- Kategori
- Gündelik Yaşam
Hayata dair...

Bugün takvim yapraklarından bir sayfa daha düşmek üzere yere, hava karardı, ışıklar yandı. Saatler usulca ilerlemekte sanki hiçbir değişim yokmuşcasına. Gecenin sessizliği havanın kararmasıyla beraber ruhlarımıza bir yansıma olarak hitap etmekte. Soğuk bir gece daha canlanmaya başladı İstanbul sokaklarında. Kimilerimiz için mükemmel bir gün idi, bazılarımız için ise bir daha yaşanmasını istemeyeceğimiz bir gün. İyisi ile kötüsüyle acısıyla tatlısıyla güneşin son ışıklarınıda harcamasının ardından şu anki zaman aralığına ulaşmış oldu İstanbul.
Peki yaşadığımız şu dünyada biz aktörler neler yapmaktayız. Ben bu dünyayı biraz olsun çözebilmek uğruna belkide tüm benliğimi sorgulamış, hayatını buna adamış bir insan olarak nasıl bir sonuca ulaştım acaba? Uzunca düşündüm ama acıyla söylemek geldi ki içimden bir sonuca ulaşamadım. Ulaştığım nokta bir hiç. Hayat bir oyun bizse aktörler. Hergün daha fazlası için koşuyoruz. Her zaman bir umudumuz var. Her zaman anladığımızı , başarabileceğimizi düşünüyoruz, hayal kuruyoruz ve yarına umutla bakıyoruz. Ama bu rüyadan uyandığımızda birde bakıyoruz ki yıllar geçmiş, yaşlanmışız ve artık o tiyatronun perdeleri kapanmakta usulca ışıklar kararmakta, seyirciler salonu terk etmekte ve biz aktörler yerimizi yeni aktörlere bırakmaktayız. Her zaman daha fazlasını istiyoruz, çevremiz kapitalizmin etkileriyle süslenmiş, artık maddeye bağlı olmuş ruhlarımız, yaşarken hayatlarımızı ölmüş insanımız kendi doğasına yabancı. Peki ne yapabiliriz, nasıl çıkabiliriz bu çok bilinmeyenli denklemden? Nedendir ki insanlara açıklar veremeyiz, zayıf noktalarımızı onlara gösteremeyiz, dertlerimize ortak olduklarını sandığımızda güvende olduğumuzu hissettiğimiz anda hep hüsrana uğrarız? Hayatta neye inanmalıyız peki mantığımıza mı yoksa kalbimize mi? Cevabınız ikisi bir aradamı? Peki gerçekten dengeyi kurabilmektemiyiz, gerçekten doğrusunu başarabiliyor muyuz? Hangisini seçmemiz gerektiğini nasıl anlayabiliyoruz? Bugüne kadar hayatta doğrularınız olduğuna inandınız, herşeye mantığınızla yaklaştınız ve mantığınız her zaman ön planda idi. Peki mantığınızın ve doğrularınızın aslında var olan doğrular olmadığını anladığınızda ne yaparsınız? Ben artık birsey için doğru yada gerçek diyemeyen bir insanım. Çünkü artık açık ve net bir ifade ile şunu söyleyebiliyorum ki var olan gerçeklik ve görünen gerçeklik diye 2 farklı boyut var. Aynı boyut sistemi doğruluk üzerine de değistirilmeksizin söylenebilir.
Her zaman sorular soruyoruz peki ya cevapları? Yıllar geçiyor ömrümüzden peki uğruna yaşadığımız şey nedir? Tanımadığımız bir insan için dahi en iyisini ve güzelini düşünürken en yakınınızdaki insandan dahi en kötüsünü en kabul edilemezini görmek nedendir? Hergün bir umutla uyandınız peki sonunda ne oldu? Hangi insan bana diyebilir ki ben gerçekten çok mutluyum ve mutluluk nedenlerim şunlar? Acaba cevabını veren insan gerçekten tam olarak mutlu mudur? Yasamınız boyunca güzel bir yaşam sürmek uğruna çalıştınız, geceleri uyumadınız gerektiğinde birkaç işte çalıştınız, eğitim uğruna gençliğinizi dahi yaşamadınız 45 yaşına geldiğinizde tam birşeylere sahip olduğunuzu düşünüyordunuzki gençliğinizin gittiğini fark ettiniz, artık yaşlanmıştınız hayat ve insanlara bakışınız farklıydı evet umut ve hedeflerinize ulaşmıştınız belkide ama artık birçok şey için çok geçti peki değdi herşeye rağmen diyebilir misiniz? Doğrularınız adına ailenizi kırdınız, insanları hiçe saydınız fakat bir noktada onları tekrardan göremeyeceğiniz bir şekilde kaybettiniz peki doğrularınız için bunları heba ettiğinize değdimi hayatınız? Bu bencillik, dinler karmaşası, ego tatminleri neden? Neden acaba yardımlaşarak sosyalleşerek, tabularımız olmaksızın, herkesin mutluluğunu arzu ve amaç edinerek yaşayamamaktayız? Neden biz soframızda havyar yerken artanınıda çöpümüze gönül rahatlığıyla dökebilirken afrikada ölen insanları düşünememekteyiz. Bu para ve madde esirliği neden? Herşeye bir anlam yükleme, kelimelere mana verme gerekçesi neden? Neden milliyetçilik diye bir kelime çıkartıp buna anlamlar yükleyip milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet vermek? İnsanlar nedendir ki mütevazi olmazlar? Başıma gelen ilginc bir olay eski kız arkadaşıma hiçbir zaman bir yere gitme yada şunu giyme demedim. Neden demedim çünkü kendime her zaman şunu dedim oda tıpkı senin gibi bir birey. Düşünebilen bir canlı, mantığı ve zekası olan, senin yaşında olan, kendi bireysel hak ve özgürlüklerine sahip bir insan neden karışasınki tıpkı oda senin gibi algılama yeteneğine sahip, yaşama hakkı ise şüphe götürmez. Fakat ne oldu sonunda? Gelen cevap şu: sen bana sahip çıkmadın yapma etme demedin, sevgini hissedemedim, kendimi değerli bulamadım. Bu cevap bu nedensellik nedendir acaba? İnsanlar neden herşey kendileri için bu kadar kolay ve güzelken dahi bir şekilde sorun yaratmaya uğraşırlar? Bilemiyorum aslında neden diye sorabileceğim belkide milyonlarca soru var. Kısa ve öz olarak çok üzdün beni hayat ama biliyorum ki istesemde istemesemde akışını hiç birşey olmamış gibi sürdüreceksin ve yıllarım geçmeye devam edecek. En iyisi ben her zaman yaptığım gibi olabildiğince herşeye rağmen mutlu olmaya çalışayım. Ve en önemlisi umudumu hiç kaybetmeyeyim ve diyebileyim ki birgün neden sorularına cevaplar verilecek ve doğrular görülüp uygulanılacak. O zaman mükemmel bir dünyada olacağız ve herşey çok güzel olacak. Belki ben göremeyeceğim ama birkaç kuşak sonra dahi olsa yaşayacak olan soydaşlarım bunların güzelliklerini hissedecek, mutluluğunu yaşayacaklar....