Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '22

 
Kategori
Edebiyat
 

Hasrete Sarınmışım

Ben de sizin gibi yeni tanıdım onu, şimdi tanıdım… Yaşam hikâyesi beni derinden yaraladı, henüz gonca bir gül iken dalından koparılan ve ölüme götürülen şairin adı, Selma Meerbaum Eisinger.
 
Selma, 1924 yılında, günümüzde Ukrayna sınırları içinde bulunan Çernivtsi’de doğdu. 15 yaşından itibaren şiirler yazmaya başladı. Hitler ve onun Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin tüm dünyayı acımasız bir savaşın içine çektiği günlerde, çocukluğunu yavaş yavaş geride bırakıp genç kızlığa doğru adım atarken savaşın yakıcı ateşi gelip onu da buldu. Yahudi olduğu için zorunlu çalışma kamplarına götürüldü ve Nazi zulmüne dayanamayarak daha 18 yaşında iken hayata veda etti. Ölmeden önce 57 şiirini yazdığı defterini âşık olduğu erkek arkadaşı Lejser Fichmann’a ulaştırmaları için iki arkadaşına emanet etti. Şiir dolu defteriyle vedalaşırken, çok geçmeden bu zalim dünyadan da ayrılacağını biliyor olmalıydı. Onu ve ailesini bir kamyona doldurup Nazi kampına götürdüler. Burası bir tutsak çalıştırma kampıydı ve koşullar çok zordu. Barınma, beslenme, temizlik oldukça yetersizdi. Kötü yaşama koşulları nedeniyle tifüse yakalandı. 1942 yılında henüz 18 yaşında iken yaşama veda etti. Yoksul bir ailenin çocuğu olan Selma’nın ölümü sıradan bir Yahudi’nin ölümü olarak kayıtlara geçse de yazdığı şiirler zamanın ve mekânın dışına çıkarak dünyaya yayıldı.
 
Selma’nın, iki arkadaşına teslim ettiği şiir defteri de aslında maceralı bir yolculuğa çıkmıştı. Defteri alan arkadaşları Selma’nın aşkı Lejser Fichmann’ı bulup defteri ona verirler. Tam da bu sırada Lejser, kaçak dolu bir gemiyle Filistin’e gitmek üzere yola çıkacaktır. Yol güvenli değildir, neyle karşılaşacağını bilmemektedir bu nedenle defteri korumaları için yine onlara teslim eder. Yola çıkar. Ancak gemi Karadeniz’de seyir halinde iken bir iletişim kopukluğu nedeniyle düşman gemisi sanılarak Rus savaş gemilerince batırılır. Lesjer burada hayatını kaybeder. Şiir defterini yanına alan arkadaşı da uçakla yolculuk yaparken bavulunu kaybeder ve ancak yıllar sonra yeniden bulur.
 
Selma Meerbaum Eisinger’in şiirleri 1980 yılında Almanya’da yayımlanır. Kısa sürede büyük ilgi görür, bazı şiirleri bestelenir, şarkı yapılır, bazıları yabancı dillere çevrilir.
?Türkçeye çevrilmesi ve yayınlanması fikri Akademim Yayınevi genel yayın yönetmeni Gazi Tuğrul Ertuğrul’un çabalarıyla gerçekleşir. Uluer Emre Özdil’le birlikte çevirisini de yaparak bu değerli şiirleri Türkiye’deki okurlarla buluşturur. Nisan 2022’de yayınlanan Hasrete Sarınmışım isimli şiir seçkisiyle Türkçe olarak okurla buluşan Selma Meerbaum Eisinger, sanatın ölmez, sonsuz bir yolculuk olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Şairinin ölümünden tam 80 yıl sonra onun şiirleriyle bizleri buluşturan Akademim Yayınevi ve değerli emekçilerine sonsuz teşekkürler. Onlar olmasaydı, bizler Selma’yı tanıyamayacak, şiirlerini okuyamayacaktık. Bu bakımdan sergilenen girişim bizim için bir şanstır, ayrıcalıklı bir durumdur.
 
Selma’nın şiir kitabı iki bölümden oluşuyor. “Çiçek Hasadı” adı verilen ilk bölümde, Elma Çiçekleri, Koyu Leylaklar, Gecenin Gölgesi, Kırmızı Karanfiller, Yıldızlar Bayraklar ve Yabancı Ülkelerden Orkideler alt başlıklarını kapsıyor. İkinci bölümde ise, Çay Çiçekleri, Beyaz Kasımpatılar ve Yaban Gelinciği alt bölümleri mevcut.
 
Selma Meerbaum Eisinger, şiirlerinde genel olarak doğayı, doğanın ritmini, ezgisini, mevsimleri, çoğunlukla baktığımız ancak göremediğimiz çevremizdeki güzellikleri yakalamaya çalışmış. Selma bir şiirinde, “Karın müziğinde ayak sesleri çıtırdıyor/ Ve rüzgâr kar tanelerini geriye süpürüyor,” diyerek doğayı, kış mevsimini, karın müziğini ve ışığını yansıtıyor. Şairin tüm şiirlerinde ses var, ritm var, ezgi var. Şiirleri okurken, bir ormanın içinde coşkulu, çok sesli bir orkestra eşliğinde yolculuğa çıkmış gibi hissedersiniz. Doğayı bir bütün olarak içselleştirme duygusu ağır basıyor Selma’nın dizelerinde. Doğayı betimlerken, mevsimleri anlatırken tüm zamanlar kendine has güzellikte yerini alıyor. “İlkbahar. Ağaçlar henüz çırılçıplak/ ve her çalıda tını yumuşacık/ ve o kırlangıçlar da dönüyor yarın/ İlk haberini vererek o yeni mutluluğun.” Yağmur adlı şiirinde ise, ayrılığı şöyle betimliyor; “Ama sen gidiyorsun/ Bir başına ve yapayalnız gidiyorsun/ ve gülsen mi, ağlasan mı bilmiyorsun.” Yine ayrılığı şu harika dizelerle ne güzel anlatmış, “Bugün canımı yaktın/ Bugün dedin ki bana: git!/ve ben-gittim.” Sevgiliye adanmış hislerin dizelere dökülmesi, kutsal sözler olup evrene saçılıyor; “Ve benim için en güzel şeysin, eşsizsin/ giyerek taşıdığım yalnızlığı üzerine.”
 
Günümüzden tam 80 yıl önce gencecik yaşında yaşama veda eden bir şairin dizeleriyle tanışmak, tuhaf duygular içinde şiir yolculuğuna çıkardı beni. Sanatın, edebiyatın, şiirin gücüne bir kez daha inandım. Mucizevî bir buluşma bu. Selma Meerbaum Eisinger’in şiirlerini bize kazandıran yazar dostum Gazi Tuğrul Ertuğrul ve Akademim Yayınevinin tüm emekçilerine bir kez daha sonsuz teşekkürler.
 
Toplam blog
: 107
: 1402
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1970 yılında Siverek'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. İstanbul Üniversitesi ..