Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar
 

Çok beğendiğim yazıları bazen keser saklarım... Gün gelir paylaşmak için hayatla... Hayata dair küçük dipnotlarıdır bunlar.. .Kağıttan kalelerim derim ben onlara ne zaman canım sıkılsa çıkarırım içinden okurum neler biriktirmişim hayatta.. .İnsanlarla paylaşmak için inceden inceye hayattan ders almak için birikimleri.... Yaşayarak öğrenmek en iyisi...

Pazar gününde eski yapraklardan dökülenenler öylece....

Yüreğimizi gülümseten...

Yorumsuzca...

Bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar.” (Dr. David J. Schwartz)

Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama Vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.

Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada 30cm’den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir.

 Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına “cam tavan sendromu” (Öğrenilmiş Çaresizlik) denir.

Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun kendi cam tavanıdır. Cam tavanınız, hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. İnsan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.

Kadının En Tatlı Yeri Neresidir?

Henüz kırılmamışsa kalbidir.

Kırılmışsa ıslak bakan gözleri.

Artık ağlayamıyorsa dudağının kenarına yerleşmiş hüznü.

Hüznü bile hissetmiyorsa artık buz tutmuş parmakları

Isınmıyorsa konuşmuyorsa ve artık hiç gülmüyorsa.. anılarda kalmış çocukluğudur.

Ama muhakkak tatlı bir yeri vardır kadının.

Yeter ki severek bakan bir çift göz olsun üstünde. Kadın severek gösterir sakladığı tadı....

Bir Elmanın İki Yarısı'nın Sırrı

Bir ömrü birlikte ve mutlu geçirdikten sonra ölüme bile birlikte giden çiftleri duymuşsunuzdur. Hani, şu eşi ile aynı anda, ya da en geç eşinden birkaç gün sonra ölen insanları. Peki, hiç onların sırlarını merak edeniniz oldu mu? Neden birlikte bu dünyadan göç ettiklerini hiç düşündünüz mü? Birçoğunuz sadece sevgilerinin büyüklüğünden kaynaklandığını, eşini çok fazla sevdiğinden ölümünün acısına dayanamadığını filan diyeceksinizdir. Evet, büyük bir sevgi var ortada ama sadece bu değil. Bunun altında insanlığın yaratılışına kadar dayanan da bir efsane var. Bu efsane gerçek midir bilinmez ama ben öyle olduğunu düşünüyorum.

Efsane şöyle der; ‘’Tanrı insanı kendi suretinden yarattı. Ancak insan yaratılış anından itibaren bu büyük yükün altında hızla ezilmeye başladı. Böyle yüce bir görünüm, bir kulun kaldıramayacağı kadar ağırdı. Bunun üzerine Tanrı insanı iki parçaya bölerek Cennet’e gönderdi. Ruhu ve bedeni ikiye ayırdı. Ortaya kadın ve erkek çıktı. İnsan Cennet’ten düştüğünde bile Tanrı’nın sevgisini ve bağışlayıcılığını o kadar hak ediyordu ki Tanrı şöyle buyurdu; ‘Ben insanın bölünen iki parçasını hayatlarının bir zamanında mutlaka karşılaştıracağım. Ancak sonrasına karışmayacağım. Eğer bölünen beden ve ruh tekrar bir araya gelebilirse, onlar her iki dünyada da mutlak huzuru ve mutluluğu yaşayacaklar.’

İşte bu yüzden o çiftler bu dünyadan birlikte göç ederler. Çünkü bir parça öldüğünde düğeri de uzun süre hayatta kalamaz. Ancak efsanenin bilinmeyen bir noktası daha var. ‘’Kavuşamayan insanlar.’’ Onlara ne oluyor onu da açıklayayım. Her ne kadar birbirlerine kavuşamamış olsalar da, Bu dünyaya veda vakitleri geldiğinde, birbirlerinden uzakta, hemen hemen aynı anda bu dünyaya veda ediyorlar. Çünkü kavuşamasalar da onlar bir bedeni ve ruhu paylaşan iki yarımdan ibaretler. Umarım gönlü temiz olan her insan kendi yarısına bir gün kavuşur ve bir bütün olur.

''Aynaya Baktım Yüzünü Unuttukça...''  

-ALINTIDIR-

Yaşamdan alınan yaşama uyarlanamayan nice derlermeler vardır... Amma illa ki insanoğlu yaşayarak öğrenme sevdasından bir türlü vazgeçemez.... Bir kadının tatlı yeri, bir elmanın yarısı,imkansızlık hepsi hayatımızda sıkça görülen kelimeler... Her derinliğe indiğimizde herkesin ayrı bir hikayesi vardır... Ders alabileceğimiz... Yeter ki almak isteyelim... Aslına bakarsanız herşey kendini sevmekle başlar... Sonra etrafı sarar dalga dalga... 

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..