Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '08

 
Kategori
Spor
 

Havlu attığımız olimpiyatlar mı, sporumuz mu?

Havlu attığımız olimpiyatlar mı, sporumuz mu?
 

Milliyet


Olimpiyatlarda yaşanan fiyaskoya bir de havlu atma "geyiğinin" eklenmesi tam tuz biber oldu. Bu bizim sporda nerede olduğumuzun da imgesi gibiydi. Gülüp geçemiyoruz çünkü bu durum ciddi.

Havlu atılan müsabakayı izledim; bir de antrenörü ilk ağızdan dinledim, söylediklerinin tezatlar içermesi bir dediğini ötekini tutmaması, şuursuzca yaptığını itiraf etmesi gençlerimizin kimlere emanet olduğunun göstergesidir. Ne o karşılaşma havlu atılmalıktı ne de o genç bu muameleyi haketmişti. Ortada nakavt durumu, hayati bir tehlike bile söz konusu değildi. Sporcumuzun şaşkın ve güler yüzü de olaya sempati katmaktan öte bir şey olmadı.

Havlu atılmasaydı ne olacaktı; belki de yaşanan yenilgilere biri daha eklenmiş olacaktı, küçük bir haberle geçiştirilecekti. Aslında antrenör bilmeden, şuursuzca ülkemize hizmet etmiş oldu. Hepimiz biraz düşünmemiz gerektiğinin farkına vardık.

Evet... Çinli sporcular almadık madalya bırakmazken, 2000 yılından beri talip olduğumuz bu oyunlarda tek gümüş madalyalı kalışımızın sebebini araştırmamız gerekiyor. Allah'tan adamlar işi biliyor da bizi böyle yüklerden kurtarıyor. Yoksa rezalet daha da büyüyecek.

Takım sporlarının hiçbirinde yokuz.

Bireysel sporlarda da bir iki madalya bizi mutlu ediyor. Şu an olimpiyat köyündeki kafilemizde çok büyük bir hareketlilik olduğunu "ne yapıp edip bir iki altın madalya ile şu rezaletin kapatalım da gerisini sonra düşünürüz" mantığının çalıştığını tahmin ediyorum. Çünkü ülkemiz sadece buna endeksli yaşıyor.

Oysa spor artık çok ciddi bir politika olmalı. Özendirilmeli. Teşvik edilmeli. 70 milyon içinden üç tane boksör, beş tane güreşçi, yedi tane atlet çıkaramadılar alayından kurtulmak için harekete geçilmeli.

Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin yüzücülerinin, hiç deniz görmemiş ülkelerin sporcuları karşısında varlık gösterememeleri de ayrı bir hikaye olsa gerek.

Açıkçası futbola, basketbola bu kadar yatırım varken, Türkiye'nin orada temsil edilememesi de ayrı bir soru işareti.
Özellikle kız voleybol takımı neden orada yok?

Fenerbahçe'nin kürek takımı bu kadar güçlüyken neden Türkiye'nin orada sporcusu yok.

Her şey bir yana olimpiyatlar bu ülkede neden izlenmez?

Dünyanın en ünlü ve en güzel tenisçilerinin geldiği turnuvalar neden tribünlere oynanır?

Türkiye'nin kuşkusuz başka dertleri var. Spor bu dertlerden kurtulmanın "bir aracı" neden olmasın? Her sene iki milyona yakın gencin ter döktüğü ÖSS sınavlarından daha az bir hayal midir sporcu olmak? Sporcu olarak yaşamak?

Dünyanın en yetenekli atletine sahip olup bunu belki de dünyanın en yeteneksiz antrenörüne teslim etmek arasına sıkışmış kalmış bir spor anlayışımızı hiç sorgulamayacak mıyız?

Eurosport'da Ana Ivanoviç'in küçük bir belgeselini izledim, sürekli tekrar ediyor zaten. Bu dünyanın en güzel yüzlü ve çekici tenisçilerinden biri olan bayan ile çalıştırıcısı, kondisyoneri, masörü, terapisti olan dört erkek arasındaki profesyonel ilişkisi herkese bir şeyler anlatabilmeli.

Anlatır mı? Bence bu kafayla anlatamaz.

Pekin Olimpiyatlarını da bizim havlu attığımız oyunlar olarak hatırlar, bir kaç sene sonra güler geçeriz.

Uzay Gökerman
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..