te "Batı taleplerini karşılama komitesi" başlıklı bir yazı yazdı.Yazısının sonunda Hayrettin Karaca ile Muazzez İlmiye Çığ'a teşekkür etti: "Bir kutlama notu: İki gün önce Muazzez İlmiye Çığ ve Hayrettin Karaca'nın TBMM önünde ulusal çıkarlarımız adına taleplerini övgüyle ekranlarda izledim."Topraklarımız yabancılara satılmasın" diyorlardı.Bakalım,"milletin vekilleri"kimin tarafında yer alacaklar: Milletin mi, yoksa yabancıların mı?."

Ben Hayrettin Karaca'ya "toprak ermişi", "toprak evliyası" diyorum.Karaca yıllardır topraklarımızı su götürmesin, yel savurmasın, Güneş yakmasın diye çırpınıyordu.Bu işe giriştiğinde, topraklarımızın günün birinde yabancılara satılacağını aklına bile getirmemişti.Çünkü böyle bir şey olamazdı.Ne yazık ki oluyor... Karaca şimdi de topraklarımızı su götürmesin, yel savurmasın,Güneş kavurmasın, el kapmasın (almasın) diye çırpınıyor.Bu toprak evliyasını mutlaka dinleyelim.Hep birlikte destek olalım.Yabancıya ne ev, ne bark, ne toprak satılmasın!..

Aslında Filistin'i yazacaktım.Zaman'daki Ali Bulaç'ın "İsrail!.." başlıklı bugünkü yazısı da güzeldi.Bu yazıyı okumalısınız!..

Bir güzel düşünelim:"Biz ne kadar Türkiye'yiz ve ne kadar Filistin'iz?!.." diye!..

Emperyalistler her mazlum ülkeyi Filistin'leştirmek isterler.Ruanda'laştırmak isterler.Hasan Demir'in yazısı tekrar tekrar okunmalı...

Şehitlerimiz: Şehit Piyade Er Turan Damgacı,Şehit Piyade Çavuş Emrah Karataş,Şehit Piyade Er Zeki Yolcu 26.12.2008 günü toprağa verildiler.Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.Türk Milleti'nin başı sağolsun...

Şehit Piyade Er Turan Damgacı, askere giderken annesine:"Şehit olurum geri dönemem;doya doya beni kokla." diyor.

Topraklarımız ne güzel kokar bizim;toprağımızın kokusu,şehidimizin kokusu da ondan...

Birbirimizi tez zamanda ve artan bir sevgiyle sevmeliyiz... Oyunlara, kalleş tuzaklara düşmemeliyiz... Unutmayalım ki büyük(!) oyuncular her milletin zaafını çok iyi bilirler...

fot.Milliyet




 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..