Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Şubat '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Hayallerim, emeğim, yolum. (Bozcaada)

Hayallerim, emeğim, yolum. (Bozcaada)
 

Bozcaada


Güneye giden tekneler genelde her zaman Bozcaada'ya uğruyorlardı. Devekuşu'nun neyi eksikti. Dostlarla vedalaştıktan sonra saat 13.40 ta Yeniköy balıkçı barınağından ayrıldım.

Mendireği döndükten sonra yelkenlerimi açtım. Motorumu stop ettim. Batı dan hafif esen rüzgârla bozca adaya doğru ilerliyorum. İskelemde çimento fabrikasının bacalarını ve iskelesini görüyorum. Tepede ise rüzgâr enerjisi santralleri. Bozca ada önündeki üzerinde eski bir yapı olan adaya yaklaştığımda rüzgâr dirise etti. Şimdi orsa ilerlemem lazım. Motorumu çalıştırdım. Sıkıntı yaratmadan çalıştı. Saat 17.00 de Bozcaada ya giriş yaptım. Yaklaşık 4 saatte 8 deniz mili süratle gelmişim.

Bozcaada'ya girdiğimde karşımda feribotlar için yapılmış bir iskele, sancak tarafımda yatlar için hazırlanmış elektrik ve suyu imkânı olan bir rıhtım ve iskelemde de balıkçı tekneleri ve balık hali. Balıkçı teknelerinin olduğu bölgede sezon hazırlıkları yapan Titanik adlı teknenin yanına rıhtıma aborda. Karşımda çocuk parkı, soluma baktığımda balık hali ve kahve var. Rıhtıma çıkarak çay krizimi gidermek için çay ocağına gittim.  Daha sonra da tüm rıhtımı dolaştım. Gelibolu da tanıştığımız Habip beyin teknesi Nimet rıhtımda bağlı duruyor. Gelibolu dan ben önce çıkmıştım ama hemen her barınağa uğradığım için bozcada ya onlar benden önce gelmişler.

Çarşıdan yiyecek malzeme aldım. Bozcada da naylon poşet kullanımı belediye encümen kararıyla yasaklanmış. Satıcılar aldığınız malzemeleri kese kâğıdına koyarak size veriyorlar. Umarım bu karardan vazgeçmezler. Bulgur, domates ve salata yapmak için aldığım malzemeleri tekneye getirdim. Canım bulgur pilavı çekmişti. Erdal beyin pehlivan Ali ile balığa gittiklerinde yaptıkları bir koca tencere bulgur pilavını Pehlivan Alinin nasıl yediğini anlattığı anıdan sonra etkilenmemek elde değil.

2 Haziran Cumartesi.

Sabah uyandığımda Bozcaada yı gezmeye çıktım. Meydandaki çınarın altında oturup poğaça ve çay ile kahvaltı yaptım. Birden kargaların feryat ederek uçuştuklarını dikkatimi çekti. Belki yüzlerce karga var. O arada bir kedi caminin duvarında geçecek delik arıyor, ağzında bir karga. Tüm kargalar da kedinin peşinde. Yakalasalar kediyi linç edecekler.

Kalktım. Kalenin arkasından deniz kenarına doğru yürüdüm. Kıyıya oturma bankları koymuşlar. Sol tarafta bir otel inşaatı devam ediyor. Geyikli den kalkan feribot iskeleye yanaştı. Hafta sonu ve günübirlik tatilcilerin gelişiyle Bozcaada Meydanı birden kalabalıklaştı.

 Öğlen den sonra Devekuşu'nun yanına geldim. Bozcaada'nın merkezinde gezecek pekte fazla yer yok. Diğer bölgelerini gezmek için araç lazım. Liman içinde balıklar geziniyor. Rıhtım duvarındaysa denizkestaneleri. Limanda bile denizin dibi çok net görünüyor. Ege gerçekten deniz. Marmara nın pisliğinde bir aydan fazla zaman geçirdikten sonra, denizin ne demek olduğunu insan ege ya inince anlıyor. Sonunda tekrar Marmara ya döneceğime şimdiden üzülüyorum.

Yapacak bir şey bulamıyorum. Bari balık tutmayı deneyeyim. Çaparimi hazırladım. Suyun içinde balıkları görüyorum ama hiçbiri oltaya gelmiyor. Balıklar da sanırım en az benim kadar akıllı. Kamış ile oltayı ileriye atarak denemeye başladım. Bir balık yakalanmış sonunda. Çektiğimde çarpan balık olduğunu gördüm. Elimde eldiven de yok. Balığı rıhtıma çıkardım.  O anda sarı bir kedi oltanın ucundaki balığı kaptı. Tuttuğum ilk balığı kediye kaptırmıştım. Oltayı tekrar atmak için rıhtım üzerine aldığımda sarı kedi rıhtımda toplanmış olan balık ağlarının arasında bir kaplan edasıyla yeni avını nasıl yakalayacağını planlıyor.

Birkaç tane daha tuttuktan sonra yemli denemek için balıkçıdan iki adet istavrit alarak fileto çıkardım. Akşama bana yetecek kadar balık olmuştu. Balıkları bozulmaması için suya koyarak tekrar çay bahçesine gittim.

Liman tarafından gelen davul zurna sesleri bir düğün olduğuna delaletti. Balıklarımı pişirmek üzere tekneye giderken, gelen seslerin kıyıya yakın bir yerde yapılan damat traşı seremonisinden geldiğini anladım.

Hava kararmak üzere tuttuğum balıkları temizleyerek küçük tavamda iki seferde pişirdim. Tam doyurmasa da nefis körlemek derler ya ona yetmişti. Hale balık getiren bir tekne yanaştı. Kasalarla hale balık taşıyorlar. Diğer yanımda bağlı olan sezon hazırlıkları yapan tekneye bir torbaya koydukları balıkları götürürken; benim başım kel mi diye şakayla karışık ben de balık istirem demek istediğimi anlayan balıkçı dört adet karagözle geri döndü. Az önce yememiş olsaydım eminim dört adat karagöz bana mısın demezdi. Ancak ikisini yiyebiriim diyerek iki karagözü aldım. Yarın öğlene doğru yiyeceğim.

http://www.benimyelkenlim.com/index.php/topic,876.0.html

  

 
Toplam blog
: 55
: 313
Kayıt tarihi
: 10.11.12
 
 

Yaşamımın büyük bir bölümünde , kafam kuma gömülü KARADAN DENİZE bakmıştım. Bundan böyle kafamı k..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara