Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '10

 
Kategori
Öykü
 

HAYATA İNAT GÜLÜMSE 5 ( ROMAN )

Elif’in doğum gününe neredeyse sınıfındaki bütün arkadaşları gelmişti. Bazıları koltukta oturuyor bazıları ise yerinde duramayıp oynuyorlardı. Son ses müzikte herkes içindeki kurtları döküyordu. Kimileri ise oynamaktan artık bitkin düşmüştü. Kalabalıkta birbirini kovalayan kahkahalar da havada uçuşuyordu.

Evdeki eşyalar çok sade ve zevkli döşenmişti. Hemen ortadaki masada kurabiyeler, pastalar, börekler ve tatlı tuzlu çeşitleri yerleştirilmişti. Pastanın üzerindeki mumlar şarkılar eşliğinde söndürüldü ve pastada da büyük bir keyifle yendi. Herkes birbirinin fotoğraflarını çekiyordu ve hepsinin yüzünde de mutluluk vardı.

Sıra hediyelere gelmişti; ucuzundan pahalısına hepside değerli olan ve sevgiyle alınan hediyelerdi. Elif çok mutluydu ve mutluluğunu paylaşan bütün arkadaşlarına teşekkür etti. Hediyeler tek tek açıldıktan sonra herkes hafif bir müzikte dans etmeye başladı. Ferhat ve Buse dans eden Kemal ile Yağmur’u izliyordu bazen de göz göze geliyorlardı. Bu bakışlarda da hemen gözlerini birbirlerinden kaçırıyorlardı. Kemal dans ederken devamlı Ferhat’a “hadi kızı dansa kaldır” dercesine bakıyor, kaşıyla gözüyle işaret ediyordu.

Kemal ile Yağmur üç senedir birbirlerini seviyordu. Kemal çok yakışıklı bir genç değildi ama bir bayana nasıl hitap edeceğini ve bir bayanın kalbini nasıl fethedeceğini çok iyi biliyordu.

Ferhat yavaşça Buse’nin yanına giderek hafif sıkılgan bir sesle;


— Buse benimle dans eder misin?

— Tabi… Büyük bir zevkle seninle dans ederim.


Buse artık Ferhat’ın kollarındaydı. Ferhat için artık zaman durmuştu. Bu dünyada bir tek ikisi vardı sanki. Ferhat, Buse’nin gözlerinin içine bakıyordu. Buse saçlarını bukle bukle yapmıştı ve bütün şirinliğiyle o da Ferhat’a bakıyordu. Askılı mini bir elbise giymişti gözleri gibi maviydi. Ferhat gözlerini Buse’den ayıramıyordu.


— Bugün her zamanki gibi çok güzelsin.

— Bu güzel sözlerin için çok teşekkür ederim.

— Seni bugün eve ben bırakayım mı?

— Tabi, neden olmasın.


Doğum günü partisi çok güzel geçmişti ve herkes Elif’in evinden mutlu olarak ayrılmıştı. Buse ve Ferhat yolda beraber yürüyorlardı. Ferhat söze nasıl başlayacağını bilemiyordu. Söyleyeceği sözler beyninde allak bullak olmuştu. Çok heyecanlıydı ve devamlı ne söyleyeceğini düşünüyordu. Buse’nin vereceği tepkiden korkuyordu. “ Ya aşkıma karşılık vermezse, ya bana hayır derse, nasıl bir daha ona bakarım? Ona her bakışımda kahrolurum”. Doğum gününden ve derslerden konuşuyorlardı. Denizin kenarında durdular, denizi seyrediyorlardı, soğuk bir rüzgâr esiyordu. Ferhat iki çay alarak Buse’nin yanına oturdu. Ferhat’ın titreyen bedenini bir nebzede olsa ısıtmıştı bu çay. Buse’nin saçları rüzgarla uçuşuyordu, birden Ferhat’ın içine bir huzur doldu, sanki Buse onundu ve hep onunla kalacaktı her zaman onun gülen yüzünü görecekti. Buse Ferhat’a dönüktü ve yüzü gülüyordu. Üşümüştü Ferhat’ın koluna girdi. Ferhat birden duygularına kapılarak onun elini tuttu ve gözlerine baktı.


— Buse sözlerime nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Şuana kadar beynimde o kadar cümle kurmuştum ki ama hepsinin unuttum. Biliyorum söyleyeceğim sözlere şaşıracaksın ama bana şuanda bir şey demek zorunda değilsin… Buse seni çok seviyorum. Uzun zamandır bunu söylemek istedim ama bir türlü beceremedim.


Ferhat, Buse’nin gözlerine bakıyordu ve kendini tutamayarak Buse’nin dudağına küçük bir öpücük kondurdu. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Buse ise son derece şaşkındı, hayretler içinde Ferhat’a bakıyordu. Hiç beklemediği bir davranış ve teklif karşısında dona kalmıştı. Ferhat yaptığı hareketten çok utanmıştı ve başını önüne mahcupça eğmişti. Buse’ye hiç bakamıyordu, yüzü kıpkırmızı kesilmişti.


— Ferhat senden bunları duymayı gerçekten beklemiyordum. Arkadaşlar hep diyorlardı ama ben bunu hep şaka yapıyorlar diye düşündüm. Bende seni çok seviyorum ama bir arkadaş gibi, her türlü derdimi paylaşabileceğim bir dost gibi. Senin üzülmeni hiç istemem ama benim çıktığım, sevdiğim bir insan var. Ben Orhan’ı seviyorum ama seninde arkadaşım olarak kalmanı isterim.


Bu son sözler kaynar su gibi Ferhat’ın başından aşağı dökülmüştü. Ferhat adeta yıkılmıştı başını sokacak bir yer arar gibi etrafa bakındı. Duymuyor, görmüyordu. Ellerini hemen Buse’nin ellerinden çekti. Gözlerinden çağlayanlar coşacaktı ama zor da olsa kendini toparladı yalandan bir gülümseme süsü verdi yüzüne. Yüzü al mor karışımı kesilmişti.

— Seni anlıyorum. Bu konuşmayı hiç yapmadık farz et. İnşallah o kişiyle çok mutlu olursun, senin mutlu olmanı çok isterim.


Ferhat çok üzgündü, bedeninin her yeri titriyordu. Eve kadar ikisi de tek kelime konuşmamıştı. Evin önüne gelince birbirlerine soğuk bir şekilde iyi akşamlar dileyerek ayrıldılar. Buse merdivenlerden çıkarken Ferhat onun arkasından bir süre bakakaldı. Buse ise düşünceli bir şekilde eve girdi. Orhan ile bir beraberliği vardı, bugün güzel bir doğum günü partisi geçirmişti ve ardından da Ferhat’ın konuşmaları, kafası karmakarışıktı. Bilmediği bir sebepten dolayı kendini çok da mutsuz hissediyordu. Annesi gülen yüzüyle kızına doğum günü partisini soruyordu.


— Doğum günü partiniz nasıl geçti benim güzel kızım?


Buse düşünceli ve dalgındı. İsteksiz ve sessiz bir sesle;

— Güzel, çok güzel geçti.


Televizyonun karşısındaki kanepeye oturdu ve televizyonun kumandasıyla kanalları dolaşmaya başladı. Canı çok sıkılıyordu, tam bu sırada cep telefonu çalmaya başladı. Orhan arıyordu. Buse’nin birden keyfi yerine gelmişti. Orhan ile bir saatten fazla konuşmuştu. Telefonu kapattıktan sonra kendini daha da mutlu hissediyordu. Bütün üzüntüsü kaybolmuştu. Annesini ve babasını öptükten sonra odasına gitti. Yatağa uzanarak hayal kurmaya başladı. Yarın fizik yazılısı vardı ama bir türlü kafasını derse veremiyordu.

 
Toplam blog
: 23
: 1205
Kayıt tarihi
: 30.04.09
 
 

Gündemi takip eden ve yazmayı seven birisiyim...  ..