Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '20

 
Kategori
Güncel
 

Hataya değil hayata yatırım

Nerede bulunacağımızı bilemeyiz o an.
Kimlerle olacağımızı da...
 
Hangi binanın kaçıncı katında, hangi istasyonda, hangi metro tünelinde...
 
Nerede, ne olacağını bilemeyiz.
 
Aynı, uçakla bir yerden bir yere uçarken olduğu gibi...
 
Otobüsle veya özel aracınızla bir yerden başka bir yere gittiğiniz gibi...
 
Trafik kazalarında savaştan daha fazla sayıda can veriliyor.
 
Bu kadar güzel yola, bu kadar gelişmiş teknolojiye ve bu kadar konforlu araçlara rağmen...
 
Yarınımızın değil, bir dakika sonramızın garantisi yok.
 
Depremin ne zaman nerede olacağını da, hangi şiddetle geleceğini de, hangi fayın kırılacağını da bilemeyiz.
 
Dahası fay bulunmayan yerde deprem olmaz diye de bir şey yok!..
 
Velhasıl…
 
Elinizde ne kadar tapunuz, bankada ne kadar döviziniz olursa olsun…
Veya hiçbir şeyiniz olmasın…
 
Hayatınızın yarını var mı belli değil.
 
Durakta akşam evinize gitmek için sıra beklerken freni patlamış bir otobüsün altında kalabilirsiniz.
 
Ki, Ankara Dikimevi’nde yaşamadık; 8 can vermedik mi bu şekilde?
 
Yolda yürürken açık bırakılmış rögara düşebiliriz.
 
Ki, Denizli Sarayköy’de hem de bu ay içerisinde yaşlı bir teyzemiz düşerek yaralanmadı mı?
 
Hepsi tecrübeyle sabit!..
 
Düğündeyken bile, havaya açılan ateşle can riski yaşanan bir ülke burası.
 
Ki, geçen yaz Antep’te 12 yaşındaki Hüseyin hayatını kaybetmedi mi öyle kör bir kurşunla?
 
Seviyorum deyip sevdiğini katlederek intihar edenler ülkesi burası!..
 
2020, gerek dünya için gerek ülkemiz için tahmin edilmesi mümkün olmayan felaketlerle başladı, Ocak ayına sayısız kötü anı bıraktı.
 
Devamında neler olacak bilmiyoruz elbet.
 
Bildiğimiz şey, hala hayattaysak bugünün tadını almaya çalışmak...
 
Bunca hastalık, virüs, savaş, terör, ekonomik sıkıntı, deprem, geçim derdi arasında nasıl alınacak tat derseniz, haklısınız biz de bilmiyoruz.
 
Ama küçük dokunuşlar yapmak gerek hayata dair.
 
Huzur için hırsı bırakmak…
 
Mutlu olmak için parayı düşünmemek gerek.
 
Depremleri bilemeyiz ama evlerimizin sağlam olması gerekliliğini biliyoruz.
 
Özellikle 1999 öncesi inşa edilen binaların evveliyetle deprem bölgelerindeki kentler başta olmak üzere tek tek ve ivedi şekilde kontrol edilmesi gerekiyor.
 
Belediyelerin tüm önceliklerini bu işe vermeleri ve depreme dayanaksız evleri çok hızlı bir şekilde belirleyerek kentsel dönüşüme sokmaları gerek.
 
Şu an tüm iş bu olmalı, deprem önlemleri seferberliği ilan edilmeli.
 
1999’dan sonra tam tersini yaptık.
 
Oralı olmadık.
 
Ve unuttuk.
 
Ama artık tüm kaynakların; özellikle aktif fay hatlarında bulunan yerleşim yerlerinden başlayarak kontrol mekanizması için aktarılması gerek.
 
Ki, 21 yıl rötarlı olarak yapılması gerekirken yapılmayanlara artık başlayabilelim.
 
Nerede olacağını bilemeyiz.
 
Ege fayı, Akdeniz fayı, Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı…
 
Ülkenin yaklaşık yüzde 90’ı deprem riski altında, batı Ege her yıl 2,5 cm batıya doğru kayıyor, gerilmeyi düşünebiliyor musunuz?
 
Deprem haritasına tekrar bakalım…
 
Depremi engelleyemeyiz ama depremde Japonlar gibi ayakta kalabiliriz.
 
Ama önce kafalar…
 
Bu kafaların artık değişmesi, toplanma alanlarının AVM’ye dönüşmemesi, İstanbul’un ana arterlerine bitişik gökdelen binalar dikilmemesi gerek.
 
Basit önlemler var.
 
Yarına bıraka bıraka bir bakıyorsunuz yarın gelmiş.
 
Deprem fırtınası yaşıyor Türkiye.
 
Vatandaş da travma halinde...
 
O zaman artık ciddiyet gelmeli.
 
Artık akıl gelmeli.
 
Artık popülizm bırakılıp öncelikli ihtiyaçlar öne alınmalı.
 
Türkiye’nin parası hayale ve israfa değil hayata harcanmalı.
 
Artık devlet baba, milletinin canını korumak için canı pahasına kararlı olup yılmadan çalışmalı.
 
Bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha yıkılmamak için!
 
Toplam blog
: 130
: 93
Kayıt tarihi
: 07.02.18
 
 

1971 Balıkesir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Balıkesir'de tamamladıktan sonra Ankara Ü..