- Kategori
- Şiir
Hasta ziyareti
Tren çıplağı geçip şehrin içinden
bir tabuta sığdı hayat şarkısı…
Tecrit edilmiş çocuk düşlerinin
ya da
iflas eden yaşlı bedenlerin
arasında göründü...
Her şeyde plastik tadı vardı
evden uzak yatağın beyazında
tırnaklarıyla duvarları soyanlar arasına,
hastane odasının ortasına döküldü
kan
hemşireye hiç benzemeyen
bir hemşire fark etti ilk
pembe içinde etrafta kırıtırken.
Sonra eli paspasta bir kadın belirip temizledi
yere dökülen sessiz kanı…
Diğer odadan
otuz üç yaşında bir kadın
çıkardılar hayattan dışarı,
kadının ardından üzerinde kafe yazan
tekerlekli bir büfe rahvan geçti
önünden odaların.
O gün ortalıkta hiç doktor görünmedi
insanlarsa çok yanında ve sakindiler
ölüme…
Telefon, otomobil ve takım elbiselere
ihtiyaç duymayan gözler
hızla kahverengileşiyordu.
Ve hastane penceresi kadar
dışarı açılmayan
bir başka pencere görmedim…
Derken, burada baskül var dedi, birisi
Sonra bana bakıp parayla mı çalışıyor acaba, diye sordu.
Hayır, ağırlıkla çalışıyor, dedim.
Birkaç kişi gülümsedi…
Ölümün yanında bir yerde
fazla kilolarını düşünen insanlara baktım
sonra bir şeyi
insan ve hayvan arası bir tercih yapmam gereken
o zamanı anımsadım.
İlk kez çocukluğumda görmüştüm,
ayı oynatıcısı ve zavallı ayısını,
gerçi ayıdan geriye fazla bir şey kalmamıştı
açlıktan.
Dayaktan ve burnundaki halkadan
kan sızarken ayı dans ediyordu,
Hayvana dans ettiren,
insana neler yapar, diye düşündüm...
Sanırım ilk o zaman düşman oldum insana,
ve henüz
barıştığım söylenemez...