- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
Hastalıklardan korunma (7)

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki’ye ait hastalıklardan korunma ile ilgili bulduğum güzel bir bilgiyi değerlendirmek ve yazmak istiyorum. Daha sonra da düşüncelerimi anlatmak istiyorum.
İslam dininin temel direği olan namaz, bütün ayrıntılarıyla insanlar tarafından bilinmesine rağmen özündeki gerçekler bir türlü yansıtılamamıştır. Uzun yıllardan beri şekilden yana bilgiler anlatılmıştır.
İnsanın bedensel ve ruhsal sağlığı açısından, sağlık yönünden neler getiriyor? Namazda bedensel sağlık açısından gözden kaçan pek büyük hikmetler vardır. Bunlardan bir tanesi namazın insan gözünü dinlendirme olayıdır. İnsanın gözünde bir mercek vardır, devamlı surette uzağa yakına baktığınız zaman otomatik bir sistem içerisinde hareket eder. Daha uzaklara baktığımız zaman yarıçapını ona göre değiştirir ki uzaktaki hayali gözümüzün görme tabakası olan retinaya yansıtabilsin. Tıpkı nasıl ki fotoğraf çekilirken objektifi uzağa ve yakına ayarlanabiliyorsa, gözün merceği de öyledir. Tabi bu canlı bir mercek olduğu için ayarlamalar sırasında mutlaka yorulur.
İnsan gözündeki merceğin acaba hiç kasılmadan normal dinlenme uzaklığı nedir? İnsan hangi uzaklığa bakarsa göz merceği yorulmadan dinlenir? Bu ölçülmüş, biçilmiş ve 2 metredir. Aşağı yukarı insan secde mahalline baktığına göre tam 2 metre uzaklığa bakıyor demektir ve günde 40 vakit namazdan yani beş vaktin rekatlarını topladığınız zaman 40 rekat namaz eder. 40 rekat namaz içerisinde aşağı yukarı göz merceği 1.5 saat dinleniyor demektir ve bu dinlenmesi bakarak olmak zorundadır. Çünkü kapattıktan sonra merceğin kendine göre kasılmaları, refleksleri olur. 2 metre baktığı takdirde göz merceği ciddi olarak dinlenir ve bir insan için 1.5 saatlik göz merceği dinlendirme ciddi bir göz sağlığı olayıdır. Gerçekten namaz kılanlar gözlüğü daha geç yaşta takarlar. Önemli olan gözün dinlendirilmesini ömür boyu uygulamaktır. Bir insana deseniz ki göz merceğini dinlendirmek için söyle bir yarım saat 2 metre bak, üç gün bakar, beş gün bakar ondan sonra hadi canım sende işin mi yok der ama namaz bunu otomatik olarak, ömür boyu olarak size getiren bir numaralı nimetini böyle başlatır. Namazda evvela gözünüz dinlenir.
Daha sonra da insan vücudu bakımından namazın hareketlerine dikkat ederseniz omurganın tümüyle yıpranmasını telafi eden omurga jimnastiğini adeta bir uyum halinde sunan bir motifi vardır. Yalnız bunları okurken çok isabetli olarak bir düşünceye sahip olmanız gerekir ki ne namaz bir jimnastiktir, ne de Allah idman olsun diye namazı emretmiştir. Ancak Allah bir emri verdikten sonra kul o emri yerine getirirse Allah ona peşin bir nimet ücreti öder işte bunun gibi namaz da Allah’ın emrine uyduğumuz için ondan alacağımız manevi yücelmelerden daha önce peşinen bir maddi nimet verir ki bu nimet omurganın tümüyle egzersizi ve omurganın arasındaki kireçlenme, eskime gibi olayları telafi edebilecek bir hikmete sahiptir. Namaz hareketleri gerek oturuş biçimiyle, gerekse rüku ve secdeyle öyle uyum sağlamıştır ki namazda omurganın bütün halkaları aralarındaki kasların gerginliklerinden doğan ara mesafelerdeki incecik yastıkların yıpranmalarından doğan arızaları telafi edecek mahiyettedir. Bundan dolayı da namaz kılanlarda omurga ile ilgili şikayetler pek nadirdir.
Kalbin çalışmasında ve duygusal sistemle ilgisinde fevkalade önemli özelliği, elektromanyetik eksenleridir. İnsanda kalbin çalışmasına bağlı üç çeşit manyetik eksen vardır. Bu manyetik eksenler genellikle eğilmelerle sağa sola çarpık duruşlarla devamlı surette değişir. Değiştikçe insan vücudu o manyetik eksenlerin manyetik etkisinden rahatsız olur. Halbuki namazda ayakta durduğunuz zaman iki dakika da olsa bu manyetik eksenleri çok durgun bir hale getiriyorsunuz. Aynı istikamette rükuunuz ve secdenizde dahil bu manyetik eksenler yine dalgalanmadan demin söylediğimiz gibi 1.5 saat sizi ciddi olarak dengelemiş ve bu manyetik eksenlerin yapacağı statik elektrik sıkıntılarını atmış olursunuz.
Onkolog Dr. Haluk Nurbaki’nin bu tıbbi bilgilerinden sonra, namazın ruhsal olarak ta tedavisini ramazan ayının da gelmesi dolayısıyla bu konudaki düşüncelerimi anlatmak istiyorum.
İnsanoğlu Allah’ın emirlerini hep sorgular durur. Aslında o kadar açık ve net ki bütün evreni yaratmış olan, gördüğümüz her şeyi yaratmış olan Allah sorgulanmaya değer mi? Zaman kaybına uğramaya ne gerek var? Ne diyorsa onu yap. Zaten ne diyorsa onu yaptığın andan itibaren her şeyin güzelliğini göreceksin, ama tabii ki negatif oluşlar insanoğlunu bundan caydırmaya çalışırlar. Şimdi namaz kıl demiş. Neden beş kere namaz kılıyorsunuz? Neden insanlar günde beş kez namaz kılıyorlar? İlle bu vakitlerle mi ayarlı? Yoksa beş sayısının başka bir önemi mi var? Yoksa insanların beş uzvuna hitap edecek başka olaylar mı gelişiyor? Beş duyu ile ilgisi var mı?
İnsanın beş duyusu var. Görmesi, koklaması, tat alması, duyması ve dokunması. Bütünleşme Allah’la bir olmak nasıl başlar? Sen eğer bir çiçekle bütünleşmeye çalışırsan onun renklerini düşünürsün gözlerine hitap edersin, gülün kokusunu düşünürsün onun kokusuyla bütünleşmeye çalışırsın, gider onun bir tadına bakarsın gülün nasıl bir şey olduğuyla ilgili, ya da kulaklarında rüzgarın çıkardığı sesle birlikte gülle bütünleşmeye çalışırsın, gülün yaprağına veya dikenlerine dokunabilirsin. Gülün içindeki o kadifeliyi hissedebilirsin ve böylece sen gülle çalışa çalışa kendini gül ile bir hale getirebilirsin. Bunu bir metalle yapabilirsin. Ağaçla yapabilirsin ve ağaçla bütünleşebilirsin. Bir hayvanla yapabilirsin. Bir insanla da o hale getirmeye çalışırsın. Neden değişik uzuvlarla bunları yaparak çalışıyoruz? Çünkü hepsi Allaha ait olan bulgular bunlar ve onlarla tek tek bir olmaya çalıştığımızda aslında Allah’la bir olmaya gideriz değil mi?
Peki namaz kılarken de o zaman beş vakit kılıyorsak şöyle olabilir; Her bir vakitte beş duyumuzu kullanarak namaz kılmak gerekir. Nasıl her bir vakitte beş duyumuzu kullanarak namaz kılacağız? Şimdi şöyle herkesin kendi içine göre değişir, çok ince bir konu bu aslında. Çok önemli ve ince bir konu. Namazı kılarken beş duyunuzla birlikte kılın dendiğinde okuduğunuz şeylerin bir anlamına bir bakın. İki tane sure biliyorsunuz okurken, diyelim ki fatiha ve ihlası biliyorsunuz. Ne demek istediğini güzelce bir okuyun. Yani onun Arapçasını okurken, Türkçe ne demek istediğinizi duyun ve hissedin. Bu dokunmak gibi, hissetmek dokunmak duygusuyla ilgilidir. Okuduğunuz şeyin anlamını bulup, onu hissetmeye çalışmak. Örnek verecek olursak; İşte senden özür diliyorum Allah’ım derken, özür dileme anını düşünerek o şekilde dokunduğunu hissetmek gibi, anlamı neyse anlamına göre. Birleşme anı o kadar kolay hissedilecek bir şey değil çalışmak lazım. Bir bunu düşünüyorsunuz. İkincisi gözlerinizle, dikkat ederseniz namaz kılarken bir şey var. Eğildiğinizde rükuya vardığınızda ayaklarınızın ucuna bakıyorsunuz, kalktığınızda secdeye bakıyorsunuz. Neden sağa sola bakma diyor sana? Oraya baktığında orada bir şey göreceğin için değil ama her kişiye göre baktığı nokta değişebilir. Eğildiği zaman bir kişi farklı bir şey düşünebilir. Okuduğu ayetlere göre farklılık oluşur. Şimdi burada eğildiğinde Allah’ın önünde eğiliyor. Sonra eğilmek yetmiyor, dikkat ederseniz secdeye kapanıyor.
İnsanoğlu da böyle ilkönce ayakta durur, sana teslimim sana eğilebilirim. İkinci bölümde evet sana eğilebilirim, en son secde aşamasında ben sana aitim. Üç ayrı bölüm ama birdenbire hemen secdeye yatmıyor, yavaş yavaş ve bölüm bölüm gerçekleşiyor olay. Birdenbire secdeye gelmez bir insan. Bir zamanı var, Allah ta öyle yaratmış. O yüzden her insan namaz kılarken eğer evrim olarak bir durumdaysa beş duyuyu kullanması farklı, Allah’ın önünde eğiliyorsa beş duyuyu kullanması farklı, secdeye varıyorsa beş duyuyu kullanması farklıdır. Allaha inanan insanların beş duyusu ile neler hissedebilecekleri, Allaha yavaş yavaş imanı çoğalıp inanmaktan biraz daha imana geçişlerin ve son olaraktan tam olarak iman etmişlerin beş duyusu ile ilgili olarak hissedecekleri farklıdır. Bu olay tıpkı bir güle yolculuk yapmaya benzer.
Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın.
Alahattin Öztekin