- Kategori
- Anılar
Hayal kırıklığım 1.

Anılar!.. Acı, tatlı ama yaşamımızın mihenk taşları anılar.
Okuyanların ilgisini çektiği müddetçe bazı anılarımı yazacağım.
Hiç abartmadan, yalana, dolana başvurmadan!
Maksadım ne biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
En az birkaç kişinin aynı hayal kırıklıklarına uğramadan önlem almasını, tedbirli olmasını sağlamak.
İlginizi çekeceğini umuyorum.
* "Yedi başlı ejderhadan korkmam insandan korktuğum kadar" diyen kim bilmiyorum ama çok doğru bir söz. Yedi başlı ejderhanın ne yapacağı bilinir de, insanın ne yapacağı bilinmez.
* Bu akşam, kendisini bir yıl önce eleştirdiğim için bana kırgın olan bir üyenin, fesatlık ve kıskançlık duygularıyla hakkımda yazdığı, sonradan editörler tarafından yayından alınan iftira içeren, saptırıcı bloğu beni üzdü. İnsanların nelere muktedir olduklarını bir kere daha gördüm. Yıkılmadım ama ayakta zor duruyorum.
*****
1980'li yılların başları...
* Münih'te en havalı günlerimi yaşıyorum. Resimde gördüğünüz Sonnenstr.'ye tam paralel Goethestr'de, 1 . katta 4 odalı bir ofisim var. Türk Videoculuğunu kuran adam olarak tüm Türklerin ve Almanların dikkatini çekiyorum. Alman mecmuaları ve Türk gazeteleri benden bahsediyorlar. Abartma yok!.. Nasıl birçok yazımda şimdiki perişan durumumu anlatıyorsam, eskiye dönük güzel günleri de anlatayım izninizle.
* Ofisin 15 m uzunluğunda bir balkonu var. 1 m yüksekliğinde. Ben bu balkonun önünü boydan boya, 15 m tabelayla kapattım. Üst kısmı da boydan boya çiçekler. ATA VİDEO CENTER - MUSTAFA MUMCU yazıyor tabelada. Gözlü de görüyor gözsüz de. Kocaman harflerle yazılmış bir yazı.
* Ofisin içini en güzel mobilyalarla donatmışım filan. Fazla teferruata girmeyeyim, megaloman durumları olacak. Benim maksadım Münih'in göbeğindeki bu güzel ve modern büroda Almanlara Türklerin gücünü göstermek. O yıllarda oldukça aşağılanabiliyordu TÜRK ismi. Görsünler de Almanya'daki Türklerin hepsinin çöpçü, bulaşıkçı, fabrika işçisi olmadığını anlasınlar gibi düşünceler yiyip bitirmiş beynimi.
* Tabii Türk vatandaşlarımızın da bu güzellikleri ve benim tantanalı büromu görüp kıskanacakları aklıma gelmiyor. Benimle gurur duyacaklarını umuyorum. Akıllıyım ya! Benim aklım da bu kadar işliyordu o zamanlar.
* Bir gün binanın sahibi Goethestr.'den geçerken kafasını kaldırıp bakmış binasına ve benim tabelanın bina dış cephesine uyumlu olmadığını görmüş.
* Hemen yukarı çıktı ve bana o tabelayı kaldırıp, daha uyumlu ve küçük tabela takmamı söyledi.
3 gün sonra da avukatından ihtar mektubu geldi. 1 haftada değiştirmezsem ofisi boşaltmam için mahkemeye vereceklerini ve tazminat talebinde bulunacaklarını yazmış.
* Tabelayı üzülerek de olsa kaldırdım. Daha uyumlu ve küçük bir tabela yaptırmadan bir TELEX geldi. FAX aletleri yoktu o zamanlar, telex vardı. "TABELAYI KALDIRMIŞSINIZ, İFLAS ETTİNİZ GALİBA, ÇOK MEMNUN OLDUM!"
Benimle iftihar ettiklerini düşündüğüm Türk vatandaşlarımdan birisi, beni iflas etti zannedip sevinmiş.
Çok göze batmak bazen iyi olmuyor. Zenginliğinizi, zekanızın fazlalığını, sempatikliğinizi ve birçok güzelliklerinizi çok kimse takdir edebilir, siz bundan memnun olursunuz. Ama unutmayın ki, sizi sokmak için bekleyen, sinsi ve zehirli yılanlar da vardır. Onları da hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın, hazırlıklı olun!
*****
Kendisine iyilik ettiğim komşum da "İFLAS" dedikoduları çıkarmış.
* Goethestr. 5'deki ofisimde öncelikle 5. kattaydım. 3 odalı bir mekandı. İhtiyarlık sigortası geri iadesi ve tercümanlık işleri yapıyordum. İşlerim fena değildi. Büromu güzelleştirmek için leasing usulü ödemek kaydıyla yeni mobilyalar sipariş verdim. Video işine başladım bu yeni mobilyalarımla. Eski mobilyalar da duruyordu.
* Bir ay sonra 1. kattaki 4 odalı ofis boşalınca oraya taşındım. Bir problem çıktı ortaya... Bu büro da mobilyalıydı. Mobilyaları satın almak şartıyla verdiler büroyu bana. Para da var ya, kabul ettim ve taşındım aşağıya. Fakat benim yeni ve eski mobilyalarım, bu bürodaki mobilyalar... Hepsi birden çok geldi tabii. Ama başka çarem yok gibiydi.
* Bir ara baktım, çalışanların hepsi oturuyor, ayakta duracak yer yok. Rahmetli Hulki SANER'in ilk önce gidip de reddedildiği export firması sahibi komşum vardı, Tahir abi. Bendeki gelişmeleri görünce kıskançlık krizleri geçiriyormuş ama belli etmiyor. Hemen her gün çıkar yanıma beni tebrik eder. Tabii kendisi de girecekmiş de videoculuk işine, beni kontrol ediyor.
* Ben akıllıyım ya!:)) Bir odaya koymuşum 60 adet video aleti, stüdyo haline getirmişim. Kendim imal ediyorum filmleri. Komşum Tahir abi gelip gittikçe bu işin nasıl yapıldığını öğreniyormuş. Ben açık gözlerle uyuyorum, onun iltifatlarıyla mayışıyorum.
* Alt katta, elektronik eşya satan bir uyanık arkadaşım daha vardı. O da her gün gelir bana iltifatlar yağdırırdı. Epey bir moral bulurdum. Bunların da bana rakip olacakları aklıma bile gelmezdi.
Bir gün baktım fazla mobilyalar yüzünden büroda hareket imkanı yok ama Tahir abimin dükkanındaki mobilyalar dökülüyor.
- Abi bende mobilya fazlalığı var, seninkiler dökülüyor. Ucuza vereyim sana bazılarını. Dedim.
Balıklama atladı bu teklifime. Çok ucuza gitti mobilyalar ama Tahir abiminkiler yenilendi. Ne de olsa komşum. O sevinç de yetti bana. Taaa ki, Hamburg'dan bir müşterim telefonla arayıp, iflas edip etmediğimi soruncaya kadar.
* Tahir abi ona benim iflas ettiğimi, mobilyaları da kendisine sattığımı, bundan sonra kendisinin videoculuk işini devraldığını söylemiş.
* Bana iltifatlar yağdırıp her gün yanıma gelen alt komşum da İstanbul'a gidip filmler almış ve benim tam sayfa gazete ilanı verdiğim gün 2 sayfa ilan vererek, yalan vaatlerde bulunarak, benden bayilik isteyenleri kaptı, 400 bin DM topladı ve videoculuğa girdi.
Buradan da şunu çıkarabilir miyiz? Her insana güvenelim, onlarla dostça ilişkiler içinde olalım, ama... Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyelim. Her insanın bize, her an kötülük yapabileceğini düşünelim, hazırlıklı olalım. Hayal kırıklığına uğramayız.
Ticaret gizlilik üzerine kurulur. Nasıl çalıştığımızı herkese göstermemeliyiz.
Tecrübelerle bir şeyler öğrenmek önemli değildir. Öğrendiklerimizden faydalanmak, tekrar tekrar aynı şeyleri öğrenmemektir esas olan.
Şimdilik bu 2 anımı yazdım. Yorumlarınızla beğendiğinizi belirtirseniz çok daha fazla anılarım var. Kimisi güldürücü, kimisi ağlatıcı, kimisi de "Vah zavallı!" dedirtici ama hepsi de öğretici.
Herkese saygı ve sevgiler, sağlıklı, mutlu günler.!
Mustafa Mumcu, 05. 04. 2009 / 03:22