Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '14

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hastanede skandallar zinciri

Hastanede skandallar zinciri
 

Dikiz aynası adı verilen ve otomobillerde bulunan bu hayati nesneyi kullanmaktan aciz bir trafik canavarının geri geri gelerek babama çarpması nedeniyle babamı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma hastanesine kaldırdık. Daha önce geçirdiği rahatsızlıklarda da evine daha yakın olduğu için hep bu hastaneye getirirdik. Bu kaza nedeniyle gelişimizde yaşanılanlara inanamadık. Ufaktan başlayarak yaşadıklarımızı anlatayım ki bu hastaneye gidip tedavi olmak isteyen vatandaşlarımız ne ile karşılaşacaklarını bilsinler. Güvenlik görevlileri giydikleri üniformanın ne anlama geldiğini bilmiyor. Günün hangi saatinden girerseniz girin güvenlik görevlilerini görebileceğiniz tek manzara cep telefonları ile oyun oynadıkları ve sorularınıza kafaları dahi kaldırmadan cevap verdikleridir. Ayrıca bazı günler -ki hala sistematiğini öğrenemedik- refakatçi kartı sorarken bazı günler herkesi içeri almaktadırlar. Hademelerin görevi olan hastaların yatak çarşaflarını değiştirmeleri kendi keyfiyetlerine bağlıdır. Hasta bakıcılar kaldığımız 12 gün boyunca ne yapıyor çözemediğim için bir yorumda bulunamıyorum. Lakin kendilerinin varlığını da gören yok, şehir efsanesinden farksızlar. Hemşire, TDK'ye göre; Mesleki eğitim almış, hekim, laborant, hasta bakıcı gibi sağlık personelleriyle iş birliği yaparak hastanın tedavisini sağlayan sağlık çalışanına verilen isimdir. Ancak hastaların ufak yaralarının pansumanlarını dahi yapmaktan acizler. Bahane olarak bu görev doktorların diyorlar. Pansuman denilince aklınıza büyük tıbbi tedaviler gelmesin. Sargı bezini hastanın koluna koyarak, sargı bezi ile sarmak kadar zor bir tıbbi tedaviyi yapamıyorlar. Bu hemşireler “Danışma” yazan yerde bulunmak yerine genelde hastaların odalarının bulunduğu koridorda var olan kapısı kitlenebilen odalarda sigara içmek ile meşguller. Gelelim güzide Türk hekimlerimize. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet edin” dediği hekimlerimiz başlı başına skandal. Sabah erken saatte gezilen vizit esnasında hasta yakınlarının dışarı çıkarılması normal olabilir. Ancak ne hastalara ne hasta yakınlarına yapılan muayeneler ve operasyonlar ile ilgili bilgi vermekten kaçınmak, burnu havada gezerek, kibirli bakışlarla kaçar ayak bir iki cümle etmek saygısızlıktır. İnsanların yakınları hakkında duyduğu endişe ve kaygıyı geçirecek bilgileri aktarmakta bir sakınca yoktur. Bunların hepsi hoş görülebilir belki. Ama karşılaştığımız bir tablo var ki çileden çıkartır insanı. Suriye’den getirilmiş bir sürü insan, bunların bazıları gerçekten yaralı bazıları ise kalacak yer olarak hastaneye yerleştirilmiş kişilerdir. Suriyeli insanların yoğunluğu nedeniyle birçok hasta yatacak yatak bulamıyor, yine çoğunlukla hastalar erkenden taburcu ediliyor. Babam ameliyat olabilmek için günlerce odasında yoğun bakımda oda beklemişken, bulunan yoğun bakım odasını babam ameliyatta iken başka bir kişiye torpil geçen başhekimi de unutamam. Ameliyattan çıkan doktorların ilk sözü “Yoğun bakımda sizin için ayrılan oda başhekim tarafından başkasına verilmiş, hastanızın durumu kritik, odada tedavi edeceğiz, ancak eğer ters bir durum oluşursa sorumlusu başhekimdir” oldu. İnsan hayatını, kendi yakını için tehlikeye atan kişiye hekim demeye de dilim pek varmıyor.

Bunca yaşanan skandaldan sonra unvanı ne olursa olsun herkesin ortak sloganı olan “Bu hastane resmen protokol hastanesine dönüştü” cümlesiyle yazımı noktalarken, lütfen Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidecekseniz bu hususları dikkate alın. Hastalarımıza şifa diliyorum.

 
Toplam blog
: 54
: 372
Kayıt tarihi
: 15.11.10
 
 

04.09.1991 Ankara doğumluyum, Ankara'da yaşıyorum. Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimle..