Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '18

 
Kategori
Deneme
 

Hayat...

Hayat...
 

Yaşarsan Hayat, Yoksan, belki başka bahara...


İnsan ne diye yaşar? Kendince bir “hayat” oluşturmak için! Her insanın hayalleri, birbirinden farklı olsa da… Ortak paydası, insanca yaşam içinde bir hayat odaklıdır, tüm uğraşı. Bu çaba içinde yaşamını sürdürür, insan.

Her insanın hayatı kendince özel ve istisnalı haliyle oluşur. Buna rağmen bir yığın keşkelerini, pişmanlıklarını hayatında barındırır.

Yaşam sürecimizde, oluşan hayat, kendi irademiz dışında, oluşum veya oluşturulma müdahalesinde, keşkelerimiz de, pişmanlıklarımız da fazlalık olacaktır.

Bizlerin aile yapısı genel de, ebeveyn, çocuklarına kendi ebeveynlerinden ne görmüş ve öğrenilmiş / öğretilmişse, çocuklarına aynısını uygular. Ebeveynin kanatları altında büyüme çabasındaki çocukların hayat oluşturma çabasında fazlaca, keşkeler ve pişmanlıklar olması kaçınılmaz durumdur. Ve yaşamın tüm suçu / suçlusu “hayat” olur.

Oysa, bizlerin de bir birey ve insan, kendi hayatımızı, kendimizin oluşturmamızın gerekliliği unutulur ebeveynlerimizce.

Hatta, yaşam süreci içinde verilen hayat mücadelesi, yapılan hata ve yanlış sonucu bazen çok daha ağır bedeller de ödetir, bizlere.

Savaş gibi… İç savaş veya ülkeler arası savaş, bir nesli yok eder. Hayat’ları kurutur.

Gençlik dönemime denk gelen 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Cuntası. Dönemin gençlerinin hayalleri ve hayatları 12 Eylül’ün Faşist Cuntası’nın işkencehanelerinde, mapushanelerinde, tükendi, kurudu, bitti ne yazık ki! Hayattan alacaklı kaldılar, sektirilen hayatlarından…

Ya, günümüz de yaşananlar.. Küresel emperyal güçlerin yanında ki işbirlikçi savaş yanlıların, Ortadoğu insanın, hayallerinin ve hayatlarının yok oluşu, yerlerinden / yurtlarından edilmeleri… Kirli savaşın bedellerini çocukların, kadınların en acımasızca yaşamalarına ne denir?

Ortadoğu coğrafya’sını yakan ateşin, ülkemizi de cayır cayır yakmasını görmek istemiyorum.

Savaşta kaybeden, hep halklar olmuştur, en büyük acıyı, çocuklar ve kadınlar çeker ve görür. Bir birlerini hiç görmemiş veya tanımamış insanları, basiretsiz siyasetçiler ve savaşlardan gelir ve çıkar sağlayan, savaş yanlılarınca veya savaş tacirlerince, çıkartılır ve savaştırılır.

Kirli savaşın sonucu, milyonlarca hayalleri ve hayatları bitmiş / bitirilmiş, tükenmiş / tüketilmiş, insan kitleleri ve sakat kalmış insanlar geriye kalır… çoğu da çocuk ve kadın.

Suçlu kim hayat mı? Hayat ne yapsın, böylesi bir kirlilik ve çürümüşlük içinde.

Usta şair Yılmaz Odabaşı “Ey Hayat” şiiri’nde, hayata dair şöyle sesleniyor bizlere…

Ey Hayat 

Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın 
Aslında yokum ben bu oyunda 
Ömrüm beni yok saysın 

Yaşam bir ıstaka 
Gelir vurur ömrümün çoşkusuna 
Hani tutulur dilin 
Konuşamazsın 

Tırmandıkça yücelir dağlar 

Sen mahlupsun sen ıssız 
Ve kalbinde kuşların gömütlüğü 
Tutunamazsın... 

Eloğlu sevdalardan dem tutar 
Aşk büyütür yıldızlardan 
Yasak senin düşlerin 
Dokunamazsın 

Birini sevmişsindir geçen yıllarda 
Açık gibi bir yara gibidir hala 
Hala çok özlersin onu 
Ağlayamazsın 
Yolunda köprüler çürür 
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda 
Savurur hayat kül eyler seni 
Doğrulamazsın! 

Yapayanlız bir ünlemsin 
Dünyayı ıslatan şu yağmurlarda 
Herşey çeker ve iter 
Anlatamazsın 

Yaşam bir ıstaka 
Gelir vurur işte ömrünün çoşkusuna 
Sesinde çığlıklar boğulur ama 
Bağramazsın... 

Sonra vakit erişir, toprak gülümser sana 
Upuzun bir ömrün ortasında 
Ne hayata ne ölüme 
Yakışamazsın! 

Yazdırmalısın mezar taşına: 
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın 
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda 
ömrüm beni yok saysın…

Yılmaz ODABAŞI

Umarım, coğrafyamıza “barış” gelir bir an önce...

Hayatın ta kendisidir Barış! Hayatın bitişi ve ölümün ismi savaş’tır!

 

 

 

Sedat Çalışkan

 
Toplam blog
: 27
: 180
Kayıt tarihi
: 13.03.09
 
 

Zaman Tüneli : 1961 doğumlu, Emekli. Hayattan değil mesleğinden. Yaşama tutunmak için, yosun tutm..