Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Hastane koridorlarında konuşmak kolay sen asıl sandıkta konuş

Hastane koridorlarında konuşmak kolay sen asıl sandıkta konuş
 

Üniversite hastanesinin uzun, kalabalık, örümcek ağını andıran koridorlarında hasta olmama rağmen gençliğin verdiği enerji ile hızlı adımlarla olmam gereken yere vardım. Saatin sabah 6 olmasının verdiği dinçlik, saat 5de sıranın sırasını almak için gelen yaşlı bedenlerde kendini göstermiyordu. Sıranın sırası… Hastaların kendi aralarında kayıt sırasına girmek için oluşturdukları gayri resmi sıra. Onuncu sırada kendime yer buldum. Elimdeki kitabı okumaktansa etrafı izlemek birkaç kitaba bedel diye düşündüm.

Böyle yerlerde, emekli kuyruğu gibi hastanelerde de kader arkadaşı gibi sıkı fıkı oluyor insanlar. Yüzeysel de olsa, sağlık siteminin en çok eleştirildiği yerler hastane koridorları olsa gerek. Sistem eleştirisinden yemek tarifine personele söylenmekten hayırsız evlat sohbetlerine kadar her konuya rastlamak mümkün bu gibi yerlerde.

Emekli ilkokul öğretmeni bir bey amca elimdeki kitabı görüp, yıllarca okuduktan sonra durumun ortada olduğunu bunun yerine bir hastabakıcı yakını olup sırada ön tarafta olmayı tercih edeceğini söylediğinde yüzeysel bir eleştiriden çok bunu gerçekten isteyecek kadar acı içinde olduğunu anladım. Yılların birikimi bir yana, sırada önlerde olmak bir yana. Bu kadar mı acı çeker insan. Öğretmen emeklisi amcanın fiziksel acısı, benim bu durum karşısında hissettiğim manevi acıya karıştı. Eğitimin, eğitenin hali içimizi acıttı.

Sabah güneşinin aydınlattığı koridorun başında önce gölgesi sonra da kendisi beliren yaşlı teyzeye “sil gözyaşlarını” diye telkinde bulunan daha yaşlı bir teyze… acaba senin de çocukların aynısını yapsa sen tutabilir miydin hastalığını unutturan gözyaşlarını hastalığın değil de aranıp sorulmamanın daha çok acıttığı bir durumda olmak. Fiziksel acıyı tercih etmek yürek acısına.. yürek acısı da fiziksel olarak acıtmaz mı zaten bizi.?

İlkokul öncesi döneminde gibi görünen sevimli bir kız çocuğu boynunda su matarası ile bekliyor annesin yanında. Hepimiz gibi onun da su matarası var diye düşünürken, sürekli içmesi gereken suyu boynunda taşımaya mecbur olduğunu öğrendim. İstediği zaman kana kana içmek yerine istemediği zaman bile zorla su içme durumu. Bundan yirmi yıl sonra su bulamama tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünürsek, bu ne çelişki böyle hayata dair?

Sıra gelmedikçe sistem yerin dibine sokup çıkartılıyor. Bekledikçe sağlık sistemi en ağır eleştirilere maruz kalıyor. Çözüm önerileri, herkesin doğrusu ardı ardına geliyor. Ne yazık ki sıra gelene kadar bütün bunlar. Şimdi sıra elene kadar konuşan, ileride ağzına bir parmak bal verilinceye kadar konuşuru. Sıra gelene kadar kader arkadaşlığı yapanlar, sırası gelip de işi bitince bambaşka biri olarak çıkıyor doktorun yanından. Az önce birlikte sistemi yıkıp çözüm önerileri getirdikleri sırlarını ayaküstü paylaştıkları kişiler değildi onlar artık. Bir an önce başka sıralarda beklemeye, bekletilmeye koşan başkalarıydı.

Sıra geçtikten hastaneden ayrıldıktan sonra da konuşmaya devam etseniz ne güzel olur! Sadece canı yanınca ağlayan çocuklar değil de, ileride çocukları ağlamasın diye konuşan ebeveynle olsanız keşke. Hastaneden çıkınca duvarlarda süs gibi gördüğünüz aile hekimliği, genel sağlık sigortası afişlerini unutmasanız, bunların getiri ve götürüsü hakkında düşünseniz, farkında olsanız, ne güzel olur di mi? Sandık başına giderken hastane günlerini hatırlasanız, hala sırada bekleyenler için oy verseniz, bekletenler için değil!

Hastanede konuşalım iyileşelim, insan gibi yaşayalım, adliyede konuşalım “eşitlenelim”, sokakta konuşalım ezilmeyelim, sandıkta konuşalım söz sahibi olalım. Ama sadece kuyruk sıkışınca değil, hep konuşalım. Çocuklarımızın kuyruğu sıkışmasın diye…

 
Toplam blog
: 12
: 1504
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

İzmir, 1983 doğumluyum. İstanbulda lisans eğitimimi tamamladıktan sonra İzmir'e döndüm. Hedeflerim d..