Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hayat, sorumluluklarımızın farkında olmaktır.

Hayat, sorumluluklarımızın farkında olmaktır.
 

Sorumluluk


Öyle bir zaman gelir ki daraldığımızı hissedip, sorumlu olduğumuz kişilerden, işlerden, evimizden, işyerimizden köşe bucak kaçmak, yok olmak isteriz. Üzerimizde giderek baskı haline gelen bu duygu, bizi teşvik etmek yerine herşeyden soğutmaya başlamıştır. Sorumluluklarımız kazandırdığı imtiyazlardan daha çok sıkıntılarıyla biz kendini gösterir. Peki çözümümüz daha az sorumluluk almak mı? yada hiçbir sorumluluk almayarak gelişi güzel bir yaşam biçimi seçmek mi? 

Sorumluluk bilincimiz ile bireyselliğimizin temellerini başlatmış oluruz. Çeşitli bahanelerle yapmaktan kaçındığımız görevler, sorumluluk almaya başladığımız andan itibaren bizleri rahatsız eder ve artık bu doğrultuda bilinçli bir şekilde yaşarız. Verilen görevlerin sonucu, başkasına karşı sorumluluktan ziyade kendi disiplin sürecimizin temel dayanak noktasıdır. Bunu, sorumsuz birisi olmanın, disiplinsiz birisi olmakla eş değer tutulmasına benzetebiliriz. 

Sevdiklerimizle zaman zaman çıkan tartışmalar sonucu görüşmeye ara verebilir, aynı ortamda bulunsak dahi birbirimizi görmezden gelebiliriz. Fakat birbirimize karşı sorumluluklarımızın devam ettiğini de unutmamamız gerekir. Eşimiz, kardeşimiz yada sevdiğimiz bir insanın kötülüğünü istercesine ona karşı sorumluluklarımızı yerine getirmememiz, bu kişinin hayatında daha da olumsuz etki yaratabilir. Bizim açımızdan sorumluluk eşittir koruyup kollamak, yardımına koşmak ise karşımızdaki kişi tarafından sorumluluğu almamanın nefret edilmek yada umursanmamak anlamına gelebileceğini de farketmemiz gerekir. Daha büyük problemlere yol açmadan orta yolu bulmaya çalışmalı ve sorumluluklarımızı yerine getirmekten kaçınmamalıyız. 

Arkadaşlarımızın çeşitli kötü alışkanlıklara başladığını, sürdürdüğünü biliyorsak, “ne ederse kendine eder” mantığından uzaklaşarak, onunla bu konu hakkında konuşmalı ve düşüncelerini öğrenmeliyiz. Sadece boşlukta kaldığını hissetmekten dolayı oluşan yada bir ortamda yer edinebilmek için edinilen kötü alışkanlıklar ileride bir yaşam biçimi halini alacaktır. Bu duruma sıcağı sıcağına müdahale etmekle, iş işten geçtikten sonra müdahale etmek çok farklıdır. Kötü alışkanlığını savunacak kadar alışmış bir kimseye, öncelikle bunun kendine karşı bir sorumsuzluk olduğunu anlatmak bir hayli güçtür. Sorumluluk duygusu ile arkadaşımıza yardımcı olmak bu kişi için her ne kadar önemsiz gelse de (başına gelebilecek herhangi bir kötü duruma karşı) hiçbir şey yapmadan öylece durmak bizleri daha çok rahatsız edecektir. 

Hayatımızın her alanında bireysel ve toplumsal sorumluluklarımız giderek artıyor. Eğer sorumluluklarımızı dengeli bir şekilde hayatımıza paylaştırmayı ilke edinirsek üzerimizdeki baskısını azaltarak, faydalarını daha çok görebiliriz. Özgüvenimizi sağlamanın en belirgin yolu olan sorumluluk hissi, bunu kabul ettikçe bizi güçlendiren bir etkendir. Ondan kaçmak sorunları ertelememize yol açarken, onu kabul etmek beraberinde gelen fırsatları da en uygun şekilde değerlendirebilmemiz, sağlar. Sorumluluk kavramını 3 ana başlıkta toplayabiliriz : 

Sorumluluk Almak: Verilen görevin zorluğuna değil sonuçlarını düşünerek bize kazandıracağı yetki genişlemesi ve tecrübe artışına odaklanmamız gerekir. Hakkıyla yerine getirilen görevler, mükafatlarını da birlikte getirecektir. Bu yüzden sorumluluk almaktan kaçmamalı, bunun çok zor bir şey olduğunu sanan kişilere, sonuçlarının hayatınızda neleri değiştirdiğini de paylaşabilmelisiniz. 

Sorumluluk Vermek: Her işi en iyi, en hızlı kendimiz yaparız mantığından yavaş yavaş sıyrılarak, görev dağılımına önem vermeliyiz. Bireysel olarak hareket ediyorsak, çevremizde boş vakti olan kişilerin hangi işlerde bizlere yardımcı olacağını planlamalı ve buna gönüllü olmalarını sağlayacak küçük mükafatlar belirlemeliyiz. Kazanılan küçük mükafat, bu kişinin kendini işe yarar hissetmesi duygusunun yanında zaten önemsiz kalacaktır. Önemli olan bu fırsatları sunabilmek için kafa yormamız ve insanları hayata biraz daha olsun tutundurabilmemizdir. 

Kurumsal anlamda, herkesin belirli bir görevi ve çalışma alanı belirli olduğundan, acil durumlar için birden fazla birimin sorumluluğunu üstlenebilecek kişileri tespit edebilmek çok önemlidir. Aksilikler birbiri ardına gelirken ne yapacağımızı şaşırmış bir halde beklemek yerine, bunun planlamasını çok önceden yaparak görev tanımlarını belirlemek, gerekli eğitimlerin alınmasını sağlamak, risk yönetimi açısından büyük önem taşır. 

Sorumluluk Duygusunu Aşılamak: Sorumluluk almanın dertten başka bir şey olmadığını düşünen kişilere “Hatalısın, yanlış düşünüyorsun” gibi çıkışmak yerine bu kişinin neden bu sorumluluktan kaçtığını anlamaya çalışmamız en doğrusudur. Çünkü sorumluluk alanı çizilmiş, kendisinden ne istenildiğini bilen kişiler, sonuçlarının zaten kendisine faydalı olacağını bilirler. Bize düşen en büyük görev, önyargı ve alışkanlıkları kırarak sorumluluk duygusunu daha çok yayabilmektir. Korkmak, çekinmek yada bir işi kendine uygun bulmamanın sorumsuzlukla eş değer olmadığının farkındaysak, karşımızdaki kişiden de ne istediğimizi uygun bir dille yerine getirebiliriz. 

Yaşadığımız dünyanın sorumluluklar alınarak bugünlere geldiğini biliyoruz. Yeni sorumluluklar almanın bizleri baskıda tutmak yerine hayatımızı daha da kolaylaştırmak adına girişimler olacağını kabullenmemiz dileklerimle. 

Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com
E-Bülten'e üye olun, yazıları ilk siz okuyun. 

 
Toplam blog
: 98
: 414
Kayıt tarihi
: 11.12.09
 
 

1977 İstanbul doğumluyum. Web Tasarım ve Bilişim Danışmanlığı yapmaktayım. Uzun yıllardır ilgi du..