- Kategori
- Deneme
Hayallerde yaşanan gerçek mavilik

dostluğun; sınırsız sevgisinin hayata kazanımı...
Çakıl diye hitap etti ilk tanışmamızda ve uzun gülüşünü ekledi. Ben ise çoktan unutmuştum gülmenin ne olduğunu. Umuda gülümserken yenik düşmüştüm uçurum gölgelerinde. Sesini yitirmiş rüzgar gibi kilit vurmuştum dudaklarıma. Zamanı ayrılığın durgun anılarına kurup her sabah yalnızlığa uyanırdım. Yüreğimin etrafı dikenli tellerle çevriliydi. Kimse acılarıma ve düşleri çalınmış yarınlarıma ortak olmamalıydı. Kimse benim için ağlamamalıydı. Düşsem de uçurumlara, ezilmiş dizlerimle kendim çıkmalıydım aydınlığa.
Uzundu gülüşü ama içinde büyük acılar vardı görene. Leylekler çoktan gitmişti yüzünden ve dönmeyeceklerdi artık. Çakıl diye hitap etti bana, oysa ben Toprak'tım yerin yedi kat altında.Toprak'tım ve çoktan buz tutmuştu katmanlarım. Soğuktu ellerim ve atmıyordu kalbim. Kış mevsimiydim yaz ortasında.
Karşılaşmalarımız sıklaşmıştı; kendiliğinden açıldı kapılarım ve süzülüverdi oradan banada kapılarını açarak. Çakıl değildim artık Toprak'tım, hala yerin yedi kat altındaydım ama yağmurlar yağmaya başlamıştı üzerime.Artık yaz yağmurumdu ve ona yakalanıp ıslanmayı özler oldum.
Konuştukça başka şehirlerde olmak. Hiç bir zaman mesafe olmadı . Çünkü her gün başka bir ilçesinde doğdum yaşadığı şehrin. Uzaklık diye bir şey yoktu. Aynı göğün altında, ayrı yerlerden aynı dünyaya bakıyorduk. Uzaklıklar küçük sevgileri öldürür büyük sevgileri yüceltir. Tıpkı mumu söndürüp ateşi alevlendirdiği gibi. Hiç uzak olmadık. Saçına değecek mesafedeydim , elinin ulaşacağı yerde. Konuştukça kırıldı kalplerden kilitler. Aralandıkça kapılar; üzeri açıldı aynaların. Aynaya ihtiyacımız yoktu. Birbirmizde kendimizi gördük, yaşananlar farklı ama adı ACI.
Tek tek aldı kalbimdeki cam kırıklarını. Dikenli telleri söktü kalbimden , ellerindeki kesiklere aldırmadan. Gözündeki yaşları hiç umursamadan. Toprak'tım; Köklere ihtiyacım vardı sellere kapılmamak için. Tohumlar ekti güneşle ısıtılmış. Fidanlar ekti sevgiyle beslenmiş. Ve büyüsünler diye şevkat yaşları ile sulanmış. Nerede olursak olalım, vakit ne olursa olsun ne zaman lazım olduysa bir el, bir omuz iki ruh buluşuverirdi başka bir dünyada. Nasıl olurdu nasıl ederlerdi biz hiç anlamadık. Buluşurlardı ve yitirilmiş ne varsa yaşarlardı tarifsiz mavilikte. En çokta iki çocuk edasında bir elma şekeri tadında. Bir tepede bazen sigara içiminde. Bir ağaç gövdesine isim oymada, soğuk akşam üstlerinde deniz kenarında. Hiç bilinmemesi gereken hiç anlatılmaması gereken bir gizemde. Şimdi bembeyaz satırların arasındayım. Farklıydı, duruydu gözleri. Yalın ve sade yürekli bir ruh ile buluşuyordu ruhum.
Baharları andıran yüreğini sevdim. Ben yaşadığı onca acıdaki imkansızlığı sevdim. Acılarımı acısı bilmenisini sevdim. Ellerinin varlığını bilmeden, ellerinin ince çizgilerine çizdim Cenneti. Hayallerimin en güzel yıldızlarını gözlerin duruluğuna serdim. Tüketilmek için büyütülen ayak üstü sevda değildi hissettiklerim. Kuru bir laftan öte yemin bu. Kavuşmalarımızı hep erteliyorum. Hayallerimiz ölmesin diye. Ben günahlarında közlenmeyi, ben yorgun akşamların çiğ tanesi düşmüş sabahında özlemeyi, beklemeyi ve gözlerini güneşin sıcaklığında hayal etmeyi sevdim. Gözyaşlarının göğsümün kuru topraklarına yağmur diye düşüşündeki ıslaklığını sevdim.
Hayallerinde olmanın güzelliğini onur bilip, saçlarının rüzgarla savaşını, hayata sımsıkı sarılıp acıyla inatlaşmasını sevdim.
BEN YÜREĞİNDEKİ HAYATI SEVİYORUM..
Çakıl yok artık. Aşk Mavisinde bir hitap var. Hiç bilinmemesi gereken hiç anlatılmaması gereken bir gizemde.
Anlatsamda kimse anlamayacak nasılsa..
......
Seni özlemek, ölmek diyorlar.
Yalan, yaşamaktır seni özlemek.
Sonsuza kadar dört duvar arasında,
Hayattan uzak, güneşten uzak.
Sakın susma, ansızın gülümse olur mu?
Alnından bulutlar kalkıp gitsin böylece.
Kalalım seninle maviliklerde
Öyle deniz mavisi değil bu, gök mavisi hiç değil,
Çoğu şeye ad koyduğumuz gibi buna da ad buluruz.
Aşk Mavisi, aşkitom mavisi, yada
Yada evet evet Son Aşk Mavisi.
Çocuksu oyunlarımızı oynayalım,
Çimenlerde uzanalım, yuvarlanalım, çığlık atalım,
Boynuma sarıl, sırtıma zıpla....
Dondurduk zamanı Can tanesi
Dilediğimiz gibi yaşayalım..