Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '07

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Hayata cemre düştü!

Hayata cemre düştü!
 

"Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..."


Egsoz dumanı, şehrin karmaşası içinde hafızamın temiz havayı “bir garip kokuyor “ (!) diye algılamasına ramak kala, toprak yolların tozuna bulandım. Takvimsiz, zamansız bir yerde unuttum kendimi. Kapsama alanı dışında, iki günlüğüne reset çektim ömrüme.

Götürüp gömdüm burnumu bir kır çiçeğine. Gelincik, sümbül, papatya , yaprağına nar gibi kızıl taneler konduran envai çeşit çiçeğin ortasında kalakaldım. Tohum tohum diye yarılan toprağın buğusu sardı her yanı. Derince soluklandım. Yumuşak toprak ve ben; yalınayak…

Nasıl bahtiyarım.

Bahar gelmiş bahar…Düştü, düşecek cemreler.Akla, yüreğe, hayata….

Erken baharı coşkuyla kutlayan bozbulanık bir derenin sesiydim artık. Kimse görmesin istedim beni, kimse…

Badem ağaçları salkım saçak çiçeğe durmuş, burnum havalarda doyasıya çektim kokusunu... Haylaz çocukluğumun küçük oyunlarına daldım.Yüzüme ferah bir gülümseyiş yayıldı.Kapandı kirpiklerim. Güneşi süzdü içinden.Bilir misiniz gözbebeğine gökkuşağının renkleri süzülüyor insanın; kirpikleri kırpıştırırıp güneşe bakarken.

Yattım papatya ormanı içinde, başım bulutlarda… Telaşlı kuşlar geçti üstümden, aylak bulutlar….Şu mavilikler ortasında bir başına sürüklenip gidene sevda bulutu dedim.Yağacak yer arıyor gibi...Bulur mu bilinmez.Yağmıyorsa da gürlesin isterim.Sevda bulutu bu, başka şeye benzemez.

Süt beyazı kuzular çayır çimen ortasında koşturup duruyor.Gözü kara şunun adı, ana kuzusu diğerinin…

Duvarları yosun bağlamış viran bir taş evin, üzerinde ot bitmiş kırık merdivenlerine oturdum.Yıkıktı pencereleri, önünde tek bir ağacı vardı dertleşeceği…Nakış nakış hüznüyle işlendim.

Dağlar güneşi doğururken , kuşların sesinde gönül gezdirirken, sabah seherinde soluğu uzun bir köy horozu günü müjdeler… derken ahengi bozan bir tüfek sesi çınladı dağlarda…Yırtıldı sessizlik, kuşlar kulak kesildi.Avcılar bir lokma etin peşine düşmüşler..’yüreği ağzında’ saksağanın, sakanın, serçenin…O korkuyu tetiği çekene verseler bir anlığına, sadece bir anlığına…


Yaşamın gizinin peşine düşmüş meraklı çocuğum. Arnavut kaldırımlarıyla bezenmiş bir köye düşüyor yolum.Hayatın ritmi durulmuş, işler ahenkle yürüyor. Yüzünde yılları biriktirmiş güleç yüzlü bir nine, dolu buğday başağından düşmüş, tanesini köy değirmeninde öğütmüş, odun ateşinde pişen sıcak ekmeğini paylaşıyor .Daha ne isterim ki..

Düşmüş şiirin hevesi dilime :

"bir kuş çiz yavrum yüzüme gözyaşınla

bir kuş tel tel kirpiklerim kanat olsun

bir kuş çırpınan kalbi dudağımda

bir kuş yavrum sıcaklığın beni bulsun.

bahar gelmiş balam benim

bahar gelmiş dayanmış

dalda yaprak bebeciğim

suda köpük uyanmış

kuzulara özenmiş kızım benim

körpe sesler dinlenmiş

ay ışığında yanmış yavrucuğum

onun için beyazmış." (*)

Daldan dala koşturan arı misali doğanın özünden aldım yaşam balımı. Çayır çimende kuşun, suyun, kuzunun… sesleriyle doldum taştım.

Ey hayat, nerde kalmıştık? Gel şimdi üstüme, hazırım.



* Yusuf Hayaloğlu-Doruklara sevdalandım

 
Toplam blog
: 80
: 1644
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

..