- Kategori
- Gündelik Yaşam
Hayat işte!
Gündelik gecelerinde, günlüğünün sırdaşlığını hiçe sayarak; açık kalan pencerelerden avazın çıktığı kadar acizliğini haykırdığında. Nokta koymadan tozlu günlere, süslü tenlere eş olmadan hatta saf tuttuğun kalabalığa el sallamadan farkına varırsın kalbindeki sancının...
Kelimeler böylesine sarılmışken birbirine ve bu kadar renk cümbüşüyken bu sahne, duyguları bu kadar tasvir edebilmek benim yüreğimin işi olsa gerek...
Derme çatma günler yaşıyorum bu aralar. Dönüp bakıyorum, sonra özeleştiri manasında kendime dokunuyorum gece gündüz demeden. Bir de havadan mıdır nedir bilmiyorum, kanatlanmaya çalışıyor kalbim... Gideceği yeri bilmeden başına buyruk.
Bugünüme sebep olan tecrübelerim belki de ömrüm boyunca unutamayacağım hatıralarımı imzaladı geleceğimde, kim bilir belki de bir canavar büyüttüm kendi ellerimle... Ama olsun; neticede kendi kendime...
Görgüsüzlüğün, sevgisizliğin, iki yüzlülüğün tavan yaptığı hayat borsasında, tüm varlığımı yatırdığım insan sevgisi, beni dünyanın en zengin insanı yapıyor şu anda ve her zaman olduğu gibi.
Mutluyum anlayacağınız.
Neden bu yazıyı yazdım:
Bilmiyorum desem kendi kendime; Kendi seçimlerini yaşayan aciz isimler geçiyor aklımdan... Bir benmerkezcilik, bir ukalalık, bir sevgisizlik ve kıskançlık almış başını gidiyor. Yılan ona dokunmasın ama tüm zararına rağmen uzun seneler yaşasın diyenler veya damlaya damlaya kocaman bir göl olsun fedakârlıklar; ne de olsa yaz geldi, yüzecek bir yer lazım diye düşünenler.
Hepsinin karşısında arkadaşlık ve sevgi diyen ben... Kalbi temizleyecek, gönlü ferahlatacak cesur bir arkadaşlık ve sevgi. Herşeyiyle çekip götürecek çocukluğuma...
Hayat zaman zaman sonuçsuz bir çırpınış, zaman zaman elimizi uzattığımızda tutabileceğimiz kadar yakın bir mutluluk olur karşımızda...
Yitirdiğim her şeyde kazandığım bir şey var, kazandığım her şeyde biraz yitirdiklerim. Bu yüzden birileri hep ısınıp dururken, dinmez üşümelerim...