Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Eylül '16

 
Kategori
Öykü
 

Hastane 2053 (2)

Hastane 2053 (2)
 

Şahin Bey eşiyle birlikte gelip hastaneye yatalı birkaç gün olmuştu. Odasına yerleşir yerleşmez ilaç tedavisi başlamış ve durumunda kısa zamanda hissedilir bir iyileşme olmuştu. Artık nefes darlığı çekmeden yürüyebiliyordu. Sırt ağrıları önemli ölçüde geçmişti. Öksürüğü azalmış ve artık kan tükürmez olmuştu. Eşi iki gün kadar refakatçı kalmış, durmak istemesine rağmen “Hanım, inan ben iyiyim. Kendini fazla yorma. Çünkü daha sonra çok yorulacaksın” diyerek onu eve göndermişti. Bir sabah yatağında gazeteleri okurken doktoru ekibiyle birlikte içeri girdi. Güleç bir yüzle hal hatır sorduktan sonra:

            - Şahin Bey, şimdi sizden kök hücre alacağız. Hiç endişe etmeyin acı verici bir işlem değil. Hatta gazetenizi okumaya devam edebilirsiniz.

            Şahin Bey sessizce doktoru onaylayınca ekipteki doktorlardan dizden aşağısını değişik bir cihazın içine soktu. Cihaz dizkapağına kadar gelmiş ayağı açıkta kalmıştı. Çalıştırınca üzerinde bir dizi ışığın yanıp söndüğü cihaz birkaç dakika sonra kendiliğinden kapandı. Anlaşılan kök hücre operasyonu sona ermişti. Bacağının arkasında iğne izi gibi minik yarayı ilaçlı pamukla silen doktor bir bantla kapatıp pijamasını aşağıya çekti.

            Ardından sırtını açarak cihazı değişik bir konumda sırtına yapıştırdılar. Tekrar çalışmaya başlayınca Şahin Bey sırtında hafif bir sızı hissetti. Tam acaba ardından ağrı mı gelecek diye düşünürken cihazı sırtından alıp pijamasını aşağı çektiler.

            - Hepsi bu kadar, dedi doktoru.

            - Yapay akciğerinizi bacağınızdan aldığımız kök hücreden ve akciğerinizin sağlam kalmış bir köşesinden aldığımız özel hücrelerden üreteceğiz. Şimdi siz daha da iyileşmeye bakın. Mesela yerinizde olsam bahçeye çıkardım. Dışarıda hava çok güzel.

            Doktorlar dışarı çıkınca Şahin Bey “Doğru söylüyor”diye düşündü. Pijamalarını çıkarmadan üzerine bir şey aldı ve gazeteleri koltuğunda dışarı çıktı. Gerçekten de dışarıda nefis bir bahar havası vardı. Artık iyice ısıtmaya başlamış güneş  havuzun üzerinde raks eder gibiydi.

            Şahin Bey odasıyla hastane bahçesi arasında bu şekilde vakit geçirirken yapay akciğerlerinin imalatına çoktan başlanmıştı. İlk önce vücudundan alınan kök hücre ve özel akciğer hücreleri prototipleşmeye tabi tutularak kişiye özel organ tasarımı yapılmış, ardından da artık çok gelişmiş olan 4 D yazıcılarda tasarımı yapılmış organ inşa edilmeye başlanmıştı. Belli bir süre sonra yapay akciğerler ortaya çıkınca yazıcıdan alınarak hücre ve doku kaynaşması için biyoreaktörde beklemeye alınmıştı. Burada mükemmelleştirilerek nakle hazır bir hale getirilecekti. İşte tam bu sırada hastanın nakil ameliyatı için hazırlanmasına sıra gelecekti. E, ne de olsa bu çok zor bir ameliyattı ve hastanın iyi bir durumda ameliyathaneye girmesi gerekiyordu.

            Bütün testler bitince Şahin hasta taşıma sedyesine alınıp ameliyata götürülürken bir hayli heyecanlıydı. Eşi ve çocukları sedyenin iki yanında yürüyorlardı. Ameliyathanenin kapısına kadar gelecekler ve onu doktorların maharetli ellerine teslim edeceklerdi. İçeri girmeden elleri birleşti. Şahin Bey kısık bir sesle:

            - Döneceğim, dedi.

            - Yepyeni bir akciğerle döneceğim.

            Artık kapı kapanıp birbirlerinin yüzlerini görmediklerinde sessizce göz yaşı dökmeleri için hiçbir engel kalmamıştı.

….. ………………………….

             Ameliyat beklenenden uzun sürmüştü. Dışarıda beklemekten adeta harap olan aile kapıdan ilk çıkan doktorun etrafını sardıklarında ilk sözleri:

            - Size iyi haberlerim var, oldu.

            - Ameliyat başarılı geçti. Yeni akciğerlerini Şahin Bey’e naklettik. Ancak komşu organlar ve damarlar çok yıpranmış olduğu için ameliyat biraz uzun sürdü. Birkaç gün yoğun bakımda tutacağız. Biraz uzaktan da olsa babanızı görebilirsiniz. Geçmiş olsun.

            Eşi gözyaşları içinde teşekkür ederken çocuklar annelerine sarıldılar. Ameliyat kapısı manzaraları iki asırdır hiç değişmemişti. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişse de üzüntü ve sevinçler hep aynı kalıyordu.

        

            26 Mayıs 2053, Boğaz Sırtlarında Bir Hastane, Beykoz- İstanbul

 Yoğun bakım, normal oda, tekrar yoğun bakım derken sancılı da olsa bir ay geride kalmıştı. Şahin Bey artık son derecede iyi görünüyordu. Yatağını çoktan terk etmişti. Koridorlarda geziyor, bahçeye iniyor, artık iyice ısınan havada pek güzel olan havuzbaşı kafenin tadını çıkarıyordu. Eşi refakatçıydı zaten. Çocukları da sıkı sık hastaneye geliyorlardı. Hayatı çekilmez hale gelen öksürükler, nefes darlıkları sırt ağrıları geride kalmıştı. Artık doktor izin verse bahçede birkaç tur koşacak kadar kendini zinde hissediyordu. E, artık doktoru da bunun farkında olduğu için son sabah vizitesinde:

-  Çıkış işlemlerini yaptırabilirsiniz Şahin Bey, dedi.

- Bugün sizi taburcu ediyoruz.

Şahin bey sevgiyle elini uzatırken:

- Çok teşekkür ederim doktor bey, dedi. Sesi heyecandan titriyordu.

- Bana yeni bir hayat bahşettiniz.

Doktor uzatılan eli hararetle sıktı.

-Hayat bahşeden Allah’tır, dedi o hiç eksilmeyen güleç yüzüyle.

- Biz sadece işimizi yaptık. Kontrol için bir hafta sonra bekliyoruz.

Doktora koridora kadar eşlik eden Şahin Bey odasına dönünce neşeli bir sesle:

- E, hadi ne bekliyoruz? dedi.

- Eşyaları toplamaya başlayalım. 29 Mayıs’ta çifte kutlama yapacağız.

 

 

 

           

  

 
Toplam blog
: 343
: 446
Kayıt tarihi
: 19.02.11
 
 

Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Teknoloji Yönetimi dalında mast..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara